kemoterapi-nedir-hangi-siklikla-ve-ne-kadar-sureyle-uygulanir
CategoriesGenel

Kemoterapi Nedir? Hangi Sıklıkla ve Ne Kadar Süreyle Uygulanır?

Vücutta kontrolsüz bir şekilde büyüyen ve çoğalan kanser hücrelerini yok etmek için kullanılan önemli tedavi yöntemlerinden biri de kemoterapidir. Kemoterapi ilaçlarının kullanım süresi ve dozajı tıbbi onkoloji uzmanları tarafından ayarlanmaktadır. Olası yan etkilerin azaltılabilmesi için bu ilaçların konusunda deneyimli hekimlerin kontrolünde verilmesi gerekmektedir. Kemoterapi süresinde hastanın doktorunun tavsiyelerine harfiyen uyması da çok önemlidir. Memorial Kayseri Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Veli Berk, kemoterapi tedavisi hakkında bilgi verdi

Kemoterapi nedir?

Kanserin ilaçlarla tedavi edilmesi anlamına gelen (sitotoksik) kemoterapide amaç, kanserli hücrelerin büyümesini ve çoğalmasını engellemektedir. Kontrolsüz bir şekilde çoğalan kanserli hücreler hasara uğratılarak büyümeleri durdurulmaktadır. Ayrıca klasik kemoterapiler tek başına ve diğer ilaçlarla birlikte kullanılarak etkileri artırılmaktadır.

Kemoterapinin amacı nedir?

Kemoterapi ile yapılacak tedavide kanserli hücrelerin tipi ve yaygınlığı önemlidir. Kemoterapi tedavisinde amaç;

  • Öncelikli olarak hastalığın yıkıcı etkisini azaltarak tedavi etmek.
  • Kanser hücrelerinin çoğalmasını ve yayılmasını yavaşlatarak hastalığın olumsuz etkilerini azaltmak.
  • Hastalık sonucu ortaya çıkan şikayetlerin etkilerini azaltarak, yaşam konforunu sağlamak.
  • Radyoterapi ve cerrahi sonrasında ortaya çıkabilecek kanserli hücrelerin tekrarlama riskini azaltmak.

Kemoterapi hangi hastalıklarda uygulanır?

Birçok kanser türünde hem hastalığı ortadan kaldırmak hem de ileri ki dönemlerde hastalığın tekrarlaması önlemek amacıyla uygulanmaktadır. Kanserin türüne ve evresine göre yapılacak kemoterapi tedavisinin tipi, süresi, dozları değişmektedir. Kemoterapi duruma göre hem tedavi etmekte hem de hastalık nedeniyle bozulan yaşam konforunu sağlamaktadır.

Kemoterapi ilaçları nerede nasıl uygulanır?

Kemoterapi ilaçları damardan ve ağızdan tablet şeklinde alınabilmektedir. Hastane ortamında damardan vücuda girmesi gereken kemoterapi ilacı seruma karıştırılarak, belli periyotlarda verilmektedir. Bazı kanser hastalarında bu süreç uzadığı için, hastaneye yatış yapılarak kemoterapi tedavisi uygulanmaktadır. Tedavinin tam donanımlı hastanelerde ve tıbbi onkoloji uzmanı hekim gözetiminde yapılması gerekmektedir. Öte yandan, damar yolunun çok fazla kullanılması nedeniyle, zamanla uygun damarı bulmada sorun ortaya çıkmaktadır. Bu durumda uzun süreli uygulanması gereken kemoterapi ilaçlarının vücuda verilebilmesi için “kateter” veya “port” diye tanımlanan cihazlar kullanılabilmektedir.

  • Ağızdan alınan kemoterapi ilaçları hap, kapsül veya solüsyon olarak alınabilmektedir.
  • Damar yoluyla vücuda alınan kemoterapi ilaçlar seruma karıştırılarak ya da doğrudan vücuda enjektör ile zerk edilmektedir. Bunun için kol ve el üstündeki damarlar kullanılmaktadır.
  • Ayrıca kemoterapi ilaçları enjeksiyon yoluyla kas içine (intramusküler) ya da cilt altına (subkutan) verilebilmektedir.
  • İlacın direk tümör dokusu içerisine uygulanması (intralezyoner) ve haricen cilt üstüne (topikal) olarak uygulanması da yapılabilmektedir.

 Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?

Kanserli hücreleri azaltmak ve yok etmek için vücuda verilen kemoterapi ilaçlarının çok sayıda yan etkisi ortaya çıkmaktadır. Kanserli hücreleri yok ederken sağlıklı hücreler üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir. Yan etkiler ilacın tipine ve hastanın durumuna göre değişebilmektedir.

Bulantı ve kusma: Kemoterapi tedavisi gören kanser hastalarının en önemli şikayeti bulantı ve kusmadır. Tedavinin başlangıcında ve bitiminde görülebilen bulantı ve kusma, beslenme düzenini de bozabilmektedir. Bu iki şikayet etkin anti-emetik ilaçlarla baskılanabilmektedir.

Halsizlik: Kemoterapinin hemen ardından ortaya çıkan halsizlik, anemi yani kansızlığa ya da psikolojik çökkünlüğe bağlı olarak gelişebilmektedir. Halsizliğin sebebi kansızlık ise kan verilerek sorun çözülmeye çalışılmaktadır. Psikolojik nedenlere bağlı ortaya çıkan tükenmişlik sendromu ise terapi ile tedavi edilebilmektedir.

Kan değerlerinin düşmesi: Tedavi sürecinde beyaz ve kırmızı kan hücreleri ile trombosit değerlerinde düşme olabilmektedir. İlaçlar kemik iliğindeki kan yapımını baskılamaktadır. Özellikle kırmızı kan hücrelerinin azlığı nedeniyle halsizlik ve çarpıntı belirtileri ortaya çıkmaktadır. Beyaz kan hücrelerinin kanda yeterli miktarda olmaması nedeniyle de bağışıklık düşmekte ve kanser hastası enfeksiyonlardan çok kolay etkilenebilmektedir. Kanın pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin azlığı ise vücutta morarmalara, diş eti ve burun kanamalarına neden olabilmektedir.

Saç dökülmesi: Kemoterapi ilaçlarının bazılarının yan etkisi olarak ortaya çıkan saç dökülmesi geçici bir durumdur. Tedaviye başlanıldıktan 2-3 hafta sonra ortaya çıkan saç dökülmesinin miktarı kemoterapi ilacının tipine ve miktarına göre değişmektedir. Geçici olan bu yan etki tedavi bittikten 3-4 hafta sonra ortadan kalkmakta, saçlar yeniden çıkmaktadır.

Ağız yarası: Alınan ilaçlar nedeniyle ağız içinde yaralar oluşabilmektedir. Yaraların oluşmaması için ağız hijyenine dikkat edilmelidir. Dişler düzenli olarak fırçalanmalı, ağız içinde tahribat yapabilecek sıcak içecekler içilememelidir.

Tırnaklardaki ve ciltteki değişiklikler: Bazı kemoterapi ilaçları deride kızarıklık, soyulma ve kuruluğa neden olabilmektedir. Özellikle tırnaklar kolayca kırılabilmekte ve renk değişimi ortaya çıkabilmektedir. Bu sorunlar tedavi bittikten sonra kendiliğinden düzelecektir. Konuyla ilgili uzman hekimlerden destekleyici tedavi için yardım alınması gerekebilmektedir.

 

SIK SORULAN SORULAR

Kemoterapi ilaçlarının türleri nedir?

Kanser tedavisinde uzun süredir kullanılan ‘klasik kemoterapi’ ilaçlarının yanı sıra son yıllarda hedefe yönelik akıllı ilaçlar sayesinde başarı oranı artmaktadır. Akıllı ilaçlar sayesinde olası yan etkilerin sayısı da en aza inmektedir.

Kemoterapi ilaçları nasıl seçiliyor?

Kemoterapi ilaçları tümörün cinsi, durumu ve yaygınlığının yanı sıra hastanın yaşı ve genel sağlık durumuna göre belirlenmektedir. Özellikle ek hastalık ve sorunlar varsa (şeker, böbrek ve kalp hastalığı ile tansiyon sorunu) ilaç, tıbbi onkoloji uzmanı hekimin değerlendirmesinden sonra belirlenmektedir. İlaçların dozu ve uygulama zamanı belirlendikten sonra tedaviye başlanmakta, ortaya çıkan yan etkiler için tedavi protokolü değişebilmektedir. İlaçlar genellikle 3 ya da 4 hafta uygulanabilmekte, tedavi protokollerinde bir veya iki haftada bir uygulama yapılabilmektedir. Tedavinin düzenli ve yan etkilerinin minimum seviyede tutularak yapılması amaçtır. Kemoterapi alma zamanının düzenli olması gerekir. Tedaviler arasında zaman aralığının uzun olması nedeniyle bazı durumlarda tümörler büyümeye ve yayılmaya devam edebilmektedir. Bunun için tıbbi onkoloji hekiminin belirlediği periyotlarda tedavi gerçekleştirilmelidir.

Kemoterapi sürecinde beslenme nasıl olmalı?

Tedavi boyunca hastaların düzenli ve dengeli beslenmesi gerekir. Bu sürede kilo kontrolü sağlayacak diyet planı uygulanmalı, temiz karbonhidrat kaynaklarına ek olarak protein ağırlıklı beslenme esas olmalıdır. Bulantı ve kusma nedeniyle bu dönemde birçok hasta yeterli beslenemediği için kısır döngüye girmektedir. İlaçların yıkıcı etkisi nedeniyle zarar gören dokuların hızla iyileşmesini sağlayacak beslenme önemli bir konudur. Sağlıklı yiyecekler tercih edilmeli, sık beslenilmeli ve tüm besin öğeleri tercih edilmelidir.

 

  • Raf ömrü uzun endüstriyel ürünler yenilmemeli.
  • Mevsimde yetişen sebze ve meyveler tüketilmeli.
  • Isıl işlem görmüş sosis, salam ve sucuk tercih edilmemeli.
  • UHT tekniği ile hazırlanmış̧ uzun ömürlü süt ürünleri ve meyve sularından uzak durulmalı.
  • Aşırı şerbetli tatlılar yenilmemeli.
  • Greyfurt ve ısırgan otu kesinlikle tüketilmemeli.

Kemoterapinin yerine bitkisel tedavi uygulanabilir mi?

Son yıllarda kemoterapi ilaçlarına alternatif olduğu ileri sürülen bitkisel tedavilerle bütün kanser türlerinin tedavi edildiği iddia edilmektedir. Kemoterapinin vücuda zarar verdiği, bitkisel ilaçların ise hiçbir yan etkisinin olmadığı ileri sürülerek, kanser hastalarının tedavisi geciktirilmektedir. Kemoterapi ilaçları uzun yıllar test edildikten sonra kanser hastalarına uygulanmaya başlamıştır. Bitkisel ilaçların ise nasıl bir etki yaptığı halen bilinmemektedir. Bu konuyla ilgili yeterli sayıda bilimsel çalışma da bulunmamaktadır.

Kemoterapi alınırken nelere dikkat edilmeli?

Bağışıklık sisteminin düşük olduğu bu dönemde bazı tedbirler alınması gerekmektedir.

  • Meyve ve sebzeler iyice yıkanmalı, pastörize süt değilse uzun süre kaynatıldıktan sonra içilmelidir.
  • Virüs ve enfeksiyon nedeniyle hasta olan kişilerden uzak durulmalıdır. Mahrem mesafe kuralına uyulmalıdır.
  • Hijyen konusunda şüpheli olan restoran ve lokantalarda yemek yenilmemelidir.

Kemoterapinin çocuk sahibi olmaya etkisi var mı?

Kemoterapi tedavisi boyunca erkeklerde sperm sayısı azalmaktadır. Bazı durumlarda geçici ya da kalıcı kısırlık söz konusu olabilmektedir. Kadınlarda ise kullanılan ilaçlar nedeniyle yumurta rezervi düşebilmekte, hormonlar olumsuz etkilenebilmektedir. Bu olumsuzluklar nedeniyle gebelik planlanıyorsa tedaviden önce embriyo dondurma işlemi yapılabilir.

 

Kemoterapi tedavisi sırasında gebelik olursa süreç nasıl işler?

Kemoterapi tedavisi sırasında eğer gebe kalındıysa, kadınların kadın doğum uzmanlarına rutin kontrollerini aksatmaması önerilir. Doğumdan sonra kemoterapi tedavisi devam ediyorsa bebek emzirilmez.

Kanser tüm dünyada ve ülkemizde en yaygın hastalık ve ölüm nedenlerinden biridir. Kanserden ve diğer hastalıklardan korunmak için düzenli sağlık testlerinin yapılması çok önemlidir. Siz de linke tıklayarak sağlığınız için gerekli testleri evinizin konforunda yaptırabilirsiniz.

https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/genel-saglik-tarama-paketi/

bel-soguklugu-gonore-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir
CategoriesGenel

Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Dünya genelinde ciddi sağlık sorunlarından biri olan bel soğukluğu ya da tıbbi adıyla üretrit, cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon türü olarak bilinmektedir. Sık bilinen bulaş yolu cinsel temas olan bu hastalık Neisserria gonorrhoeae ve clamidya isimli bakterilerin cinsel ilişki esnasında semen ve vajinal sıvılar yoluyla bulaşması ile yaygınlaşmaktadır. Yayılımı hızlı ve kolay olan bu hastalık bazen belirti göstermemektedir. Gonokokal enfeksiyonlar şeklinde görülen bu hastalığa erkeklerde daha sık karşılaşılmaktadır. Memorial Dicle Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Kemal Ertaş, bel soğukluğu ve bilinmeyenleri hakkında bilgi verdi.

Bel soğukluğu nedir?

Bel soğukluğu cinsiyet ayrımı yapmaksızın kadın ve erkeklerde görülmektedir. Ancak yapılan araştırmalarda bel soğukluğunun erkeklerde görülme sıklığı kadınlara oranla oldukça fazla olarak tespit edilmiştir. Özellikle 15-24 yaş arası gençlerde görülmektedir. İleri yaş için ise yıllık taramaların yapılması önerilmektedir. Neisserria gonorrhoeae, clamidya bakterilerinin neden olduğu bel soğukluğu en sık cinsel organ, idrar yolu, rektum veya boğazı etkilemektedir. Kadınlarda, rahim ağzına da bulaşabilmektedir. Gebelerin enfekte olması durumunda bebekler doğum esnasında enfekte olabilmektedir. Bebeklerde ise gonore yani bel soğukluğu en sık gözü etkilemektedir.

Bel soğukluğu bulaş yolları nelerdir?

Bel soğukluğu bakterileri en sık oral, anal veya vajinal ilişki dahil olmak üzere cinsel temas sırasında bulaş göstermektedir. Gonore ile enfekte hamile kadın doğum sırasında bebeğe hastalığı bulaştırabilmektedir. Gonore çok sayıda partner ve korunması cinsel ilişkiye bağlı kolaycı yayılım göstermektedir. Kolayca yayılım göstermesinin nedenleri arasında bu sağlık probleminin semptom göstermemesi kaynaklıdır. Bilinenin aksine öpme, sarılma ya da  tokalaşma ile bulaş göstermemektedir.

Bel soğukluğu belirtileri nelerdir?

Etken vücuda girdikten sonra 4 ila 6 gün arasında kuluçka süresi bulunmaktadır. Kuluçka dönemi sonrası belirtiler ortaya çıkmaktadır. Ancak bel soğukluğu kimi zaman belirti göstermemektedir. Belirti verdiğinde ise çoğunlukla cinsel organlarda gözle görülen septomlar görülmektedir. Erkeklerin yüzde 10’unda hiçbir belirti görülmemektedir. Erkeklerde en sık görülen belirtiler şu şekilde sıralanabilir;

  • İdrar yaparken ağrı ve yanma,
  • Penisten beyaz, sarı ya da yeşil renkte akıntı,
  • Penis ucunda kızarıklık
  • Bağırsak hareketleri, rektal akıntı veya kabızlık ile ağrıya neden olabilir.
  • Nadiren testislerde ağrı ya da şişlik şeklinde görülmektedir.

Bel soğukluğu kadınlarda ise çoğunda herhangi bir belirti göstermez ya da belirtiler vajina, idrar yolları enfeksiyonları ile karıştırılabilmektedir. Kadınlarda en sık görülen belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • Vajinal akıntı
  • İdrar yaparken ağrı ve yanma hissi
  • Dış genital bölgede kaşıntı
  • Adet dönemi dışında vajinal kanama
  • Özellikle cinsel ilişki sonrasında kanama
  • Cinsel ilişki sırasında acı hissetme ve pelvik bölgede (alt karın ) ağrı görülebilir.

Vücudun diğer bölgelerinde bu enfeksiyonun yol açabileceği belirtiler şunlardır:

  • Makat bölgesinde kaşıntı, akıntı, tuvalet kâğıdında görülebilen kırmızı lekelenme,
  • Gözlerde ağrı, ışığa hassasiyet ve gözlerin biri ya da ikisinden iltihaplı akıntı görülebilir,
  • Boğaz ağrısı, kasıkta veya boyundaki lenf bezlerinde şişlik görülebilir,
  • Eklemlerden bir veya bir kaçını etkileyebilir.
  • Enfekte olan eklemlerde kızarıklık şişlik ve ağrı olabilir.

Bel soğukluğu tanısı nasıl konulur?

İdrar testleri ile üretredaki bakteriler belirlenerek gonore yani bel soğukluğu tanısı konulmaktadır. Kesin tanı için erkeklerde idrar kanalından, kadınlarda ise rahim ağzından örnek alınmaktadır. Aynı zamanda kadınlar için bel soğukluğu tanısını yardımcı evde test kitleri bulunmaktadır. Bazı durumlarda ise rektum ya da boğazdan örnek alınabilmektedir. Bel soğukluğu hastalarının yüzde 40’ında klamidya enfeksiyonu görülmektedir. Bel soğukluğunun tespit edildiği durumlarda uzman hekim cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tümünün tespiti için test isteyebilmektedir.

Bel soğukluğu tedavisi nasıl sağlanır?

Genellikle yetişkinlerde bel soğukluğu tedavisi antibiyotikler ile sağlanmaktadır. Uzman hekim tavsiyesi doğrultusunda kullanılacak antibiyotikler oral yollar ya da iğne yardımı ile alınmaktadır. Ancak bel soğukluğu farklı organlara ya da idrar yollarında hasara neden olmuş ise farklı tedavi seçenekleri doğmaktadır. Kesin tanı sonrası tedavi sürecinde partner eşliğinde tedavi süreci gerçekleşebilmektedir. Bazı durumlarda semptom göstermemesine bağlı çiftlerden birinde görülmesi durumunda partnerin de test yaptırması gerekmektedir. Yayılımı basit olan bel soğukluğunda tedbir amaçlı yapılacak test sonuç çiftlerin pozitif çıkması durumunda tedavi sağlanarak bulaş riski azaltılmaktadır. Bel soğukluğu tespit edilen anneden doğmuş bebeklerde gözlerdeki enfeksiyonu önlemek için göze ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Enfeksiyon şiddetine göre hekim onayı ile oral yollardan antibiyotik verilebilmektedir.

Bel soğukluğunun tedavisi sağlanmazsa ne olur?

Üreme sağlığını olumsuz etkileyen bel soğukluğu ciddi sağlık problemlerinin arasında bulunmaktadır. Tedavisi sağlanmadığı takdirde cinsiyet ayrımı olmaksızın farklı organlara ve idrar yollarına zarar vermektedir. Kadınlarda pelvik inflamatur hastalık (PID) oluşmasına bağlı tüplerde yapışıklık ve tıkanıklık, infertilite (kısırlık), uzun dönemli kasık ve karın ağrılarıyla sonuçlanmaktadır. Erkeklerde testislerin bağlı olduğu tüplerde ağrı ve nadiren kısırlık ile sonuçlanabilmektedir. Tedavisi sağlanmayan gonore halk tabiriyle bel soğukluğu kan ve eklemlere yayılabilmektedir. Bu durum hayati önem arz etmektedir. Bel soğukluğu tedavisi sonrası korunmasız cinsel ilişki ile tekrar hastalığa yakalanma riski yüksektir.

Bel soğukluğu korunma yolları nelerdir?

Korunma yollarının başında cinsel ilişki esnasında korunma yöntemlerinin kullanılması bulunmaktadır. Bazı korunma yöntemleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Tek eşlilik enfeksiyon riskini azaltır.
  • Düzenli gonore taraması yapılmalıdır.
  • Vajinal, oral ve anal vb. tüm cinsel ilişkilerde kondom kullanılması
  • Kondomun yırtılmamasına ve doğru şeklide kullanılmasına özen gösterilmesi,
  • Çiftlerin cinsel yolla bulaş sağlamış enfeksiyonlar hakkında bilgi sahibi olması,
  • Cinsel yollarla bulaşan enfeksiyon belirtilerine sahip olmak ya da partnerin sahip olması durumda (idrar esnasında acı, genital bölgede kızarıklık ya da siğille) tedavi sağlanana dek cinsel ilişkiden kaçınmak.

Bel soğukluğu cinsel isteksizlik yapar mı?

Cinsel yollarla bulaş sağlayan bazı sağlık problemleri tedavi sonrası tekrar yakalanma riski ve korkusu nedeni ile cinsel işlev bozukluklarıyla sonuçlanabilmektedir. Aşırı kaygı ve paniğe bağlı yaşanacak sertleşme, erken boşalma ve isteksizlik gibi problemlerde psikolojik destek alımı sağlanabilir.

Bel soğukluğu gebeliğe engel midir?

Bel soğukluğuna bağlı infertilite  (kısırlık) görülebilmektedir. Üreme fonksiyonlarında işlevsel bozukluğa neden olan bel soğukluğu yumurtalıkları rahime bağlayan tüpleri enfekte ederek gebeliğe engel olabileceği gibi ani bebek kayıplarına düşüğe neden olabilmektedir. Dış gebelik riskini arttıran sağlık problemlerinin arasında bel soğukluğu bulunmaktadır.

Siz de genel sağlığınız ile ilgili risklerinizi bilmek ve bu konuda gerekli testlerinizi yaptırmak istiyorsanız linke tıklayabilirsiniz.

https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/genel-saglik-tarama-paketi/

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?