Migren
CategoriesGenel

Migren Nedir? Migrene Ne İyi Gelir?

Toplumun büyük bir bölümünde görülen baş ağrıları iki grupta değerlendirilir. Başka bir hastalık ile bağlantısı olmayan baş ağrıları birincil yani primer baş ağrıları olarak nitelendirilirken, sekonder (ikincil) baş ağrıları ise nedeni bilinen ve farklı bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrılarıdır. Migren  primer baş ağrıları arasında yer almaktadır. Migren, herhangi bir yaşta başlayan, yaş ilerledikçe sıklığı azalan, sürekli veya tekrarlayan bir ağrıdır. Yaşam konforunu ciddi anlamda olumsuz etkileyen migrenin tedavi edilebilmesi için ağrı ataklarını tetikleyici unsurların bulunması gerekir. Memorial Kayseri Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nergiz Hüseyinoğlu, migren ve tedavisi hakkında bilgi verdi. 

Migren nedir?

Migren, toplumda çok sık görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Kadınlarda erkeklere oranla 2-3 kat daha fazla görülür. Bir ay içerisinde tekrarlayan ataklar halinde gelen zonklayıcı nitelikte olan baş ağrıları söz konusu olduğunda akla gelen ilk sorun migrendir. Genelde bu ağrıların şiddetli, bazen de dayanılmaz olduğunu belirten hastalar; ağrıya bulantının eşlik ettiğini, ses ve ışığa karşı daha duyarlı hale geldiklerini söyler. Migren ağrıları nedeniyle birçok hasta yaşam konforunun bozulduğunu, bu rahatsızlık nedeniyle günlük işlerini yapamadıklarını belirtir. Ancak tam bir migren teşhisi koyabilmek için nörologların hastanın şikayetlerini ve hikayesini dinleyerek, bunları klinik ve gerekirse görüntüleme ile birlikte değerlendirerek karar vermesi gerekir.  Baş ağrısı atakları son 3 aylık dönemde ayda 15 gün ve üzerinde ortaya çıkıyorsa buna ‘kronik migren’ denilmektedir. Kronik migrenin yanı sıra sporadik yani ‘aralıklı migren’ de sıkça görülmektedir.

 

Migrenin nedeni nedir?

Migrenin en önemli nedeninin genetik faktörler olduğu bilinmektedir. Ailesinde migren olan kişilerin hasta olma olasılığı da yüksektir. Diğer bir neden ise hormonal değişikliklerdir. Özellikle kadınlarda sürekli değişen hormon seviyeleri, bir süre sonra migren ataklarını ortaya çıkarmaktadır. Bunun için erkeklere göre kadınlarda migren görülme olasılığı 3 kat daha fazladır. Adet dönemlerinde ortaya çıkan baş ağrısı ataklarının nedeni çoğunlukla migrendir. Kadınlarda migren atakları hormonal değişikliklerin sık yaşandığı 20-30 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. Yine bu dönemde ışığa ve sese karşı hassasiyet yüksek düzeyde, bulantı ve kusma hissi ön plandadır. Migrenin mekanizması tam olarak belli olmasa da daha çok beyin zarları, kafatası, kafatasını ve boynu çevreleyen kaslar ile damarlarda aralıklı oluşan süreçler, bunun yanı sıra sinir ve damarlardan salgılanan ağrıyı tetikleyici maddelerin migren neden olduğu düşünülmektedir.

 

Migrenin belirtileri nelerdir?

  • Migrenin en belirgin belirtisi tekrarlayan şiddetli baş ağrısıdır. Ağrının şiddeti çok yüksek olduğu için hasta genelde hiçbir iş yapamaz. Ağrı genelde şakaklarda başlayarak göz ve gözün arkasında hissedilir. Başın arka tarafı ile alın bölgesi ve kulak arkalarında ağır şiddetli hissedilmektedir.
  • Migrenin başka bir belirtisi ise aşırı duyarlılık ve tepkisellik sonucunda ortaya çıkan depresif duygu durum bozukluğudur. Migren atakları sırasında durgunluk ve donukluğun yanı sıra aşırı ve gereksiz neşelenme, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu ortaya çıkabilmektedir. Özellikle bu dönemde konuşmada güçlük ve uyuma olabilmektedir. Uyku isteği ile bağlantılı olarak esneme hissi ortaya çıkabilmektedir.
  • Migren ağrısına ışık ve ses duyarlılığı eşlik edebilmektedir. Işığa ve sese karşı yüksek duyarlılık nedeniyle baş ağrısının şiddeti de artmaktadır.
  • Başka bir belirti ise kokulara karşı oluşan aşırı hassasiyettir. Bunun için ağır parfümler ile bazı temizlik maddelerinin esansları bulantı ve kusma sebebi olabilmektedir.
  • Aşırı yeme isteği ve kabızlık ile susuzluk ve idrar kaçırma da ortaya çıkan belirtiler arasındadır.
  • Diğer bir belirti ise şiddetli baş ağrısından önce ortaya çıkan ve ‘aura’ denilen görme ve duyma ile ilgili 10-30 dakika arasında devam eden nörolojik belirtilerdir. Aura Yunanca’da ‘esinti’ anlamına gelmektedir.

Görsel aura: Hastalar titrek ve parıldayan ışıklar tarifini yapar.

Duyusal aura: Elde ve dilde ya da ağız ve çenede uyuşma, karıncalanma ortaya çıkar.

 

Migren ağrısı nasıl bir ağrıdır?

Migren ağrısı genellikle orta ya da şiddetli bir ağrıdır. Tek taraflı olan bu ağrı bazı hastalarda başın tümüne yayılan ve zonklayıcı niteliktedir.  Migren atakları; fiziksel aktivite, yürüme, merdiven çıkma, baş hareketleri ile artmaktadır. Ayrıca, migren ataklarına bulantı, kusma, ışıktan (fotofobi) ve gürültüden (sonofobi) rahatsız olma eşlik edebilmektedir. Migren atakları ilaç kullanılmazsa 4 ile 72 saat arasında devam etmektedir. Hastaların bazılarında migren atağı başlamadan önce ortaya çıkan aura dönemi 20 -60 dakika sürmektedir.  Hastaların çoğunda görsel aura daha sık olur. Bulanık görme, görme alanında kayıp olması, görme alanında parlak noktalar ve çizgiler ile yanıp sönen ışıklar, eşyaları olduğundan büyük ya da küçük görme gibi belirtiler ortaya çıkar. Ayrıca vücudun yarısında karıncalanma veya uyuşma, konuşma bozukluğu, kelime bulmada zorluk, koku ve işitsel halüsinasyonlar gibi aura çeşitlerine de rastlanmaktadır. Aura dönemi sonlandıktan sonra ağrılı migren atağı dönemi başlar. Ağrının şiddeti yüksek ve tekrarlayıcıdır. Ağrı; ense, şakak veya göz çevresinde başlamakta, hareket ettikçe artarak devam etmektedir. Ağrıya ışığa ve sese duyarlılık ile bulantı ve kusma eşlik etmektedir. Bunun için genelde hastalar karanlık bir odada uyuma isteğinde bulunmaktadır.

 

Migreni ne tetikler?

Migreni tetikleyen belli başlı etkenler vardır. Açlık, uyku düzensizliği, stres, bazı yiyecekler, hava değişimi ve kadınların regl döneminde migren atakları artmaktadır. Her migren hastasının kendine özgü tetikleyici faktörleri olabilmektedir. Bazılarının atağını, ağır koku veya bazı yiyeceklerken, bazı hastalarda ise uykusuz kalma ve adet dönemi tetiklemektedir.

 

Migren tedavisi nasıl yapılır?

Migren teşhisi konulduktan sonra nörologlar tarafından ağrı ataklarının şiddetini ve sıklığını azaltmaya yönelik tedavi planlanmaktadır. Yapılacak ilk tedavi nedene yönelik olmaktadır. Migrene neden olan ya da tetikleyen sebeplerin (açlık, uykusuzluk, hormonal ilaçların kullanımı gibi)  ortadan kaldırılması gerekir. Uzman doktorun reçete edeceği uygun ağrı kesici ilaçlar genelde etkili olmaktadır. Eğer haftada 1-2 defa yaşanan atak varsa koruyucu tedavi planlanır.

 

Migrenin botulinum toksin ile tedavisi

Son yıllarda kozmetik amaçlarla kullanılan botoksun migren hastalarına iyi geldiği ve migren ataklarını azalttığı görüldükten sonra migren hastalarında geniş gözlemler yapılmıştır. Uzun süren denemeler sonucunda kronik migren hastalarında botoksun yani ‘botulinum toksin’ enjeksiyonun fayda sağladığı ortaya çıkmıştır. Günümüzde de birçok nöroloji hekimi botuinum toksinini kronik migren hastalarında kullanmaktadır. Kronik migren denildiğinde, son 3 ay içinde ayda en az 15 atağı olan hastalardan bahsedilmektedir. Bu durumda ve migren hastalarında botulinum toksin enjeksiyonunu kullanarak hem ağrının şiddeti hem de atakların sıklığı ve süresi azalmaktadır. Ayrıca hastaların kullandığı ilaç miktarı ve sayısı da azalmış olmaktadır. Kozmetoloji alanında olduğu gibi migren hastalarında botulinum toksin sadece yüz bölgesinde uygulanmaz. Uzman nörologlar yüz bölgesinin dışında hastanın omuz, ense, boyun ve şakak bölgelerine gerekirse çene kaslarına da botulinum toksinini enjekte eder. Cilt altına uygulanan botulinum toksinin etkisi yaklaşık 10-15 gün sonra ortaya çıkmakta ve bu etki ortalama 3 ile 6 ay arasında devam etmektedir.  Bu sayede hastalının aldığı ağrıkesici ilaç sayısı azalmakta, baş arısının süresi ve şiddeti kısalmaktadır. Böylece hasta migren ağrıları olmadığı için günlük işlerini yapabilmekte ve yaşam konforu artmaktadır. Botulinum toksininin etkisi azaldığında tekrar enjeksiyon yapma ihtiyacı olabilmektedir.

Bununla birlikte migren iğnesi olarak da bilinen migren aşısı hastalar için son derece konforlu bir tedavi yöntemidir.

 

Sizin de migren gibi yaşam kalitenizi düşüren rahatsızlıklarınız varsa ve genel sağlığınızdan emin olmak istiyorsanız Memorial Evde Sağlık hizmetleri kapsamındaki Genel Sağlık Tarama Paketini satın alarak testlerinizi evinizin konforunda yaptırabilirsiniz..

https://evdesaglik.memorial.com.tr/urun-ve-hizmetler/laboratuvar-paketleri-c/genel-saglik-c8/

lupus
CategoriesGenel

Kelebek hastalığı (Lupus) nedir? Nasıl tedavi edilir?

Burun kanatları ve yanaklarda ortaya çıkan kelebek şeklindeki cilt lezyonları nedeniyle halk arasında kelebek hastalığı olarak bilinen lupus, bağışıklık sisteminin sağlıklı hücrelere saldırmasıyla ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Kadınlarda daha sık rastlanan kelebek hastalığı, 15- 45 yaş aralığında daha fazla ortaya çıkabilmektedir. Genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı tahmin edilen kelebek hastalığının kesin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Kelebek hastalığının belirtileri kişinin hangi vücut sistemine etki ettiğine göre değişiklik gösterebilir. Memorial Şişli Hastanesi Romatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sait Burak Erer, kelebek hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Kelebek hastalığı nedir?

Kelebek hastalığı, bağışıklık sisteminin iç organlar da dahil vücudun sağlıklı hücrelerine saldırdığı bir tür otoimmün hastalıktır. Kadınlarda ve özellikle 15- 45 yaş arasında sık görülen kelebek hastalığı her yaşta ve erkeklerde de kendini gösterebilmektedir. Halk arasında kelebek hastalığı olarak bilinen lupus hastalığı, kronik ve ilerleyici inflamatuvar (iltihaplı) bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi, kişinin kendi doku ve organlarını hedef alır. Kelebek hastalığı; cilt, eklemler, böbrekler, beyin, kalp ile birlikte pek çok organı ve sistemi tutmaktadır. Kelebek hastalığının belirti ve semptomları diğer rahatsızlıklarla benzerlik gösterdiği için teşhis edilmesi zor olabilmektedir. En önemli belirtisi her iki yanakta bir kelebeğin kanatlarını andıran ve güneş maruziyeti ile artan yüz döküntüsü olan kelebek hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte bağışıklık sistemini baskılayıcı bazı ilaçlar kullanılarak hastalık kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.

Kelebek hastalığı belirtileri nelerdir?

Kelebek hastalığının belirtileri kişinin etkilenen vücut sisteminine göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı kelebek hastalarında belirti ve semptomlar aniden ortaya çıkabilirken, diğer hastalarda yavaş gelişebilir, hafif veya şiddetli olabilir. Bu belirti ve semptomlar bazen ataklar halinde seyredebilirken bazen de kalıcı olabilmektedir. Kelebek hastalığının en sık görülen belirtileri şunlardır;

  • Halsizlik
  • Ateş
  • Eklem ağrısı, sabah tutukluğu veya şişmesi
  • Burun köprüsü ve yanakları kaplayan kelebek şeklinde döküntü
  • Vücudun farklı bölgelerinde görülen kızarıklıklar
  • Güneşe ışığı ile artan cilt lezyonları
  • Soğuk havadan kaynaklı beyaz veya mavi gibi görülen parmaklar
  • Nefes darlığı
  • Göğüs ağrısı
  • Baş ağrısı
  • Bilinç değişiklikleri
  • Bacaklarda veya vücutta ödem-şişme
  • İdrarda kan veya protein görülmesi
  • Böbrek fonksiyonlarında bozulma

Kelebek(Lupus) hastalığı neden olur?

Kelebek hastalığı, bağışıklık sisteminin sağlıklı dokulara saldırması sonucu ortaya çıkmaktadır. Kelebek hastalığının kesin nedeni bilinmemekle birlikte aşağıda sıralanan çeşitli faktörlerin etkili olabilecekleri düşünülmektedir;

Genetik faktörler: Ailesinde kelebek hastalığı olan kişilerde bu hastalığın görülme sıklığı artabilmektedir.

Güneş ışığı: Gün ışığına maruz kalan kişilerde cilt lezyonları oluşabilmekte veya tetiklenebilmektedir.

Enfeksiyonlar: Özellikle viral enfeksiyonlar başta olmak üzere, raya giren herhangi bir enfeksiyon kelebek hastalığının gelişiminde etkili olabilmektedir.

Kullanılan ilaçlar: Antibiyotikler, tansiyon veya nöbet önleyici bazı ilaçlar kelebek hastalığının ortaya çıkmana neden olabilir. Ancak kullanılan ilaçlardan kaynaklı kelebek hastalığı genellikle ilaçlar bırakıldıktan sonra düzelmektedir.

Sigara-stres: Sigara kullanımı, stres gibi çevresel faktörler de kelebek hastalığını tetikleyebilmektedirler.

Kelebek hastalığının risk faktörleri nelerdir?

Kelebek hastalığı riskini artıran faktörleri birkaç maddede sıralayabiliriz:

Cinsiyet: Kelebek hastalığı her iki cinsiyette görülebilen bir rahatsızlıktır. Ancak kadınlarda kelebek hastalığı çok daha sık ortaya çıkmaktadır.

Yaş: Kelebek hastalığı her yaşta ortaya çıkabilen bir rahatsızlıktır. Ancak 15 ile 45 yaş aralarında daha sık görülmektedir.

Yaşanılan bölge: Kelebek hastalığı Afrika, Amerika ve Asyalı Amerikalılarda daha yaygın olarak görülmektedir.

Kelebek hastalığı nasıl teşhis edilir?

Kelebek hastalığının belirtileri diğer hastalıklara benzediği için teşhisi zaman zaman güç olabilmektedir. Hastalar uzman hekim tarafından ayrıntılı fiziki muayene ile değerlendirilir. Hastanın ailesinde kelebek hastalığı olması durumunda tam kan sayımı, eritrosit sedimentasyon hızı, tam idrar tahlili yanında anti-nükleer antikor başta olmak üzere çeşitli serolojik testler yapılmaktadır. Hastanın kalp ve çevresi ile akciğerlerinde sıvı birikip birikmediğini kontrol etmek için göğüs röntgeni ve ayrıntılı ekokardiyografi istenebilir. Böbrek hedef organlardan biri olduğu için öncelikle tam idrar tahlili ve idrarda protein kaçağının tespiti ve/veya çeşitli görüntüleme yöntemleri yapılabilir.

Kelebek hastalığının tedavisi nasıl yapılır?

Kelebek hastalığı etkilemiş olduğu organ ve sistemlere göre her vakada farklı belirtiler ile kendisini belli etmektedir. Bilinen kesin bir tedavisi henüz bilinmeyen kelebek hastalığının tedavisi de hastalığın tutulum şekli, şiddet, yaygınlığı ve kişilere göre farklılık göstermektedir. Kelebek hastalığının tedavisinde çoğunlukla antimalaryal ilaçlar ve kortizon içeren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı hastalarda steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar, bağışıklık sistemini kontrollü olarak baskılayan immünosupresanlar ve hatta bazı biyolojik ajanlar kullanılabilmektedir.

Lupus (kelebek) hastalığı bulaşıcı mı?

Kelebek hastalığı kişinin kendi bağışıklık sisteminin sağlam dokulara saldırısı ile ortaya çıan bir hastalıktır. Bu nedenle bulaşıcı bir hastalık değildir.

Lupus ( kelebek) hastalığının türleri nelerdir?

Kelebek hastalığının iki klinik formu bulunmaktadır. Bunlar Diskoid Lupus Eritematozus (DLE) ve Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) türüdür. DLE’de sadece cilt etkilenir. Hastanın derisindeki lezyonlar iz bırakabilir. SLE’de ise cilt yanında organlar da etkilenir. Tedavi edilmediği takdirde hastanın hayati organlarına zarar verebilir, kalıcı hasarlar ve hayati risk oluşturabilir.

Lupus (kelebek) hastalığının tedavisi var mı?

Kelebek hastalığının kesin tedavisi tam olarak bilinmemektedir. Ancak hastadaki semptomları ve oluşabilecek yakınmalar ve hayati risk gelişimini önleyebilmek için günümüzde etkin ilaç tedavileri uygulanmaktadır. Kelebek hastalığının tedavisinde amaç hastalığın kesin tedavisinden ziyade öncelikli olarak hastalığın ilerlemesini durdurmak ve hastada kalıcı hasar gelişimini önlemektir.

Çocuklarda görülen kelebek hastalığı nedir?

Kelebek hastalığı çocuklarda genellikle 12 yaş civarında gelişmektedir. Bu yüzden de kelebek hastalığına yakalanan çocuklara ‘’kelebek çocuklar’’ denilmektedir.

Kelebek hastalığı ölümcül müdür?

Kelebek hastalığı, bağışıklık sisteminin iç organlar da dahil vücudun sağlıklı hücrelerine saldırdığı bir tür otoimmün hastalıktır. Kelebek hastalığı, bazı hastalarda hayati organları etkileyerek fonksiyonlarını bozabildiği için hayati risk oluşturabilmektedir.

Kelebek hastalığı tedavi edilebilir mi?

Günümüzde henüz kelebek hastalığının şifa anlamında kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, hastalığın kontrolünü sağlamada bir çok tedavi seçeneği bulunmaktadır.

Kelebek kronik bir hastalık mıdır?

Kelebek hastalığı kronik bir rahatsızlıktır. Tedavide amaç, hastalığın kontrol altında tutulması ve doku-organ kayıplarının ve hasarının önlenerek hastanın hayat kalitesinin olabildiğince iyileştirilmesidir.

Kelebek hastalarının cildi hassas mıdır?

Kelebek hastalarında deri lezyonları sık görülmektedir. Hastalar güneş ışığına oldukça duyarlı olup, güneş ışığına maruz kalan ciltte kızarıklık ve kabarmalar gelişebilir.

Kelebek hastası bir kadın hamile kalabilir mi?

Kelebek hastalığı olan bir kadının önlem almadan hamile kalması gebelik döneminde büyük risk ile karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Bu nedenle hastanın gebe kalmadan önce hastalığının tedavi ile kontrol altına alınması ve ancak remisyon olarak adlandırılan ve hastalığın sakin seyrettiği bir dönemde, hekimlerin yakın gözetimi altında hamile kalmasına izin verilebilmektedir. Hastalığı remisyonda olan kişilerde bile gebelik döneminde ya da doğum sonrası hastalık alevlenmeleri görülebilir. Bu nedenle kelebek hastalığı bulunan kadınlar gebe kalmadan önce, hamilelik döneminde ve doğum sonrası düzenli hekim kontrolüne gitmelidirler.

Kelebek hastaları hastalığın alevlenmesini en aza indirmek için nelere dikkat etmeli?

Kelebek hastalığının kesin nedeni bilinmese de, güneş ışınları (Ultraviyole), sigara, stres gibi çevresel etkenlerin tetikleyici rol oynadıkları bilinmektedir. Bu nedenle kelebek hastalığı olan kişilerin güneş ışığından korunması, dışarıya uygun kıyafet, güneş kremi ve gözlük kullanarak çıkması gerekmektedir. Sigara kullanımından uzak durmak, stres düzeyini en aza indirmek de çok önemlidir. Ayrıca hastaların sağlıklı ve doğal beslenmesi, doktorun önerdiği egzersizleri uygulaması gerekmektedir.

Siz de genel sağlığınızdan emin olmak için linke tıklayarak gerekli testlerinizi Memorial Evde Sağlık hizmetleri ile evinizin konforunda yaptırabilirsiniz. https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/genel-saglik-tarama-paketi/

 

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?