CategoriesGenel

PANDEMİ NEDİR, PANDEMİ AŞILARI GEREKLİ Mİ?

Dünya tarihinde pandemik hastalıklar, binlerce yıldır insan nüfusunu şiddetli bir şekilde etkileyerek yüz milyonlarca ölüme neden olmuştur. COVID-19’un neden olduğu hastalık ise ilk olarak 31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya yayılmıştır.  Küresel salgınlarla mücadele edilebilmesi için aşıların etkin bir şekilde kullanılması insan ölümlerinin önüne geçmede hayati önem taşımaktadır. COVID-19’un etkilerinin hafifletilmesi ve hayati riskin azaltılması için de aşılar mutlaka önerilmektedir. Memorial Kayseri Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, pandemi ve pandemi aşıları hakkında bilgi verdi.

Pandemi nedir? Pandemik hastalık nedir?

Salgın, bir hastalığın beklenmedik şekilde yüksek sayılarda ortaya çıkmasıdır. Salgın hastalık belli bir alanda kalabilir veya daha geniş bir alana yayılabilir. Bir salgın günler veya yıllar sürebilir. Bazen, uzmanlar tek bir  bulaşıcı hastalık vakasını  salgın olarak kabul edebilir. Bilinmeyen bir hastalıksa, bir topluluk için yeniyse veya uzun süredir bir popülasyonda yoksa tek bir vaka bile salgın kabul edilebilir.

Epidemi, bulaşıcı bir hastalığın uzmanların beklediğinden daha fazla insan geçerek hızla yayılmasıdır. Genellikle bir salgından daha geniş bir alanı etkilemektedir.

Pandemi ise ülkeler veya kıtalar arasında yayılan salgın hastalıklardır. Bir salgından daha fazla insanı etkiler ve daha fazla can alır. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın şiddetli olduğu ve geniş bir alana hızla yayıldığı netleştiğinde COVID-19’u pandemi olarak ilan etmiştir.

Pandemi neden ilan edilir? Pandemi nasıl ilan edilir?

DSÖ,  pandemiyi ilan etmede tek sorumlu kuruluştur. DSÖ, dünya çapındaki ülkelerde bulunan bir merkez ağıyla hastalık aktivitesini küresel ölçekte izler ve altı aşamadan oluşan bir pandemi hazırlık planı hazırlar. Faz 1, en düşük alarm seviyesini temsil eder ve genellikle yeni ortaya çıkan veya önceden var olan bir virüsün hayvanlar arasında dolaştığını ve insanlara bulaşma riskinin düşük olduğunu belirler. Faz 6 yani pandemik faz ise bir salgının insanlar arasında küresel olarak yaygın ve sürekli hastalık bulaşması ile karakterize edildiğinde ilan edilir. 

Pandemi ilanı COVID-19’da işe yaradı mı? DSÖ’nün rolü ne oldu?

DSÖ,  COVID-19 gibi halk sağlığını ilgilendiren acil durumlarda uluslararası müdahalelere önderlik eden küresel sağlık yönetiminin temel taşıdır. İlk olarak 31 Aralık 2019’da Çin, DSÖ yetkililerini Wuhan şehrinde büyüyen bir salgın konusunda uyardı ve bu tarihten bir ay sonra halk sağlığı için acil durum ilan ederek stratejik bir hazırlık ile müdahale planı hazırladı. 2020 Mart ayında ise virüsün 100’den fazla ülkeye yayılmasının ardından salgının pandemik seviyeye ulaştığı duyuruldu. COVID-19’un, pandemi ilan edilmesi DSÖ’nün krizi nasıl ele aldığını etkilemese de, ülkelere kendi acil durum müdahale planlarını geliştirme çağrısını yaptı. DSÖ uzmanları virüsü ve yeni varyantları araştırırken dünya liderleriyle koordineli bir şekilde çalışarak, tıbbi ve teknik rehberlik sağladı. Ayrıca sağlık çalışanları için tanı testi ve kişisel koruyucu ekipman dahil olmak üzere malzeme dağıtımı ve küresel aşılama çalışmalarına öncülük etme gibi girişimlerde de bulundu.

Pandemi dünyada kaç defa görüldü? Pandemilerde kaç kişi öldü?

Tarihçiler, ‘Kara ölüm’ olarak da bilinen hıyarcıklı vebanın 1300’lerde Avrupa’da 25- 75 milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açtığı tahmin etmektedir. Hastalığın tekrarlayan dalgaları ise 1660’larda İngiltere’de son büyük görünümüne kadar Avrupa’da çok etkili olmuştur. Çiçek hastalığı, 1980’de ortadan kaldırıldığı ilan edilene kadar binlerce yıl boyunca ölümlere neden olmuştur. 1918-19 grip salgınında ise dünya çapında tahminen 40-70 milyon insanın öldüğü tahmin edilmektedir. Diğer daha az şiddetli pandemik gripler 1957-58, 1968 ve 2009’da ortaya çıkmıştır.

 

Altıncı kolera pandemisi: Yüzyılın başında Hindistan’da, kirlenmiş yiyecek ve su tüketimi yoluyla bulaşan bir bakteriyel enfeksiyon olan yeni bir kolera salgını olarak başladı. 1800’lerin başından beri aralıklarla pandemilere neden olan bir hastalığın son dalgasıydı. Salgın, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın yanı sıra Rusya’ya da yayıldı ve sonuçta yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu. Özellikle Hindistan ve Rusya’da yüksek ölüm oranları görüldü.

 

İspanyol gribi (1918-20): Birinci Dünya Savaşı’nın çalkantıları arasında yeni bir grip virüsü dünya çapında yayılmaya başladı. İlk olarak bu virüs İspanya’da kamuoyuna duyuruldu. Tahminen 500 milyon insanı, o sırada dünya nüfusunun kabaca 3’te 1’ini etkiledi ve 50 milyon kadar insanın ölümüne neden oldu.

 

Asya grip salgını (1957-58):  Şubat 1957’de Singapur’da H2N2 olarak adlandırılan yeni bir grip virüsü türü rapor edildi. Kısa süre sonra Çin, Hong Kong, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yayıldı. İspanyol gribinden daha az şiddetli olmasına rağmen, Asya Gribi dünya çapında 1 milyondan fazla insanının ölümüne neden oldu.

 

Kolera (1961- Halen): Endonezya’da başlayan bir kolera salgını, 10 yıl boyunca Asya’nın diğer bölgelerine, Orta Doğu’ya ve Afrika’ya yayıldı. Salgın halen bugüne kadar devam ediyor. 1990’larda Güney Amerika’da görülen salgın, 2008-09’da Zimbabve’de 4000 fazla insanın ölümüne neden oldu, özellikle Haiti ve Yemen’deki büyük salgınların her biri yarım milyondan fazla insanı etkiledi. Her yıl yaklaşık 3 milyon insana koleraya neden olan bakteriler bulaşıyor ve 50’ye yakın ülkede endemik olmaya devam ediyor.

 

Hong Kong gribi (1968-69) : Asya gribinden on yıl sonra, H3N2 adı verilen yeni bir virüs ortaya çıktı. Yaygın olarak Hong Kong Gribi olarak adlandırılan bu grip, Temmuz 1968’de önce Hong Kong’da, ardından bir İngiliz kolonisinde görüldü. Kısa süre sonra Doğu ve Güney Asya’yı, ardından Avustralya, Avrupa ve Kuzey Amerika’yı ve oradan da Afrika ve Güney Amerika’ya geçerek yayıldı. 1969 Vietnam Savaşı’ndan dönen ABD askerlerinin virüsü ABD’ye getirdiği tahmin edilmektedir. Bu pandemide tahminen 1 milyon insan öldü, bunların yaklaşık yarısı Hong Konglu ve çoğu 65 yaşında veya daha büyük yaşlılardı.

 

Çiçek hastalığı (1977-80): İnsanları binlerce yıldır rahatsız eden viral bir hastalık olan bilinen son çiçek hastalığı vakası, yaklaşık yirmi yıl süren küresel bir aşı kampanyasının ardından 1977’de Somali’de teşhis edildi. Üç yıl sonra DSÖ, dünya çapında artık görülmediğini ilan etti.

 

HIV enfeksiyonu (1981-Halen): ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından hazırlanan 1981 tarihli raporda, daha sonra Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu veya AIDS olarak tanımlanan nadir bir pnömoni formu ortaya çıktı. 1990’ların başında AIDS, Amerika Birleşik Devletleri’nde 25 ila 44 yaş arasındaki erkeklerde önde gelen ölüm nedeni haline geldi. Bugün 40 milyona yakın insan HIV/AIDS hastasıdır ve bunların 3’te 2’sinden fazlası Sahra altı Afrika’dadır. Hastalıktan 10 milyonlarca insan ölmüştür.

 

SARS (2002-2003): Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) koronavirüsü, ilk olarak 2002 yılının sonlarında Güney Çin’de tanımlandı. SARS, dört kıtada iki düzineden fazla ülkeye yayılarak 8000 fazla kişiye bulaştı.  SARS, 2003 ortalarında salgın bastırıldığında çoğu Çin ve Hong Kong’da olmak üzere 800’ yakın kişinin ölüm nedeni oldu. Virüsün misk kedileriyle temas yoluyla insanlara bulaştığı düşünülüyor.

 

H1N1 (2009): 2009’un başlarında Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri’nde H1N1 olarak etiketlenen ve domuzlarda dolaşan influenza virüsleriyle bağlantısı nedeniyle yaygın olarak domuz gribi olarak adlandırılan yeni bir grip virüsü yayıldı. DSÖ, Nisan 2009’da halk sağlığı acil durumu ilan etti, ardından virüs 70’ten fazla ülkeye ulaştıktan sonra Haziran ayında H1N1’in yayılması bir pandemi olarak kayıtlara geçti. Virüsün keşfedilmesinden sonraki ilk yılda dünya çapında 151 bin 700 ile 575 bin 400 kişinin öldüğünü tahmin ediyor.  DSÖ, salgının mevsimsel olarak dolaşmaya devam etmesine rağmen, Ağustos 2010’da pandeminin sona erdiğini duyurdu.

 

MERS (2012): Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) adı verilen yeni bir koronavirüs, 2012 yılında Suudi Arabistan’da develerden insanlara bulaştığı ortaya çıktı. En büyük salgın 2014 yılının ilk yarısında Arap Yarımadası’nda meydana geldi. Vakaların çoğu Suudi Arabistan’da olmasına rağmen, 2 düzineden fazla ülke takip eden yıllarda viral solunum yolu hastalığı vakaları bildirdi. Nispeten yüksek bir ölüm oranına sahip MERS teşhisi konan yaklaşık 2 bin 500 kişiden 850’sinin hastalıktan öldüğü bildirilmiştir.

 

Ebola (2014-2016): 2014’ün başlarında, Ebola virüsüne yakalananların yaklaşık yarısında ölüme yol açan nadir ve şiddetli bir bulaşıcı hastalık olan Ebola virüsü vakaları Gine’de ve hemen ardından Liberya ve Sierra Leone’de tespit edildi. Salgın sonunda birkaç Avrupa devleti ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere yedi ülkeye daha yayılarak toplamda on bir binden fazla ölüme neden oldu.

 

Zika (2015-2016): İlk olarak 1940’larda Uganda’da keşfedilen ve esas olarak sivrisinekler tarafından bulaşan Zika virüsü salgını 2015’in başlarında Brezilya’da başladı. Şubat 2016’da DSÖ, salgını halk sağlığı acil durumu olarak ilan etti ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere 60’tan fazla ülke virüs vakalarını bildirildi. DSÖ, Kasım 2016’da salgının sonunu ilan etti.

 

Monkeypox (2022-halen): Mayıs 2022’de Birleşik Krallık’ta nadir görülen bir zoonotik virüs olan maymun çiçeği vakası rapor edilmiştir. Virüs, çiçek hastalığına benzemektedir. İki hastalıkta da aynı semptomlardan bazıları görülmüş ve ikisi de ortopoks virüs ailesindendir. Bununla birlikte, maymun çiçeği daha az bulaşıcı ve daha az ölümcül olarak kabul edilir. DSÖ, 89 ülkede Ağustos 2022 tarihi itibariyle 11 ölüm bildirmiştir.

 

Pandemi ne kadar sürer?

Dünyada halen devam eden COVID-19 salgının neden olduğu pandeminin Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, endemik aşamasına girdiği söylenebilir.  Virüs halen yaygın olmasına rağmen 2020’de olduğundan daha az ölümcüldür. Bu endemik koşulların, bağışıklıktan kaçan yeni varyantlar ortaya çıkmadıkça ve ortaya çıkana kadar yaz ve sonbahar boyunca devam etmesi muhtemeldir. Bununla birlikte, bağışıklık azaldıkça, bir sonraki aşama oldukça belirsizdir. Yani pandeminin ne kadar süreceği henüz kestirilememektedir.

Pandemi aşıları gerekli mi?

SARS-CoV-2 aşılarının 1 yıldan kısa bir sürede geliştirilmesi bilimsel bir zaferdi. Bununla birlikte, Ocak 2020’de viral dizinin kullanıma sunulması ile ilk aşıların bir düzenleyici otorite tarafından acil olarak yetkilendirilmesi arasındaki 326 gün boyunca, dünya çapında 70 milyondan fazla COVID-19 vakası ve bunun sonucunda 1,6 milyon ölüm kaydedildi.

Aşılama muhtemelen gelecekte de pandemik bir hastalığın ortaya çıkmasına karşı çok yönlü bir halk sağlığı yanıtının bir parçası olacaktır. Sürveyans, iletişim, karantina ve hastalık tedavisi gibi bir pandemiye yanıt vermek ve onu kontrol etmek için tasarlanmış diğer önlemlere ek olarak, etkili aşıların yaygınlaştırılması, yaşamların koruması ve hastalığın yayılmasının sınırlandırılması potansiyeline sahiptir.

Pandemi aşıları (COVID-19)  neler?

DSÖ verilerine göre 22 Mayıs 2022 itibariyle, düşük gelirli ülkelerde neredeyse 1 milyar insan aşılanmamış durumdadır. Sadece 57 ülke, neredeyse tamamı yüksek gelirli ülkeler, nüfusunun % 70’inin aşılandığı bilinmektedir.

DSÖ tarafından kullanımı onaylanmış birkaç COVID-19 aşısı vardır (acil kullanım listesi verilmiştir). İlk toplu aşılama programı Aralık 2020’nin başlarında başladı.

12 Ocak 2022 itibariyle, aşağıdaki aşılar acil kullanım listesinde yer almıştır.

 Pandemi aşıları güvenli mi?

Milyarlarca insan COVID-19’a karşı güvenli bir şekilde aşılandı. Onaylanan tüm COVID-19 aşıları dikkatle test edilmiştir ve izlenmeye devam edilmektedir. Tüm aşılar gibi, COVID-19 aşıları da on binlerce insanı içeren büyük klinik denemeler de dahil olmak üzere titiz, çok aşamalı bir test sürecinden geçmektedir. Bu denemeler, herhangi bir güvenlik sorununu belirlemek için özel olarak tasarlanmıştır. DSÖ tarafından toplanan harici uzmanlar da, klinik deneylerin sonuçlarını analiz eder ve aşıların kullanılıp kullanılmaması veya nasıl kullanılması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunur. Tek tek ülkelerdeki yetkililer, aşıların ulusal kullanım için onaylanıp onaylanmayacağına karar verir ve DSÖ tavsiyelerine dayanarak aşıların nasıl kullanılacağına ilişkin politikalar geliştirir.

 

Bazı COVID-19 aşıları, haberci RNA (mRNA) kullanan bir yaklaşımla geliştirilmiştir. mRNA aşı teknolojisi , Zika, kuduz ve grip için aşıların geliştirilmesi de dahil olmak üzere 10 yıldan fazla bir süredir incelenmiştir. Bu mRNA aşıları, güvenlik açısından titizlikle değerlendirilmiştir ve klinik deneyler, uzun süreli bir bağışıklık tepkisi sağladıklarını göstermiştir. mRNA aşıları canlı virüs aşıları değildir ve insan DNA’sına müdahale etmez.

COVID-19 aşıları, geniş bir yaş aralığından, tüm cinsiyetlerden, farklı etnik kökenlerden ve bilinen tıbbi durumları olan kişileri içeren geniş, randomize kontrollü çalışmalarda test edilmiştir. Aşılar, tüm popülasyonlarda yüksek düzeyde etkinlik göstermiştir. Şiddetli hastalık riskinin artmasıyla ilişkili çeşitli tıbbi durumları olan kişilerde aşıların güvenli ve etkili olduğu bulunmuştur. Bunlar arasında yüksek tansiyon; diyabet; astım; pulmoner, karaciğer veya böbrek hastalığı ile stabil ve kontrollü kronik enfeksiyonlar mevcuttur. Aşılamadan önce bir doktora danışılması gerekenler arasında bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, ileri derecede kırılganlığı olan yaşlılar, aşılara karşı şiddetli alerjik reaksiyon öyküsü olanlar, HIV ile yaşayan kişiler ve hamile veya emziren kişiler bulunmaktadır.

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?