Sporcu Sağlığı Hormon Paketi

Sporcuların ve vücut geliştirmek isteyenlerin hormon dengelerini ve sağlık durumlarını öğrenmeleri için yapılan kapsamlı kan testlerini içerir.

Test Sayısı
47
Örnek Tipi
Kan
Tahmini Sonuçlanma Süresi
Tahmini sonuçlanma süreleri numunelerin laboratuvara ulaştıktan sonra geçen süreyi belirtmektedir.
6 Saat

Adresinizde talep ettiğiniz hizmetin gün ve saatini belirtir misiniz?

Hizmeti talep ettiğiniz tarih ve saat, Memorial Evde Bakım Ekibimizin sizi araması sonrasında onaylanacaktır.Pazar günleri ve resmi tatillerde hizmet talebinde bulunmak için canlı destek üzerinden hasta danışmanlarımız ile görüşebilirsiniz.

Online Doktor Görüşmesi ister misiniz?

Sonuçlarınızın belirlenen doktorlarımız tarafından Online Doktor Görüşmesi ile değerlendirilmesini ister misiniz?

Online Doktor ile sonuçlarınızın değerlendirilmesi ek 250 TL ile ücretlendirilecektir.

Kupon kodunuz varsa bir sonraki adımda kullanarak indirimden faydalanabilirsiniz.

Bu Test Benim için Uygun mu?

Spor hayatınızın sağlığınızı nasıl etkilediğini görmek, vücudunuzdaki kas oranının artması için hormon dengenizi ayarlamak, steroid takviyesi alıyorsanız etkilerini bilmek, genel sağlık ve hormon dengenizi kontrol etmek ve hormon durumunuz hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız bu test paketi sizin için uygun olacaktır.

Sporcu Sağlığı Hormon Paketi Hakkında

Özel Talimatlar

Test örneğinin sabah saatlerinde ve aç karnına verilmesi önemlidir. Testleri adetinizin 2. ve 5. günleri arasında yaptırabilirsiniz. Adet görmüyorsanız herhangi bir zamanda kan örneklerinizi verebilirsiniz.

Uzman Görüşü

Profesyonel sporcular için sağlıklı, dengeli bir yaşam sürdürmek, metabolizmayı güçlü ve tamamen işlevsel bir halde tutmak için önemlidir. Bir sporcunun hayatında antrenman büyük yer tutmaktadır. Vücudun gereksinim duyduğu enerji besinlerle karşılanır ve hormon dengesi de yine sporcunun hayatında büyük rol oynamaktadır. Hormonlar, vücuttaki birçok süreçte yer alan haberci maddeler ve sinyal molekülleridir. Farklı hücre grupları veya organlar arasındaki iletişim, metabolik süreçlerin yürütülmesi veya düzenlenmesi için hormonlara ihtiyaç vardır. Hormonlar kas yapımında önemli rol oynarlar. Kas yapısını etkileyen en önemli hormonlar testosteron, büyüme hormonu (STH), insülin benzeri büyüme faktörleri (IGF-1), insülin ve kortizoldür. Tüm bu hormonların kas inşasında belirleyici bir etkisi vardır. Hormonlar, egzersiz ve sporda merkezi öneme sahip olan kas geliştirme, vücut yağını azaltma ve kilo verme, dayanıklılık performansı veya beyin performans alanları ile yakından ilişkilidir. Hormon dengesinin normal olması vücudun metabolik süreçlerini sürdürebilmesi için gereklidir. Dengeli bir diyet ve sağlıklı yaşam tarzı, verimli bir antrenman için ön koşul olan yeterli hormon seviyesinin sağlanması için olmazsa olmazdır. Sporcunun hormon dengesinin takibi, performansının takibi açısından da büyük önem taşır.

İçerdiği Test Grupları

ALP( Alkalen Fosfataz), vücut dokularında bulunan bir enzimdir. Vücuttaki proteinlerin parçalanmasında rol almaktadır. Yetişkinlerde karaciğer, kemik, bağırsak, böbrek gibi organlarda sentezlenir. ALP ile karaciğer sağlığı kontrol edilir. Eğer kişide sarılık, mide bulantısı, karın ağrısı gibi sorunlar varsa kişinin karaciğeri ya da safra kesesinde sorun olduğu düşünülür. Bu zamanda da ALP sonuçları önemlidir. ALP yüksekliği karaciğer ve safra yolları sorunlarıyla bağlantılıdır.
GGT (Gama Glutamil Transferaz) vücudumuzun fabrikası olarak adlandırılan karaciğerin sağlığı hakkında bilgi veren bir testtir. Safraya bağlı karaciğer hasarı takibinde de kullanılmaktadır. Gama Glutamil Transferaz yani GGT, safra yolu hasarı gibi sorunlarda karaciğer hasarını ölçen özgün bir testtir. Karaciğerde bir sorun olup olmadığını tespit etmek ya da sorun varsa bunu takip etmek üzere yapılan bir fonksiyon testlerinden biridir. Alkolün, ilaçların karaciğere toksik etkileri de bu test sayesinde ölçülebilmektedir. Eğer karaciğer fonksiyonlarınızda bir sorun fark edilirse GGT testi de yapılması gerekir.
LDH (Laktat dehidrogenaz) başta kan, beyin, böbrekler ve pankreas olmak üzere vücudun tüm hücre ve dokularında bulunan enzimdir. Enzimin temel görevi ise vücutta bulunan şekeri enerjiye dönüştürmektir. LDH enzimine başta kan hastalıkları olmak üzere birçok hastalığın nedenini belirlemek için bakılır. Ancak LDH birçok hücre ve dokuda olduğu için tek başına teşhis konulmasında yeterli olmaz. LDH yüksekliğinin hangi doku ve hücreden kaynaklandığını belirlemek için farklı testler istenebilir. Doku hasarı, doku hasarına neden olan bozukluklar, anemi, karaciğer hastalığı, akciğer hastalığı, bazı enfeksiyon türleri ya da bazı kanser LDH enzimindeki total yüksekliğe neden olabilir. Bunun nedeni ise oluşan hasarlanma ya da yıkım sırasında hücrelerden salınan bol miktardaki LDH enziminin kana karışmasıdır.
AST (Aspartat Aminotransferaz) vücudumuzun en büyük organı olan karaciğer tarafından vücudun normal çalışması için üretilen bir enzimdir. SGOT (serum glutamik-oksaloasetik transaminaz) olarak da adlandırılan AST; beyin, kalp, böbrek, kas ve kırmızı kan hücrelerinde de bir miktar bulunur. Başta karaciğer kanseri olmak üzere, kronik hepatit, siroz ve safra kanallarındaki tıkanıklıklar, travmalar, karaciğer yağlanması, kateterizasyon ve anjiyoplasti, nöromüsküler hastalıklar ve aşırı AST yüksekliğine neden olabilir. AST değerlerinin yüksek olması karaciğer, kalp, beyin, böbrek ve kaslardaki herhangi bir hastalığı işaret edebilir. Böbrek hastalıkları, diyaliz, diyabetik ketoasidoz, hamilelik ve B6 vitamin eksikliği ile ileri derecedeki beslenme bozuklukları ise AST düşüklüğüne neden olur. Normal değerlerin altında görülen AST, genellikle bir sorun olarak değerlendirilmese de, düşük olmasının nedenlerinin de iyi araştırılması gerekir.
ALT (Alanin Aminotransferaz), vücudun en önemli organlarından biri olan karaciğer tarafından üretilen bir enzimdir. Çoğunlukla karaciğerde bulunan ALT; az miktarda kalp, böbrek ve kaslarda da bulunur. ALT yüksekliğine karaciğer yağlanması, obezite, diyabet, ilaç kullanımı, alkol kullanımı, hepatitler, siroz, safra yolu tıkanıklıkları, malignite ve kalp yetmezliği neden olur. ALT düzeylerinin düşük olması ise genellikle tıbbi açıdan bir anlam ve tehlike ifade etmez. Bu nedenle ALT seviyesini düşük olduğunu gören kişilerin endişe etmesine gerek yoktur.
Bilirubin, hemoglobinin kırmızı kan hücrelerinden parçalanmasının bir ürünüdür. Karaciğer kanalı ile vücuttan atılır, safra kesesinde depolanır ve bağırsağa salgılanır. Bilirubin vücuttan dışkı yoluyla atılmaktadır. Bilirubin, cildin altında parçalanan kırmızı kan hücreleri nedeniyle bazen morluklarda görülen sarımsı renge neden olur. Bilirubin yüksekliği veya düşüklüğü karaciğer, safra yolu hastalıklarının habercisi olabilir. Sarılık belirtileri olduğunda, kişide aşırı alkol tüketimi varsa, hepatit virüsüne maruziyet bulunuyorsa, ilaç toksisitesi durumundan şüpheleniliyorsa bilirubin testi yapılmaktadır. Anemi, siroz, sarılık, kan transfüzyonu reaksiyonu, viral hepatit, ilaçlara tepki alkol sebebiyle olan karaciğer hastalığı, safra taşları gibi nedenlerin yanında bazı kalıtsal hastalıklar da bilirubin yüksekliğine neden olabilmektedir.
Direkt bilirubin, indirekt bilirubinin karaciğerde glukuronik asitle birleşmesi veya az oranda sülfatlanmasıyla oluşmaktadır. Suda çözünen direkt bilirubin safra ile vücuttan atılır. Sağlıklı kişilerde az bulunmaktadır. Safra kesesi taşında, hemolitik anemide, hepatitte, safra yolu iltihabında, karaciğer hastalıklarında direkt bilirubin seviyeleri yükselmektedir.

Albümin esas olarak karaciğerde günde 12 ile 14 gram arasında sentezlenen ve kanda bulunan 3 temel protein türünün en fazla olanıdır. Albümin, sıvının kan dolaşımında kalmasına yardımcı olarak diğer dokulara sızmasını engeller. Ayrıca hormonlar, vitaminler ve enzimler de dahil olmak üzere vücuda çeşitli maddeler taşır. Düşük albümin seviyeleri, karaciğeriniz veya böbreklerle ilgili bir rahatsızlık belirtisi olabilir. Albümin seviyesinin düşük olması siroz dahil karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı, yetersiz beslenme, enfeksiyon, enflamatuar bağırsak hastalığı, tiroid hastalığı, belirtisi olabilir. Albümin düzeyinin normalden daha yüksek seviyelerde olması ise dehidrasyon veya şiddetli ishale yol açabilir. Albümin seviyesinin normal aralıkta olmaması mutlaka tedavi gerektiren bir tıbbi durum anlamına da gelmeyebilir. Steroidler, insülin, hormonlar ve istenmeyen gebeliği haplar gibi diğer ilaçlarda albümin seviyesini düşürebilir.
Yaşamsal fonksiyonların sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayan total proteinler, dokuların ve hücrelerin temel taşlarını oluşturur. Kanın plazma kısmında bulunan total Protein miktarı değerinin düşüklüğü veya yüksekliği karaciğer, böbrek veya kemik iliğini içeren çeşitli hastalıkların yanı sıra diğer metabolik veya beslenme bozukluklarının tanı ve tedavisinin takibi için önemlidir. Genel sağlık kontrollerinde, vücutta ödem oluştuğunda, karaciğer ya da böbrek fonksiyonlarını kontrol etmek ve beslenme bozukluğu olduğu düşünülen kişilerde total protein düzeyleri kontrol edilir. Total protein; hepatit B veya C veya HIV veya enfeksiyonlar, Multipl miyelom veya Waldenstrom hastalığı gibi kemik iliği bozuklukları, aşırı sıvı kaybı, hiperimmünglobulin sendromu ve gammopati gibi durumlarda yüksek değerlerde olabilir. Ödemler, yanık, travmalar, nefrotik sendromlar, karaciğer hastalığı, kanser, beslenme bozuklukları ve kronik enfeksiyonlar total protein düzeylerin düşük olmasına neden olabilir.

Vücut hücrelerinde bulunan çinko, bağışıklık sistemini sağlıklı tutmanın yanı sıra hücre bölünmesini, hücre büyümesini ve yara iyileşmesini desteklemektedir. Tat ve koku alma duyusu için de gerekli olan çinko; bakır, kurşun, kadmiyum ve cıva gibi toksik metalleri beyinden uzaklaştırır. Çinko içeren yiyeceklerin yeterince yenilmemesi veya yiyeceklerdeki besin maddelerinin emiliminde sorunların yaşanması çinko eksikliğine yol açabilir. Çeşitli hastalıklarla ilişkili olan çinko eksikliği; çocuklarda büyüme geriliğine, enfeksiyona yatkınlığa, cinsel olgunlaşmanın gecikmesine, ishale, cilt lezyonlarına ve yaraların yavaş iyileşmesine neden olabilir. Çinko; kırmızı et, kümes hayvanları, bakliyat, tohum ve kabuklu yemişlerde bulunmaktadır. Ancak bitki bazlı kaynaklarda bulunan çinko, et veya kabuklu deniz ürünlerindeki çinko kadar verimli bir şekilde emilmez. Bu nedenle, bitki bazlı diyet yapan kişilerde çinko eksikliği riski daha yüksek olabilir. Çinko sağlıklı bir vücut için temel bir gereklilik olsa da, çinkonun fazlası zararlı olabilir. Çinkonun aşırı emilimi uyuşukluk ve ataksiye ( kas kontrolü ve koordinayonunun eksikliği) neden olabilir, aynı zamanda bakır ve demir emilimini de baskılayabilir.
Fosfor; enerji üretimi, kas ve sinir fonksiyonu ile kemik büyümesi için büyük önem taşır. Ayrıca vücudun asit-baz dengesini korumaya yardımcı olan bir tampon görevi görür. Vücut ihtiyacı olan fosforu besinlerden karşılar. Birçok gıdada fosfor bulunur ve sindirim sistemi tarafından kolayca emilir. Fosforların çoğu, kemikleri ve dişleri oluşturmaya yardımcı olmak için kalsiyum ile birleşir. Fosfor eksiklikleri (hipofosfatemi) malnütrisyon, malabsorpsiyon, asit-baz dengesizlikleri, kan kalsiyumunda artış ve böbrek fonksiyonlarını etkileyen bozukluklarda görülebilir. Fosfor fazlalılığı ise (hiperfosfatemi), artan mineral alımı, düşük kan kalsiyumu ve böbrek fonksiyon bozukluğu ile görülebilir. Fosfor seviyeleri ayrıca paratiroid hormonu (PTH), kalsiyum ve D vitamini etkileşiminden de etkilenir. Düzenli ve sağlıklı beslenme fosfor değerlerinin normal olmasını sağlar.
Vücudumuzdaki en önemli ve en yaygın minerallerden biri olan kalsiyum, sağlıklı kemikler ve dişler için gereklidir. Bununla birlikte kalsiyum, sinirlerin çalışmasına, kasların kasılmasına, kanın pıhtılaşmasına ve kalbin düzgün bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. Vücuttaki kalsiyumun yüzde 99’u kemikte depolanırken, geri kalan yüzde 1’i ise kanda dolaşır. Kanda bulunan kalsiyum oranının az ya da çok olması; kemik hastalığı, tiroid, böbrek rahatsızlıkları gibi sorunlara işaret edebilir.  Vücut sıvılarındaki kalsiyum eksikliği, sinir ve kasların aşırı uyarılabilir olmasına yol açar. Aşırı kalsiyum da bunun tam tersi etki gösterir. Kalsiyum testi, vücutta kemiklerde depolanmayan yani kanda bulunan kalsiyum miktarını ölçmek için yapılan bir testtir. Bu test ile genellikle kemik hastalıkları veya kalsiyum düzenleme bozuklukları (paratiroid bezi veya böbrek hastalıkları) takip edilir.

İnsan metabolizması için büyük öneme sahip demir mineralinin vücuttaki seviyesinin ve depolanma durumunun öğrenilmesi için yapılması gereken bir testtir. Geçmeyen yorgunluk, sık üşüme, baş ağrısı ve dönmesi, kulak çınlaması, iştahsızlık, saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma ve çizgili görünüm, cinsel isteksizlik, unutkanlık, sinirlilik, eklem ve kas ağrıları gibi problemler demir eksikliğine işaret edebilir. Demir değerlerinin yüksekliği ise çeşitli hastalıklardan kaynaklanabilmektedir. Bu nedenle demir testi önem taşımaktadır.
Ferritin, metabolizma ve hücre reaksiyonları için oldukça önemli bir mineral olan demiri vücutta depolayan ve salınımını kontrol eden  bir protein kompleksidir. Ferritin testi, vücutta demir düzeyinin tespiti amacı ile yapılmaktadır. Vücutta demir eksikliği durumunda yeterli miktarda oksijen alamayan organ ve dokuların işleyişinde problemler meydana gelir. Yorgunluk, asabiyet, baş ağrısı ve baş dönmesi, unutkanlık, saç dökülmesi, üşüme, cinsel isteksizlik gibi belirtiler düşük ferritin oranına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Çeşitli karaciğer rahatsızlıkları, tiroid problemleri, diyabet, Hepatit C ve lösemi de ferritin yüksekliğine yol açabilir.
Genellikle demir eksikliğine bağlı olarak görülen anemilerden şüphelenildiğinde yapılan bu test ile vücutta anemi varlığı tespit edilebilmektedir. Total demir bağlama kapasitesi (TIBC) ya da UIBC; serumdaki demir bağlayan bölgelerin demire ne dereceye kadar doyurulabildiğini ölçmektedir. Total demir bağlama kapasitesinin sağlıklı değerlerinin üzerinde olması anemi (kansızlık) varlığını gösterir. Çünkü TIBC yüksekliği demir depolarının düşük olduğu anlamına gelir. Bu durum demir eksikliği ile ilişkilidir.

Kan şekeri de denilen glikoz, kanda bulunan ana şekerdir. Tüketilen yiyeceklerden gelen glikoz, vücudun ana enerji kaynağını oluşturur. Kan yoluyla enerji için kullanılmak üzere vücudun tüm hücrelerine glikoz taşınır. Kandaki glikoz oranının yüksek veya düşük olması ciddi tıbbi sorunlara neden olabilir. Yüksek kan şekeri seviyeleri (hiperglisemi), kalp hastalığına, körlüğe, böbrek yetmezliğine ve diğer komplikasyonlara neden olabilen bir şeker hastalığı belirtisidir. Düşük kan şekeri seviyeleri (hipoglisemi) ise tedavi edilmezse beyin hasarı da dahil olmak üzere büyük sağlık sorunlarına yol açabilir. Glikoz testi, kişinin kanındaki glikoz (şeker) seviyesinin ölçülerek diyabet taramasının yapıldığı bir uygulamadır.
Bu test, vücudunuzun glikozu işlemede zorluk yaşamaya başlayıp başlamadığına işaret eder ve prediyabet ya da diyabet geliştirme riski taşıyıp taşımadığınız konusunda bir gösterge niteliği taşır. İnsülin direncini öğrenmek, diyabet ve diğer sağlık sorunlarını önlemeye yardımcı olabilecek yaşam tarzı değişikliklerine başlamanın ilk basamağını oluşturur. Fazla kilolu, yüksek oranda göbek yağına sahip olan ve genellikle hareketsiz bir yaşam tarzı sürdüren kişilerde insülin direnci gelişme riski daha yüksek olur.
Kişi bazı durumlarda yeterince insülin üretemiyorsa veya vücut hücreleri etkilerine karşı dirençliyse (insülin direnci), glikoz vücut hücrelerinin içine giremez, böylece hücreler aç kalır ve kandaki şeker seviyesi tehlikeli bir şekilde yükselir. Bu durum diyabet, böbrek hastalığı, kalp ve damar hastalıkları, görme sorunları ve nörolojik problemler dahil olmak üzere çeşitli hastalıklara sebep olabilir. Hiperinsülinemi ise en sık pankreastaki adacık hücrelerinin tümörü (insülinomalar) veya aşırı miktarda uygulanan (eksojen) insülin olan kişilerde görülür. Bazal insülin testi, uzun etkili insülin dozlarının sizin için uygun olup olmadığının kontrol edilmesini sağlar. Terleme, çarpıntı, baş dönmesi, bayılma gibi belirtilerle kan şekeri seviyesi düşük olduğunda; diyabet varlığında, insülin üretiminin izlenmesi gerektiğinde, bazen insülin direncinden şüphelenildiği durumlarda bu test değerlendirilmesi gereken değerleri ortaya çıkartır. Uzun etkili insülin, bazal insülin olarak da adlandırılır.
Hemoglobin A1c, vücudun işleyemediği fazla şekerin akyuvarlarda bulunan hemoglobine bağlanarak birikme miktarını gösterir. Yani bu test kanınızdaki hemoglobin proteinlerinin yüzde kaçının şekerle kaplı olduğunu ölçer. Hemoglobin A1c testi son iki ila üç aydaki ortalama kan şekeri seviyesini yansıtır. A1c seviyesi ne kadar yüksek çıkarsa, kan şekeri kontrolü o kadar zayıf ve diyabet komplikasyonları riski o kadar yüksek olur. A1c testi, tip 1 ve tip 2 diyabeti teşhis etmek için kullanılan yaygın bir kan testidir. Aynı zamanda diyabet hastalarının kan şekeri düzeylerini ne kadar iyi yönettiği de bu test ile izlenebilir. Kırmızı kan hücreleri kan dolaşımında yaklaşık üç ay yaşadığından, HbA1c testi son birkaç ayın ortalama kan şekerini gösterir. Normal bir kan şekeri testinden farklı olarak, HbA1c testi kısa süreli değişikliklerden (örneğin yakın zamanda alınan şekerli bir atıştırmalık) etkilenmez. Hemoglobin A1c testinin belli aralıklarla yapılması, diyabet kontrolünün yanı sıra risk durumunun belirlenip değerlendirilmesine yardımcı olabilir.

Kreatin kinaz, vücuttaki ve beyindeki tüm kas hücrelerinde bulunan bir enzimdir. Kimyasal yapıları biraz farklı olan ancak aynı işleve sahip 3 farklı kreatin kinaz vardır. Her biri belirli organlar için tipik olan çeşitli alt formlardan oluşur. Kas hücreleri, kas hasarı veya kalp krizi nedeniyle hasar görürse, kandaki kreatin kinaz değeri artmaktadır. Yüksek bir kreatin kinaz değeri kaslarda veya kalpte bulunan olası hasardan ya da kas ağrıları gibi zararsız nedenlerden dolayı da olabilir. Ayrıca ameliyatlar, yoğun fiziksel efor, Parkinson hastalığı ve kalıtsal kas hastalıkları sonucu da kreatin kinaz değeri yükselebilmektedir.

Kreatinin kinaz bir kreatinin kinaz izoenzimidir, yani kreatin kinaz enziminin  üç farklı formundan biridir. Kreatinin kinaz (CK-MB)  esas olarak kalp kasında bulunur. CK- MB testi, genellikle göğüs ağrısı olan hastalarda kalp krizini tespit etmek ya da iskelet kası ve kalp kası hasarını ayırt etmek için yapılabilmektedir. Göğüs ağrısı olan hastalarda kalp krizi tespit etmek için CK-MB kan seviyeleri toplam kreatinin kinaz (CK) ile birlikte belirlenir. Artan bir CK seviyesi, kalp kası veya iskelet kası hücrelerinde hasar olduğunu göstermektedir. CK-MB testi kandan yapılmaktadır.

Trigilseridler kanda bulunan bir tür yağdır. VLDL ve şilomikronlar tarafından kanda taşınırlar. Yemek yendikten sonra fazla kalori trigliseride dönüşür, sonrasında bunlar yağ olarak depolanmak üzere hücrelere taşınır. Vücut enerji istediğinde trigliseridler serbest kalır. Kalp hastalığı riskini araştırmak için trigliserid testi yapılır. Ayrıca yüksek trigliserid düzeyi nedeniyle tedavi görülüyorsa takip amaçlı da trigliserid testi istenir. Diyabeti olan hastalarda eğer kan şekeri kontrol altında değilse trigliserid değeri yüksek çıkabilir.
Kolesterol vücutta bulunan önemli bir yağdır. Her zaman kötü olarak bilinse de hücre zarlarını oluşturmak ve bazı hormonların üretimini sağlamak gibi görevleri bulunur. Toplam kolesterol, kanınızdaki hem iyi (HDL) hem de kötü (LDL, VLDL ve HDL olmayan) tüm kolesterolün bir ölçüsüdür. Kolesterol, yağ asitlerini vücutta taşır ve farklı kolesterol türlerinin seviyelerine bakarak kalp ve damar hastalıkları ile ilgili risklere ilişkin fikir verir. Karaciğer vücuttaki kolesterol seviyelerini düzenler; ayrıca kolesterolü vücutta taşıyan çeşitli lipoproteinleri sentezler. Total kolesterol testiyle bu parametreler ölçülür.
VLDL kolesterol, kalp sağlığı için önemli bir parametredir. Bu parametrenin belirli bir referans aralığında kalması gerekir. VLDL, kötü kolesterol grubunda yer almaktadır. VLDL değerinin yüksek çıkması, kalp damar hastalıklarının habercisi olmaktadır. VLDL değeri, genel kan sayımına göre değerlendirilmelidir. VLDL yüksekse bu durum vücuda yüksek oranda şeker girdiğini gösteriyor olabilir. VLDL yüksekliği kalp damar hastalıklarının yanı sıra karaciğer yağlanması, diyabet gibi rahatsızlıkların da habercisi olabilir.
LDL kolesterol, kolesterol, trigliseritler ve diğer yağları vücuttaki çeşitli dokulara taşıyan lipit ve proteinlerden oluşan bir moleküldür. Genellikle 'kötü kolesterol' olarak adlandırılan çok fazla LDL kolesterol, arter duvarlarında yağ birikintilerinin birikmesine neden olarak potansiyel olarak ateroskleroz ve kalp hastalığına yol açabilir. LDL kolesterol testi kalp hastalıklarının tespitinde, kolesterol tedavisinin takibinde kullanılır.
HDL kolesterol ya da yüksek yoğunluklu lipoprotein, vücuttaki kolesterolü kan dolaşımından uzaklaştıran ve onu karaciğere taşıyan ve burada parçalanıp safrada vücuttan atılan bir moleküldür. HDL kolesterol yaygın olarak 'iyi kolesterol' olarak bilinir. HDL düzeyi düşük çıktığında kalp hastalığı riski taşıma oranını gösterebilir. Kalp damar hastalığı tespitinde ya da kolesterol tedavisi esnasında tedavi takibi için uygulanır.

Üre, proteinlerde bulunan amino asitlerin son parçalanma ürünüdür. Protein parçalanması sonucunda karaciğerde amonyak formunda olan azot ortaya çıkar. Azot, atık ürün üresini oluşturmak için karaciğerdeki diğer kimyasallarla birleşir ve üre kan dolaşımına karışarak böbreklere ulaşır. Böbreklerde kandan süzülen üre, idrar yolu ile vücut dışına atılır. Sağlıklı bireylerdeki sağlıklı böbrekler, vücudun ürettiği ürenin yüzde 90’ından fazlasını dışarı atar. Bu durum böbreklerin sağlıklı çalıştığını gösterir. Böbrek veya karaciğerde görülen hastalıklar, kandaki üre miktarını etkileyebilir. Karaciğerde üre miktarı arttığında veya böbrekler tarafından çıkarılan üre miktarı azaldığında, kan üre oranı yükselir. Yine karaciğerin önemli hasarı veya hastalığından üre üretimi azalırsa kan üre oranı düşebilir. Üre testi kandaki üre seviyesini belirlemektedir.
Ürik asit testi ile vücudunuzdaki ürik asit miktarı ölçülür. Ürik asit, vücut pürin adı verilen kimyasalları parçaladığında ortaya çıkan normal bir atık üründür. Pürinler, kendi hücrelerinizde ve ayrıca bazı gıdalarda bulunan maddelerdir. Yüksek düzeyde pürin içeren yiyecekler arasında; karaciğer, hamsi, sardalye, kuru fasulye ve bira bulunur. Çoğu ürik asit kanda çözüldükten sonra böbreklere gider. Oradan da idrar yolu ile vücuttan atılır. Vücutta çok fazla asit üretimi veya idrar yoluyla yeterince dışarı atılmaması eklemlerde kristaller oluşmasına (gut hastalığına) sebep olabilir. Ayrıca yüksek ürik asit seviyeleri, böbrek taşları ve böbrek yetmezliği gibi farklı rahatsızlıklara da yol açabilir.
Kreatinin vücutta böbrek fonksiyonlarını gösteren en önemli parametrelerden biridir. Kandaki kreatinin miktarının kan testi ile ölçülmesi işlemine serum kreatinin, idrardaki kreatinin seviyelerini ölçme işlemine ise kreatinini klirensi adı verilmektedir.

Virüs ve bakteriler vücuda yerleştikten sonra damar içi yapısını bozarak organ dokularında hasara neden olmaktadır. Damar içerisindeki pıhtılaşmayı saptayan bu test organ yetmezliğine bağlı hayati tehdit oluşturabilecek durumların tanı ve takibinde vücut direncini ölçerek hastalığın seyrini ölçmektedir. Toplumda yaygın olarak görülen ve organlarda ağır tahribata yol açan salgın hastalıklarda da yapılması gereken bu test hastalığın şiddetini ve seyrinin belirlenmesi noktasında öngörü sağlayarak erken dönemde tedavi şekillerinin belirlenmesine yardımcı olacak bir testtir.
Bu test, vücutta meydana gelebilecek kanama sonrasında kontrolü sağlamak ve kan hücrelerinde ortaya çıkabilecek pıhtılaşma problemlerinin takibini sağlamak için yapılmaktadır. Kan pıhtılaşması, vücudunuzdan kan çıkışı sonrasında kanın pıhtı oluşturarak kanamayı durdurmasıdır. Hücreler çok fazla pıhtılaşma eğilimindeyse, beyin kanaması ve damar sertliği gibi ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalınabilmektedir. Alınacak küçük bir kan örneği ile hücrelerde fazlaca pıhtılaşmaya neden olan birtakım ilaçların takibi sağlanarak önlem alınması hayati önem taşır.
Kanın pıhtılaşması için, vitamin K ve karaciğer tarafından üretilen bir protein olan protrombin gerekir. Aynı zamanda pıhtılaşma hücreleri yani trombosit kemik iliğinde üretilir ve kanamayı kontrol etmek için önemlidir. Bazı durumlarda üretilen trombosit miktarı azalır ya da çok hızlı bir şekilde tüketilebilir. Bağışıklık sistemindeki bozukluklar, bazı ilaçlar, karaciğer hastalığı bu duruma yol açabilir. Kanın pıhtılaşmasının ne kadar sürdüğünü ölçmek için uygulanan bir testtir. Daha çok olağandışı kanama, kan pıhtıları ve kan sulandırıcı ilaçlar ile tedavi edilen hastalıkları araştırmak için uygulanmaktadır.

C-Reaktif Protein (CRP), vücutta iltihap olup olmadığını değerlendirmek için kullanılan bir iltihap belirtecidir. Yüksek Hassasiyetli CRP (CRP-hs) ise kalp krizi veya felce yol açabilecek, kan damarlarına zarar verdiği düşünülen düşük seviyeli iltihabı tespit etmek için kullanılan bir testtir. Kronik, düşük seviyeli enflamasyon, kalp hastalığı için bir risk faktörüdür. Bununla birlikte, sık antrenman yapan kişiler de, performanslarını olumsuz yönde etkileyebilecek kronik, düşük seviyeli iltihaplanma riski altındadır.
Enflamasyon ( yangı, iltihap), vücudu mikroplar ve zararlı maddelerden kurtarmak ve doku hasarına karşı korumak için bağışıklık sisteminin kullandığı savunma yöntemdir. Tipik iltihap belirtileri arasında; ateş, kızarıklık, şişme ve ağrı bulunur. Enflamasyon akut veya kronik olabilir. Akut enflamasyona genellikle enfeksiyon veya yaralanmalar neden olur ve geçicidir. Kronik enflamasyona ise artrit, inflamatuar bağırsak hastalığı veya astım gibi kronik de denilen uzun süreli durumlar neden olur. Enflamasyon yani iltihap, kandaki belirli protein seviyelerinin yükselmesine neden olur ve bunlar, bazı durumlarda sebebin yanı sıra bu durumun kapsamını değerlendirmek için ölçülebilir. Vücutta bir iltihap oluştuğunda C-Reaktif Protein(CRP) değeri artar. CRP testi ile kandaki iltihap değeri ölçülmektedir. CRP seviyeleri enfeksiyonlar, iltihaplanma ve çeşitli hastalıklar sonucu yükselmektedir.
ESR (Eritrosit Sedimantasyon Hızı)  enflamasyon yani vücuttaki iltihabi durumu gösteren bir belirteçtir. Yüksek sedimantasyon, vücutta aktif bir hastalık süreci olabileceği anlamına gelmektedir. Bu test, vücuttaki enflamasyonun (iltihap-yangı durumunun) nerede olduğunu ya da bu tablonun hangi sebeple oluştuğunu göstermez. ESR’yi iltihaplanma dışı koşullar da yükseltebilmektedir. ESR testi; enfeksiyonlar, kanser ve otoimmün hastalıklar( bağışıklık sisteminin neden olduğu rahatsızlıklar) dahil olmak üzere, akut ve kronik enflamasyonla ilişkili durumların teşhis edilmesine yardımcı olan bir kan testidir.  

Vücuttaki akyuvar, alyuvar ve kan pulcukları sayısı ile hemoglobin ve hematokrit değerlerinin ölçüldüğü tam kan sayımı (hemogram) testi pek çok hastalığın tanısının konulmasına yardımcı olmaktadır. Vücudumuz için hayati öneme sahip içerikteki kanımızın özellikleri çeşitli sağlık sorunları ile ilgili önemli bilgiler vermektedir. Tam kan sayımı CBC, Hemogram, ve TKS isimleriyle de bilinmektedir. Kandaki hücrelerin sayısını ölçen bu test ile beyaz kan hücreleri (WBC), kırmızı kan hücreleri (RBC) ve trombositler (PLT’ler) plazma içindeki üç hücrenin sayımı yapılır. Bu test sayesinde; kanama bozukluğuna bağlı sorunlar, kansızlık yani anemi, enfeksiyonlar, bağışıklık sisteminin organları enfeksiyondan ve yaralanmadan korumak için başlattığı süreç olan enflamasyon ( vücuttaki iltihap durumu), kan kanseri gibi hücreleri olumsuz yönde etkileyen birçok durum tespit edilebilmektedir.

Estradiol, vücutta doğal olarak üretilen üç östrojen hormonundan biridir. Erkeklerde ve kadınlarda estradiol bulunur ancak kadınlarda hormon seviyeleri erkeklerden çok daha yüksektir. Estradiol kadınların vücudundaki yağ dağılımını kontrol etmektedir. Bu hormonun amacı üreme sistemini korumaktır. Adet döngüsü sırasında artan estradiol seviyeleri yumurtanın olgunlaşmasına ve salınmasına, döllenmiş yumurtanın tutunmasına izin vermek için de uterus astarının kalınlaşmasına neden olur. Yumurtalıklarda yapılan bir hormondur. Kadınların yaşı ilerledikçe vücutta estradiol değeri düşer, menopoz sürecinde iyice azalır. Üreme sağlığı açısından E2 değerlerinin normal seviyelerde olması çok önemlidir.
Folikül uyarıcı olarak adlandırılan FSH ( Follicle Stimulating Hormone) kadın ve erkeklerde çocuk sahibi olmak için çok önemli bir hormon değeridir. Eksikliği veya yetersizliği kısırlığa neden olabilir. Vücutta FSH seviyelerini ölçmek için yapılan kan testi, herhangi bir kısırlık sorunu olup olmadığını anlamak için yapılır. Folikül uyarıcı hormon kadınlarda yaşam boyunca ve adet döngüsüne bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bu nedenle sonuçlar değerlendirilirken, hastanın yaşı ve adet döngüsü mutlaka dikkate alınır. Yüksek FSH seviyeleri azalmış yumurtalık rezervi ile, düşük FSH seviyeleri ise genellikle daha iyi yumurtalık fonksiyonu ile ilişkilendirilir. FSH değerlerinin 5- 10 arasında olması beklenmektedir. Bu değerin 10’un üzerine çıkması hamilelik olasılığını azaltabilmektedir.
LH (Luteinizan Hormon ya da Luteinleştirici Hormon) beyinde yerleşik hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. LH testi, LH hormonunun kandaki ya da idrardaki düzeyini ölçmektedir. LH kadınlarda yumurtalıkları uyararak yumurtanın çatlamasını sağlar. Yumurta çatlamadığı takdirde döllenme ve dolayısıyla da gebelik gerçekleşemez. Buna ek olarak LH yumurtalıklardan östrojen ve progesteron hormonlarının salınımını da düzenlemektedir. Bu hormonlar gebelik elde edilmesi ve hamileliğin sürmesi için çok önemlidir. LH testi kadınlarda adet bozuklukları ve infertilite sebeplerinin araştırılmasında mutlaka yapılması gereken incelemelerden biridir.
Prolaktin, hipofiz bezi tarafından salgılanan bir hormondur. Prolaktin, süt üretiminin yanında üreme ve adet döngüsü gibi fonksiyonlardan da sorumlu bir hormondur. Prolaktin hormonunun eksikliği veya fazlalığı birçok sağlık sorununa yol açabilir. Tiroid hormonu, psikiyatrik sorunlar, yumurtlama problemleri, gebelik, emzirme durumu, cinsel isteksizlik, kemik erimesi, östrojen-testosteron hormonu, jinekomasti (erkeklerde meme büyümesi), adet düzensizliği gibi sorunlar için prolaktin hormonu anormalliklerinden kaynaklanabilir. Prolaktin düşüklüğü kadınlarda yetersiz süt üretimine, yumurtalık fonksiyonlarının düşmesine sebep olabilir. Doğumdan sonra süt gelmemesi başlıca belirtilerindendir. Erkeklerde de erken boşalma veya sertleşme sorunlarına sebep olabilmektedir.

Tiroid, boynun ön tarafında bulunan ve metabolizmayı yönetmeye yardımcı olan hormonlar üreten bir bezdir. T3, tiroid bezi tarafından üretilen hormonlardan biridir. Tiroid bezinin fazla ya da az çalışması durumunda salgıladığı hormonların seviyesinde de değişiklik oluşmaktadır. Tiroid bezinin aşırı çalışmasına bağlı gelişen Hipertiroidi hastalığının teşhisinde T3 hormon seviyesinin önemli bir yeri vardır. Serbest T3 düşüklüğünde; unutkanlık, cinsel isteksizlik, saç dökülmesi, kalp atış hızında düşüş, uyku isteği gibi belirtiler görülebilir. Aşırı sinirlenme, sık tuvalete çıkma, ishal ve sık dışkılama, adet düzensizliği, ellerde titreme, çarpıntı gibi belirtiler serbest T3 yüksekliğinden kaynaklanabilir.
Tiroid, boynun ön tarafında bulunan ve metabolizmayı yönetmeye yardımcı olan hormonlar üreten bir bezdir. T4, tiroid bezi tarafından üretilen hormonlardan bir tanesidir. Tiroid bezinin fazla ya da az çalışması durumunda salgıladığı hormonların seviyesinde de değişiklik oluşmaktadır. T4 hormonunun çoğu kandaki proteine bağlanarak işlev görürken, bir kısmı da serbest kalarak vücut ve dokular tarafından kullanılır. T4 hormonu, metabolizmanızın hızını artırmak için üretilir. Hipotiroidi hastalarında kandaki serbest T4 düzeyi düşük iken, hipertiroidi hastalarında bu değer genellikle normal aralığın üzerindedir. Serbest T4 düşüklüğünde; ödem, üşüme, kabızlık, saç dökülmesi, kas krampları, kilo alma, depresyon gibi belirtiler görülebilir. Gözde kuruluk, ışık hassasiyeti, görme problemleri, kaygı bozukluğu, halsizlik gibi belirtiler serbest T4 yüksekliğinde ortaya çıkabilmektedir.
"Tiroid Stimülan Hormon” kelimesinin kısalmasıdır. Türkçe karşılığı “tiroid uyarıcı hormon” demektir. Tiroid bezinin işlevlerini kontrol etmek için beyindeki hipofiz bezi tarafından üretilen bir hormon türüdür. TSH hormonu, aşırı ya da yetersiz çalıştığı zaman bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH), hipofiz bezi tarafından üretilir ve tiroid bezinin iki hormonu olan tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) üretmesi için uyarır. TSH düşüklüğünde; ishal, kas güçsüzlüğü, kilo kaybı, yorgunluk, uykusuzluk, üdet döneminde düzensizlik gibi belirtiler görülebilmektedir. Metabolizmanın yavaşlaması, iştah açılması, depresyon, sinirlilik, depresif hal, kalp çarpıntısı, eklem ağrısı gibi belirtiler ise TSH yüksekliği işareti olabilir.

Antikorlar veya immünglobülinler, vücudun bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynar. Virüsleri, bakterileri ve diğer yabancı maddeleri ("antijenler" olarak adlandırılır) yakalayabilir ve onları zararsız hale getirebilirler. Beş farklı immünglobülin sınıfı ve birkaç alt sınıf vardır. Her sınıf, biraz farklı bir role sahip olan bir antikor grubunu temsil eder. İmmünglobülin E doğrudan alerjilerle ilişkilidir. Alerjisi olanlarda bağışıklık sistemi, IgE üreterek zararsız bir alerjene (gıda, ot veya hayvan tüyü gibi) aşırı tepki verir. Bu reaksiyon genellikle burun, akciğerler, boğaz ve ciltte tahrişe neden olur. Alerjene özgü IgE antikor testi, belirli bir alerjene karşı alerji olup olmadığını kontrol etmek için kullanılır. Şüpheli bir alerjen için hedeflenen kandaki IgE antikor miktarı ölçülmektedir. Basit bir kan testi, kandaki immünglobülin E (IgE) seviyesini ölçer.

Folik asit testi, vücudumuzdaki yaşamsal sistemlerin çalışabilmesi için gerekli olan folik asit miktarını ölçmek için yapılır. B vitamini ailesinden olan folik asit, bir diğer adıyla pteroylmonoglutamic asit, B9 vitamininin sentetik yapıda olan formudur.  Folat ise besinlerde B9 vitamininin doğal olarak bulunan şeklidir. Gebelik ve emzirme dönemi ile hipertiroidizm, karaciğer hastalıkları, emilim bozuklukları gibi durumlarda, vücudun ihtiyaç duyduğu folik asit miktarı artar. Folik asit, DNA ve RNA oluşturmaya yardımcı olmakta ve protein metabolizmasına katkı sağlamaktadır. Sağlıklı kırmızı kan hücreleri üretmek için gerekli olan folik asidin vücudumuzda eksik olması bazı sorunlara neden olmaktadır. Folit asit eksikliği durumunda; konsantrasyon eksikliği, iştahsızlık ve kilo kaybı, baş ağrısı- baş dönmesi, depresyon ile ağızda yaralar görülebilmektedir. Ayrıca folik asidin vücutta yüksek miktarlarda olması da zararlıdır.
Vücudumuzdaki B12 vitamini seviyesinin ölçümü için yapılan testtir. İnsan vücudundaki B12 vitamini eksikliği birçok soruna davetiye çıkarmaktadır. Sağlımız için gerekli olan vitaminler suda ve yağda çözülebilme özelliklerine göre iki grupta sınıflandırılır. Isıya duyarlı ve suda çözünen bir vitamin olan B12, vücut tarafından üretilmemektedir. B12 vitamini, sinir dokusunun sağlığı ile kırmızı kan hücresi üretimini sağlamaktadır. Vücutta depolanma miktarı düşük olan B12 vitamini içeren besinlerin çok tüketilmemesi ya da bol miktarda tüketilmesine rağmen bağırsakta yeterli derecede emilememesi; unutkanlık, hafıza kaybı ve konsantrasyon bozukluğuna kadar birçok probleme yol açabilmektedir. Yaşlandıkça vücutta tutulumu azalan B12 vitamini eksikliğinin belirtisi; el, kol ve bacaklarda uyuşukluk hissi, özellikle bebeklerde ve çocuklarda gelişim geriliği, kansızlık, sinir sisteminde bozulma, yürümede zorlanma ve dengesizlik şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
25-Hidroksi olarak bilinen D vitamini testi, vücudumuzdaki D vitaminin miktarını ölçmek için yapılmaktadır. Yetişkinler ve çocuklar için en önemli vitaminler arasında yer alan D vitamininin eksikliği birçok sağlık sorununa neden olabilir. Özellikle kemik sağlımız için vazgeçilmez bir vitamin olan D vitamininin eksikliği, kanser gibi hastalıklarda hayati öneme sahiptir. Güneşten ve besinlerden alınan D vitamini, karaciğerde ve böbrekte değişime uğrayarak, daha etkili bir kimyasala dönüşmektedir. Osteomalazi, osteoporoz, paget gibi kemik hastalığı olanlarda, kas- iskelet sistemine ait sorunlar yaşayanlarda, güneş ışığını yeterli düzeyde alamayanlarda, obezite sorunu olanlarda, kısa aralıklarla hamile kalan anne adayları ile emziren annelerde D vitamini eksik çıkabilmektedir. Ayrıca kistik fibrosiz, MS, ülseratif kolit ve Crohn hastalığını teşhis etmek için bu testten yararlanılmaktadır.