Diyabet, bilinen ismiyle şeker hastalığı, toplumda dengesiz ve yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle giderek yaygınlaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda 2035 yılına kadar dünya çapında 600 milyon kişinin diyabet olacağı öngörülmektedir. Dünyada her 6 saniyede 1 kişi diyabete bağlı sorunlar nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Toplumda diyabetli insanların azalması için şehirleşmenin etkisiyle ortaya çıkan hareketsiz yaşam şekli ile sağlıksız beslenme alışkanlıklarının ortaya çıkardığı obezite ile eş zamanlı mücadele etmek gerekiyor. Memorial Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Bahri Öztaş, diyabetin ve belirtileri hakkında bilgi verdi.
Diyabet nedir?
Diyabet, insan vücudunda yiyeceklerin enerjiye nasıl dönüştürüldüğünü etkileyen, uzun süreli kronik bir sağlık sorunudur. Hastanın yaşam kalitesini düşüren ve ömür boyu süren bir sorun olan diyabet, zamanla kalp hastalıkları, görme kaybı ve böbrek hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. İnsan vücudunda kan şekeri yükseldiğinde pankreas insülin salması için sinyal verir. İnsülin, kan şekerinin enerji olarak kullanılmak üzere, vücuttaki hücrelere girmesine izin veren bir anahtar görevi görür. Diyabet sayesinde vücutta yeterince insülin yapılamaz veya gerektiği gibi kullanılamaz. Yeterli insülin olmadığında veya hücreler insüline yanıt vermeyi bıraktığında, kan dolaşımında çok fazla kan şekeri kalır. Diyabet zamanla vücuttaki birçok sistemi etkileyerek organ hasarına neden olabilir.
Tedavi maliyetli yüksek olan bu hastalığın yükü, modernleşme ve kentleşmenin etkisiyle artmakta, yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde ise düşük ve orta gelirli ülkelerde daha çok görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre diyabetin görülme sıklığını dünyada her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de ise şeker hastalığının görülme sıklığı yüzde 13,7’dir. Bazı bölgelerde ise bu sıklık yüzde 20’leri bulmaktadır.
Diyabetin belirtileri nelerdir?
Diyabetin bilinen bazı belirtilerinin görülmesi, bu sorunun yüzde yüz var olduğu anlamına gelmez. Şeker hastalığının olup olmadığını belirlemek için test yapılması gerekir. Diyabet belirtileri şöyle sıralanabilmektedir:
- Geceleri sık idrara çıkmak
- Aşırı derecede susama hissi
- Kontrolsüzce alınan kilonun fazlalığı
- Görmede bulanıklaşma
- Yemek yense bile sürekli acıkma hissinin olması
- Ellerde veya ayaklarda uyuşma ya da karıncalanma
- Devamlı yorgunluk hissinin olması
- Cildin aşırı derecede kuruması
- Yavaş iyileşen yaralar
- Genital bölgede kaşıntı ya da ortaya çıkan pamukçuklar
- Normalden daha fazla enfeksiyonun varlığı
Diyabetin çeşitli tipleri bulunmaktadır. Tip 1 diyabetlilerde mide bulantısı, kusma veya mide ağrıları ortaya çıkar. Tip 1 diyabet semptomları birkaç hafta veya ay içinde görülmekte ve şiddetli olabilmektedir.
Tip 2 diyabetin gelişmesi genellikle birkaç yıl sürer. Birçok insan belirtileri fark edememektedir. Yetişkin dönemde başlayan belirtileri tespit etmek zor olduğu için risk faktörlerinin değerlendirilmesi gerekir.
Gestasyonel diyabetin (hamilelik sırasında diyabet) genellikle herhangi belirtisi ortaya çıkmaz. Gebeliğin 24 ila 28. haftaları arasında gebelik diyabetinin varlığı için test yapılması gerekir.
Diyabetin çeşitleri var mı?
Diyabetin 3 ana çeşidi vardır.
Tip 1 diyabet: Otoimmün reaksiyondan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu reaksiyon, vücudun insülin yapmasını engellemektedir. Nüfus içinde yaklaşık % 5-10’nun tip 1 diyabet olduğu bilinmektedir. Tip 1 diyabetin belirtileri genellikle hızlı bir şekilde gelişmekte, genellikle çocuklarda, gençlerde ve genç erişkinlerde teşhis edilmektedir. Tip 1 diyabet söz konusu ise sağlıklı kalmak için her gün insülin alınması gerekir. Yapılan araştırmalarda tip 1 diyabetin nasıl önleneceğine dair kesin veriler henüz elde edilememiştir.
2 tip diyabet: Tip 2 diyabette varsa vücut insülini iyi kullanamaz ve kan şekerini normal seviyelerde tutamaz. Uzun yıllar içinde gelişen tip 2 diyabet genellikle yetişkin dönemde teşhis edilmektedir. Ancak son yıllarda çocuklarda, gençlerde ve genç erişkinlerde giderek daha fazla görülmektedir. Çoğu zaman belirtileri atlanan tip 2 diyabetin fark edilebilmesi için kan şekerinin düzenli aralıklarla ölçülmesi gerekir. Tüm diyabetlerinin yüzde 85-95’ini oluşturan tip 2 diyabet, genellikle birkaç yıl boyunca teşhis edilmeyen gizli, belirti vermeyen bir alt klinik evre dönemine sahiptir. Tip 2 diyabet, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde önlenebilmektedir.
- Kilo almamak
- Sağlıklı besinler tüketmek
- Aktif bir yaşam tarzını benimsemek gibi basit önlemlerle tip 2 diyabete yakalanma riski düşürülebilmektedir.
Gestasyonel (gebelik) diyabet: Gestasyonel diyabet yani gebelik diyabeti, hiç diyabeti olmayan hamile kadınlarda gelişebilmektedir. Gestasyonel diyabet varsa, doğacak bebek sağlık sorunları açısından yüksek risk altında olabilmektedir. Gestasyonel diyabet genellikle bebek doğduktan sonra kendiliğinden geçmektedir. Ancak ilerleyen dönemde tip 2 diyabetin görülme riski artmaktadır. Bebeğin ise çocukluk ya da gençlik döneminde obezite hastası olması ve daha sonraki yaşamında tip 2 diyabetli olma olasılığı yüksektir.
Diyabet kimlerde görülür?
Kentleşmenin etkisiyle ortaya çıkan hareketsiz yaşam şekli, dengesiz ve düzensiz beslenme alışkanlıkları ile toplumda yaygınlaşan obezite, diyabet hastalığının toplumda görülme oranını artırmaktadır. Özellikle tip 2 diyabet orta yaş ve üzerindekilerde ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda doğal besinlerden uzaklaşma, endüstriyel ve raf ömrü uzun yiyeceklerin tüketilmesi çocuklar ve genç erişkinler arasında obezite oranının artmasına neden olmuştur. Obezite, şeker hastalığına zemin hazırlayan önemli bir sağlık sorunudur. Temelde diyabetlilerin kanında şeker miktarı artarak böbreklerden dışarı atılmaktadır. Pankreas yeterli miktarda insülin hormonu üretmemekte veya ürettiği insülin hormonu etkili bir şekilde kullanılamamaktadır.
Diyabetin tanısı nasıl konur?
Tedavi ve hayat tarzı değişiklikleri sonucunda önlenebilir bir hastalık olan şeker hastalığının belirtilerinin erken fark edilmesi ve tedavide geç kalınmaması gerekir. Diyabet teşhisi kan şekeri ölçümleri ve şeker yüklenmesiyle yapılmaktadır. Sekiz saat süren açlıktan sonra ölçülen açlık kan şekeri (AKŞ) veya yemek sonrası ikinci saat ölçülen tokluk kan şekeri (TKŞ) şeker hastalığının teşhis edilmesini sağlamaktadır. HbA1c ismi verilen tetkikle de şeker hastalığının kesin tanısı konulabilmektedir. Oral glikoz testi (OGTT) ile hastalığa dair şikayeti olmayan ancak şeker hastalığı riski taşıyan kişilere genellikle 75 gram glikoz kullanılarak şeker yükleme yapılmaktadır.
Açlık kan şekerinin 126 mg/dL’den yüksek, rastgele ölçülen kan şekeri değerinin ise 200mg/dL’den yüksek, şeker yükleme testi sırasında ikinci saat kan şekeri düzeyi 200mg/dL veya üzerinde, HbA1c değeri % 6,5’ten fazla ise kişi şeker hastasıdır.
Diyabetin tedavisi nasıldır?
Diyabet yaşam boyu takip gerektiren kronik bir hastalıktır. Tedavi diyabet tipine göre kişiye özel olarak planlanmaktadır. İnsülin ve ilaç uygulamaları, yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme ve egzersiz planlaması diyabetle sağlıklı bir yaşam için öne çıkmaktadır. Tip 2 diyabeti olan uygun hastalarda metabolik cerrahi de uygulanabilmektedir.
SIK SORULAN SORULAR
Diyabetten korunmak için ne yapılmalı?
Diyabet riskini azaltmak için beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerekir. Beslenme uzmanı ile uzman hekimin planladığı beslenme programı oluşturulmalıdır. Hastanın yaşına ve ek hastalıklarına göre besin gereksinimleri belirlenerek beslenme planı uygulanmalıdır.
Diyabet hastaları nasıl beslenmeli?
Diyabet söz konusu ise hastanın sağlıklı beslenme kurallarını bilmesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için hangi besini, ne miktarda ve ne zaman yemesi gerektiği öğretilmelidir. Diyabetlilerin günlük harcamaları gereken enerji miktarının artırılması için orta dereceli bir egzersiz programı uygulamaları gerekebilir. Belirlenen kalori hedefleri, hastanın ideal vücut ağırlığına ulaşmasına ve bu ağırlığı korumasını sağlamalıdır. Sağlıklı bireyler için bile bir besini fazla tüketmek ve tek tip gıda ile beslenmek doğru bir yaklaşım değildir. Sağlıklı beslenmek için vücuda gerekli olan besinler zaman ve miktar olarak belirlenmeli bir denge içinde tüketilmelidir. Kan şekeri yüksekliğini (hiperglisemi) ya da düşüklüğünü (hipoglisemi) önleyerek, kan şekeri kontrol altına alınmalıdır. Kontrolü sağlamak şeker hastalarının yaşam konforu açısından önemli bir unsurdur. Lif içeriği yüksek besinleri tüketmeleri önerilir. Özellikle sodyum alımı azaltılarak sınırlandırılmalıdır. Şeker hastaları alkol tüketmemelidir. Düşük kalorili diyet uygulayanlar için vitamin kullanımı doktor kontrolünde yapılmalı, besin değeri olmayan yapay tatlandırıcılardan uzak durulmalı, öğün sayısı ve öğün aralığı diyabetin tipine ve fiziksel aktiviteye göre belirlenmelidir.
- Tam tahıllı besinler ve kuru baklagiller tüketilmeli, basit karbonhidratlar günlük enerjinin yüzde 10’unu geçmemelidir.
- Gün içinde tüketilen tuz miktarı 5 gramı aşmamalıdır.
- Alkol tüketilmemeli, sigara içiliyorsa bırakılmalıdır.
- Vücudun ihtiyaç duyduğu enerjinin % 25-30’u yağlardan alınmalı, enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı yüzde 10’un altında olmalıdır.
Diyabetin ilaçsız tedavisi var mı?
Diyabetliler için verilen ilaçlar hastaların durumuna göre verilmektedir. Diyabetin ilaçsız tedavisi bulunmamaktadır. Tip 2 diyabetli hastaların % 10’u kilo kontrolü sağladığında, aktif bir yaşam tarzını benimsediğinde ve beslenme konusunda ki kurallara uyduğunda hastalığın zararlı etkileri ile mücadele edebilmektedir.
İnsülin vücuda zarar verir mi?
İnsülin, insan vücudunda bulunan ve eksikliğinde diyabete neden olan bir hormondur. Vücuda zararlı olan yüksek seyreden şeker düzeyidir. Bazı korkular nedeniyle toplumda insülin tedavisi reddedilmektedir. Ancak insülin tedavisine başlamakta geç kalan diyabetlilerde uzun süre yüksek seyreden şeker düzeyi zamanla organ hasarlarına neden olmaktadır.
Diyabet konusunda merak ettiklerinizi öğrenmek ve “Diyabet Kontrol Paketini” incelemek için linke tıklayabilirsiniz.