uzun süre tok tutan besinler
CategoriesGenel

Uzun Süre Tok Tutan Besinler ve Yiyecekler Nelerdir?

Uzun süre tok tutan yiyeceklerden oluşan bir beslenme rutinine sahip olmak, sağlıklı bir yaşam tarzı için oldukça önemlidir. Bu şekilde kilo kontrolü de yapabilirsiniz. Gün içindeki enerji seviyenizi koruyabilmek, kan şekerini dengede tutarak ani açlık krizlerini önüne geçmek ve atıştırma ihtiyacını önlemek için uzun süreli tok tutan yiyeceklere yönelmek faydalı olabilir.

Tokluk Hissi Nedir?

Tokluk hissi, yemek yedikten sonra karşılaşılan doyma ve artık yemek yeme ihtiyacının sona erdiği duygusudur. Fizyolojik bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkan tokluk, kısa ve uzun süreli olmak üzere iki farklı biçimde hissedilebilir. Genellikle yemek yedikten hemen sonra mide ve bağırsaklardan beyne gönderilen sinyaller sonucunda ortaya çıkar. Bu sinyaller, mideyi tok tutan yiyeceklerin miktarı, mide duvarlarının gerilmesi ve kan şekerindeki değişiklikler gibi çeşitli faktörlere dayanır.

Mideye Tokluk Hissi Nasıl Verilir?

Doğru besinlerin yer aldığı düzenli ve dengeli beslenme, yaşam tarzının da beslenmeye paralel şekilde düzenlenmesi gibi faktörler ele alınabilir.

  • Yavaş yemek: Yemekleri yavaş yemek, mideye yeterli zaman tanıyarak beyne doyulduğunu bildiren sinyallerin ulaşmasını sağlar. Yemek yeme süresini uzatmak tokluk hissini artırabilir.
  • Bol su tüketimi: Su mideyi doldurduğu için kısa süreli tokluk hissi yaratır. Yemeklerden 1 saat önce bir miktar su içmek, daha az kalori tüketmenizi sağlar.
  • Spor ve egzersiz: Fiziksel aktivite metabolizmayı hızlandırmanın yanı sıra, tokluk hissini sağlayan hormonların dengesini de korumayı mümkün kılar.
  • Yeterli uyku: Yetersiz uyku açlık hormonu ghrelin seviyesini yükseltirken, tokluk hormonu leptinin bu hormonun seviyesini düşürebilir. Yeterli ve kaliteli uyku, tokluk hissi için önemli faktörler arasındadır.
  • Stres yönetimi: Stres yeme dürtüsünü artırabilir ve tokluk hissini azaltabilir. Meditasyon ve yoga gibi aktiviteler, düzenli bir rutine dönüştürüldüğünde stres kontrolünde faydalı olabilir.
  • Sosyal ve psikolojik faktörler: Yemek yerken dikkat dağıtıcı unsurlardan kaçınmak ve yemeğe odaklanmak, yemeğin daha bilinçli tüketilmesini ve dolayısıyla daha iyi bir tokluk hissi yaşanmasını sağlar.

Tok Tutan Besinler Nelerdir?

Uzun süre tok tutan yiyecekler ile oluşturulmuş bir beslenme düzeni, sağlıklı bir yaşamın en temel faktörüdür. Yoğun iş temposu içinde, uzun süre tok tutan yiyecekler tercih etmek ve düzenli bir beslenme rutini ile enerji seviyemizi korumak büyük önem taşır. Bununla birlikte evde sağlık seçeneklerini de değerlendirmeniz gerekir. Metabolizmayı ve kan şekerini dengede tutarak sağlıklı yaşam tarzınızı destekleyecek tok tutan yiyecekler listesi şu şekilde yapılabilir:

  • Yumurta: Yumurta yüksek miktarda protein barındıran ve mideyi uzun süre tok tutan yiyecekler kategorisinin başında yer alan bir besindir. Sabah kahvaltıları için ideal tercihlerden biri olan yumurta, içerdiği esansiyel amino asitler sayesinde günün ilk saatlerinden itibaren metabolizmayı harekete geçirir. Protein bakımından zengin bir kahvaltı ile gün boyu tokluk hissini korumak mümkündür.
  • Elma: Elma içerisinde bulunan çözünür lif sayesinde midede uzun süre kalarak, uzun süreli bir tokluk sağlar. Sağlıklı olmasının yanı sıra düşük kalorili olduğu için az kalorili tok tutan yiyecekler içinde yer alır. Elma yüksek miktarda su içerdiği için uzun süre tok tutan yiyecekler az kalorili olarak araştırdığınızda ilk sıralarda yer alır.
  • Kuruyemiş: En çok tok tutan yiyecekler arasında yer alan kuruyemişler; doğru ölçüde tüketildiğinde, sağlıklı yağ, protein ve lif bakımından oldukça zengindir. Badem, ceviz, fındık, kaju, fıstık gibi çeşitleriyle kan şekerini dengede tutmaya yardımcı olur ve paralel şekilde uzun süre tokluk hissi verir. Sağlıklı bir beslenme rutini oluşturmak adına çiğ olanlarını tercih etmek önemlidir. Tok tutan sıvı yiyecekler arayışında olanlar için, evde sağlıklı şekilde hazırlanmış badem ezmesi, fındık ezmesi gibi doğal alternatifler tercih edilebilir.
  • Baklagiller: Tok tutan zayıflatan yiyecekler arasında baklagiller de bulunur. Mercimek, nohut, fasulye, bezelye, börülce, barbunya gibi baklagiller; yüksek lif ve protein içerdikleri için sindirim sisteminde kalarak uzun süre tokluk hissini destekler. Baklagiller aynı zamanda kan şekerini yavaşça yükseltir, bu sayede uzun süreli enerji salınımı sağlar ve acıkma hissini geciktirir. Farklı yemek tariflerine kolayca eklenerek beslenme düzenine dahil edilebilirler.
  • Yulaf: Yavaş sindirilen karmaşık karbonhidratlar ve beta-glukan adı verilen bir tür çözünür lif içerden yulaf, uzun süre tokluk sağladığı için özellikle güne başlarken kahvaltıda veya gün içinde sağlıklı atıştırmalık olarak tercih edilebilir. Yulaf lapası, yulaf unu veya granola gibi farklı alternatifler ile öğünlerinizi zenginleştirebilirsiniz.
  • Yoğurt: Protein açısından oldukça zengin olan yoğurt, gün boyu tok tutan yiyecekler arasında yer alır. Probiyotik etkisi sayesinde bağırsak sağlığı için de oldukça önemlidir. Protein ve kalsiyum açısından zengin yapısı sayesinde uzun süreli tokluk sağlar. Açlık hissini azaltmak için gün içinde ara öğün olarak tüketilebilir; granola gibi sağlıklı besinlerle bir arada tercih edilebilir.
  • Hurma: Doğal şeker içeriği yüksek bir meyve olan hurma, lif bakımından da zengin olduğu için kan şekerini hızla yükseltmez. Bu özelliğiyle hurma, tatlı ihtiyacını sağlıklı bir şekilde karşılamayı mümkün kılarken, uzun sürede tokluk hissi sağlar. Potasyum açısından da zengin olan hurma, tüm tatlılarda şeker alternatifi yerine kullanılabilir.

uzun süre tok tutan besinler

Tok Tutan Az Kalorili Yiyecekler Nelerdir?

Tok tutan az kalorili yiyecekler arasında brokoli, Brüksel lahanası ve ıspanak gibi lif bakımından zengin sebzeler yer alır. Bunlar dışında; tam tahıl ve bakliyatlar; elma, armut, çilek gibi lif içeren meyveler; salatalık, karpuz gibi su oranı yüksek besinler, tok tutan kilo aldırmayan yiyecekler grubunda sayılabilir. Diyette tok tutan yiyecekler gibi çeşitli seçeneklere ihtiyaç duyuyorsanız, online beslenme danışmanlığı uygulamasından yararlanabilirsiniz.

Tok Tutan Yiyecekler Hakkında Sık Sorulan Sorular

Sabah ne yersek tok tutar?

Yumurta, peynir çeşitleri ve yoğurt gibi yüksek protein içeren besinler; chia, keten gibi sağlıklı yağlı tohumlar; yulaf gibi lifli gıdalar, avokado, fıstık ezmesi gibi sağlıklı yağlar insanı tok tutan yiyecekler arasında yer alır.

Hangi bitki çayları tok tutar?

Yeşil çay, mate çayı, tarçın çayı, zencefil çayı gibi çaylar kan şekerini ve metabolizmayı dengeleyici olduğu için, uzun süre tokluk hissetmek adına yardımcıdır.

anjiyo sonrası
CategoriesGenel

Anjiyo Sonrası Nasıl Beslenmeli? Nelere Dikkat Etmeli?

Anjiyo sonrası beslenme operasyon sonrası iyileşme ve normal hayata dönme sürecinde oldukça önemlidir. Damar ve kalp sağlığını desteklemek ve yeniden tıkanma riskini azaltmak amacıyla, beslenme alışkanlıklarınızda değişiklik yapmak oldukça önemlidir. Bu nedenle kalp anjiyo sonrası beslenme için uzman hekim tarafından verilen kurallara kesinlikle uymanız gerekir. Anjiyo sonrası yemek için öncelikle sıvı gıdalara yönelmeniz gerekir.

Anjiyo Sonrası Beslenme Nasıl Olmalı?

Anjiyo sonrası dikkat edilmesi gerekenlerin başında beslenme düzeni gelir. Anjiyo sonrası nasıl beslenmeli sorusuna yanıt olacak, özellikle dikkat edilmesi gereken hususlar şu şekildedir:

  • Doğal ve işlenmemiş gıdalar tüketmek: Katkı ve koruyucu ürünler içeren gıdalardan uzak durmak; baklagiller, sebze, meyve gibi doğal gıdalardan oluşan bir beslenme rutini oluşturmak bu süreç için önemlidir.
  • Az yağlı protein kaynaklarına yönelmek: Haşlanmış veya buharda pişmiş tavuk göğsü, ızgara balık gibi yağsız etleri ya da mercimek, fasulye gibi baklagilleri tercih edebilirsiniz. Bu protein kaynaklarını, ızgara sebzeler veya fırında pişirilmiş tatlı patates gibi glisemik indeksi düşük karbonhidratlarla dengeleyebilirsiniz.
  • Sağlıklı yağları beslenme rutinine dahil etmek: Zeytinyağı, avokado, kuruyemişler ve yağlı tohumları beslenmenize doğru porsiyonda dahil ederek, sağlıklı yağ alımını sağlayabilirsiniz.
  • Taze meyve ve sebzelerle beslenmek: Her öğünde meyve ve sebze tüketimini artırmak, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri almanızı sağlar.
  • Su tüketimini artırmak: Anjiyo sonrası vücudunuzun iyileşmesi için yeterli su tüketimi kritik önem taşır. Gün boyunca düzenli aralıklarla su içmek, toksinlerin atılmasını ve kan dolaşımının düzenlenmesini sağlar.

Bu önerileri baz alarak anjiyo ameliyatı sonrası beslenme düzeninizi sağlıklı bir şekilde oluşturabilirsiniz. Beslenme sürecinde dikkate alınması gerekenler kişiden kişiye farklılık gösterebileceği için doktorunuzdan birebir bilgi almak oldukça önemlidir.

anjiyo sonrası nasıl beslenmeli

Anjiyo Ameliyatı Sonrasında Yasaklı Gıdalar Nelerdir?

Anjiyo ameliyatı sonrası, doktorların genellikle hastalarına uzak durmalarını önerdiği birkaç gıda türü bulunur. Anjiyo stent sonrası beslenme düzeninde bu gıdalardan kaçınmak özellikle tavsiye edilir.

  1. Yüksek yağlı gıdalar: Özellikle yüksek doymuş ve trans yağ içeren gıdalar damar sağlığını olumsuz etkileyebilir. Kırmızı et başta olmak üzere tereyağı gibi hayvansal ürünler ile margarin, tam yağlı süt ürünlerinden uzak durmanız gerekebilir. Bunun yanında, fast-food ürünleri ve işlenmiş atıştırmalıkları da tüketmemelisiniz.
  2. Tuzlu gıdalar: Yüksek sodyum içeriği olan gıdalar kan basıncını yükseltebilir ve kalp üzerinde ekstra yük oluşturabilir. İşlenmiş gıdalar, konserve çorbalar, cipsler ve hazır soslar gibi ürünlerden kaçınılmalıdır.
  3. Şekerli gıdalar ve içecekler: Şeker içeriği yüksek olan gıdalar ve içecekler, özellikle şekerli gazlı içecekler, tatlılar, pastalar ve bazı meyve suları, kan şekerini hızlıca yükseltebilir ve insülin direncini artırabilir.
  4. Kızartılmış ve işlenmiş gıdalar: Kızartılmış yiyecekler yüksek kalorisi sebebiyle kalp sağlığı için tehlikeli olabilir. İşlenmiş et ürünleri, salam, sosis gibi gıdalar da yüksek oranda sodyum ve koruyucu madde içerebilir.
  5. Alkol: Alkol tüketimi doktorunuzun önerilerine bağlı olarak kısıtlanmalı ya da tamamen kesilmelidir.
  6. Kafein: Bazı bireylerde kafein tüketimi kalp ritim bozukluklarına yol açabilir ve kan basıncını artırabilir. Bu nedenle kafeinli içeceklerin sınırlı tüketilmesi önerilir.

Anjiyo sonrası iyileşme sürecinde ve kalp sağlığının korunmasında, bu tür gıdalardan uzak durmak önemlidir. Anjiyo sonrası yasaklar, kişiye göre değişiklik gösterebileceği için doktor ya da konunun uzmanı diyetisyen ile görüşmek şarttır. Bu tarz hususlar için online doktor danışmanlığı alabilirsiniz.

Anjiyo Sonrası Ağrılara Ne İyi Gelir?

Anjiyo sonrası kalpte ağrı çıkarsa basit yöntemlerle rahatlatılabilir. İlk olarak, işlem sonrasındaki ilk birkaç gün çok fazla hareket etmekten kaçınarak ve ağır eşyalar kaldırmaktan sakınarak vücudunuzun dinlenmesine izin vermelisiniz. Koldan anjiyo sonrası dikkat edilmesi gerekenler arasında da dinlenmek ve kolunuzu yormamak gelir.

Doktorunuzun reçete ettiği ağrı kesicileri, tavsiye edilen dozlarda ve zamanlarda almak, ağrının kontrolü için önemlidir. Ameliyat bölgesini temiz ve kuru tutarak ve doktorunuzun verdiği yara bakım talimatlarına uyarak enfeksiyon riskini azaltabilirsiniz.

Beyin anjiyo sonrası iyileşme süresi kişiye göre değişse de yaklaşık 12 saat sonra normal aktivitelere dönebilirsiniz. Bu süreçte vücudunuzun ihtiyacı olan sıvıyı almanız gerekir. Bu nedenle su tüketiminizi artırmak yararlı olacaktır. Doktorunuzun onayı ile yürüyüş gibi hafif egzersizler yapmak, kan dolaşımını artırarak ağrıları ve işlem sonrası sertliği azaltabilir. Ancak egzersizlere yeniden başlamadan önce doktorunuzun onayı şarttır. Ameliyat sonrası süreçte Evde sağlık ile desteğe ihtiyaç duyduğunuz pek çok alanda çözüme ulaşmanız mümkündür.

Anjiyo İşlemi Sonrasında Nelere Dikkat Edilmeli?

Anjiyo işlemi sonrasında en çok dikkat edilmesi gereken nokta, işlem gören bölgenin bakımıdır, bu süreçte doktor tavsiyene bağlı şekilde hareket edilmelidir. Anjiyo sonrası kol ağrısı olabilir. Bu durumda uzman hekimin tavsiyelerine göre hareket etmek gerekir. Eğer kararsız kaldığınız bir nokta olursa evde uzman doktor hizmeti alabilirsiniz.

  • Doktorun reçete ettiği ilaçların talimatlara uygun şekilde alınması çok önemlidir. Bu ilaçlar, kan pıhtılaşmasını önleyerek yeniden tıkanıklığı engeller ve iyileşme sürecini kolaylaştırır.
  • Dinlenmek ve 1-2 aylık süreçte ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir.
  • Sağlıklı bir beslenme rutini de iyileşme sürecinde kritik bir rol oynar; bu nedenle tuz, doymuş yağ ve şekerden zengin yiyeceklerin tüketimini sınırlandırarak, meyve ve sebze ağırlıklı dengeli bir beslenme rutininin oluşturulması şarttır.
  • Yeterli miktarda su içmek, vücudun toksinlerden arındırılmasını ve kan dolaşımının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini sağladığı için dikkat edilmesi gereken hususlar arasındadır.
  • Sigara, alkol, kafein gibi sınırlandırılması talep edilen konularda özenli ve dikkatli davranılması, bu sürecin en önemli adımlarından biridir.
  • Doktorun önerileri doğrultusunda fiziksel aktiviteler, kademeli olarak arttırılmalıdır.
  • Bakım süreci için evde uzman hemşire hizmeti de alabilirsiniz.

Anjiyo Sonrası Beslenme Hakkında Sık Sorulan Sorular

Anjiyodan kaç gün sonra normal hayata dönülür?

İyileşmenin tamamlanması ve günlük rutinlere geri dönüş süresi; işlemin türüne, bireysel sağlık durumuna, kişinin iyileşme sürecindeki eforuna ve doktorun özel önerilerine göre değişebilir. Normal rutinlere dönüş doktora danışarak karar verilmelidir.

Anjiyodan sonra kahve tüketilir mi?

Stent ve anjiyo sonrası beslenme sırasında kafein tüketimine dikkat etmek gerekir. Kafein kalp atış hızını ve tansiyonu artırabileceği için anjiyo işlemi sonrasında kahve tüketimi, kişinin sağlık durumu ve doktorun önerilerine bağlı olarak sınırlı olabilir, burada doktorun tavsiyesi ile ilerlemek gerekir.

marasmus hastalığı nedir
CategoriesGenel

Marasmus Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Marasmus hastalığı protein, karbonhidrat ve yağ gibi makro besin ögelerinin yetersiz alınmasına (malnutrition) bağlı olarak ortaya çıkan bir beslenme bozukluğudur. Bu beslenme bozukluğu her yaş grubunda ortaya çıkabilir. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan bebeklerde ve çocuklarda daha yaygın görülebilir.

Enerji alımının belirgin ölçüde azaldığı marasmus vakalarında vücut enerjiyi koruyabilmek için yağ ve kas dokusunu kullanmaya başlar. Bu durum çocuklarda ve bebeklerde gelişim bozukluğuna neden olabilir. Marasmus ne demek ve nedenleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir gibi soruların cevapları ve konuya ilişkin merak edilenler yazının ilerleyen kısımlarında detaylı olarak ele alınmıştır.

Marasmus Nedir?

Marasmus genellikle protein-enerji bakımından yetersiz beslenme sonucunda ortaya çıkan ve acil müdahale gerektiren ciddi bir beslenme bozukluğudur. Bu beslenme bozukluğunun en önemli nedeni vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, yağ ve protein gibi makro besin ögelerinin yetersiz alınmasıdır. Bu besin ögelerinin yetersiz alınması vücudun normal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için gerekli olan enerjiden mahrum kalması anlamına gelir. Bunun neticesinde çocuklarda ve bebeklerde gelişim problemleri, aşırı zayıflık gibi semptomlar ortaya çıkabilir.

Marasmus Kwashiorkor Nedir?

Marasmus kwashiorkor halk arasında sıklıkla birbirleri yerine kullanılan iki terim olmakla birlikte aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Her iki sağlık sorunu da protein-enerji bakımından yetersiz beslenmesinin neden olduğu hastalıklardır. Ancak marasmus tüm makro besin ögelerinin yetersizliğini anlatırken kwashiorkor genellikle protein yetersizliği için kullanılır.

Bir diğer ifadeyle kwashiorkor sıklıkla diyetlerinde ekmek, tahıl gibi karbonhidratlar bulunan, ancak et, süt, yumurta gibi protein içeren gıdalar bakımından fakir beslenen kişilerde görülür. Ek olarak kwashiorkor olan kişilerde en yaygın rastlanan belirtiler arasında karın ve yüzde ödem bulunurken marasmus genellikle aşırı zayıflık ile karakterizedir.

Marasmus ve Genel Malnütrisyon Arasındaki İlişki Nedir?

Marasmus bir malnütrisyon çeşididir. Malnütrisyon sağlıklı bir yaşam için elzem olan besin ögelerinden bir veya birden fazlasının yetersiz alınması sonucunda ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), malnütrisyonu büyüme ve gelişme ile birlikte yaşamın devamlılığı için vücudun gereksinim duyduğu enerji ve besin ögeleri arasında bir dengesizlik durumu olarak tanımlar. Malnütrisyon protein yetersizliği, enerji yetersizliğiya da hem protein hem enerji yetersizliği şeklinde görülebilir. Marasmus da protein-enerji yetersizliği ile karakterize bir malnütrisyon türüdür. Araştırmalar dünya üzerinde her 4 çocuktan 1’inde protein-enerji malnütrisyonu olduğunu göstermektedir.

Marasmus Hastalığı Kimlerde Görülür?

Marasmus hastalığı her yaştan ve cinsiyetten insanı etkileyebilir. Bununla birlikte çeşitli çalışmalar özellikle gıdaya erişim konusunda zorluk yaşayan gelişmekte olan ülkelerde bulunan bebek ve çocuklarda marasmus görülme riskinin daha yüksek olduğunu gösterir.

Gelişmekte olan ülkelerde gıdaya erişimin yanı sıra temiz suya erişimin de zor olması parazit ve bakteri gibi mikropların neden olduğu enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskini artırabilir. Enfeksiyon hastalıkları ise kalori kaybına neden olabileceğinden marasmus riskini artırabilir. Ek olarak gelişmiş ülkelerde de marasmusa rastlanabilir. Bu ülkelerde özellikle yalnız yaşayan yaşlı bireylerde beslenme bozuklukları ortaya çıkabilir.

Marasmus Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Marasmus hastalığının en önemli belirtisi aşırı zayıflıktır. Bu hastalığa sahip çocuklarda ilk göze çarpan kas ve yağ dokusunda azalmadır.

Buna göre başlıca marasmus belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

  • Gözle görülür miktarda yağ ve kas dokusu kaybı,
  • Kemiklerin dışarıdan bakıldığında fark edilmesi,
  • Başın vücuda kıyasla büyük görünmesi,
  • Yüzün olduğundan yaşlı ve pürüzlü görünmesi,
  • Cilt kuruluğu,
  • Saçlarda kuruluk ve zayıflık,
  • Dikkat dağınıklığı,
  • Kilonun %40’tan fazlasını kaybetmek,
  • Vücut kitle endeksinin 16’nın altında olması.

Yukarıda sayılan belirtiler erken dönemde müdahale gerektirir. Siz de çocuğunuzda beslenme bozukluğu olduğundan şüpheleniyorsanız online doktor danışmanlığı alarak gerekli bilgiye ulaşabilirsiniz.

Marasmus Hangi Vitamin Eksikliğinde Görülür?

Marasmus hangi vitamin eksikliğinde ortaya çıkılır sorusuna net yanıt vermek doğru olmayabilir. Marasmus genellikle vitamin eksikliği ile ilişkili değildir. Hastalığın en önemli nedeni temel besin öğeleri olan protein, karbonhidrat ve yağların, özellikle protein ve enerji, yetersiz alımıdır. Ancak bu besin ögelerinin yetersiz alınması durumunda vücutta çeşitli vitamin ve mineral eksiklikleri de ortaya çıkabilir.

Marasmus Nasıl Tedavi Edilir?

Marasmus tedavisi genellikle birkaç aşamadan oluşur. İlk aşamada uzmanlar hastanın vücudundaki sıvı-elektrolit dengesizliğini gidermek ve dehidrasyon (sıvı kaybı) riskini önlemek için rehidre tedavisi uygularlar. Bu aşamada hastaya özel sıvı solüsyonlar verilebilir.

İkinci aşama beslenme rehabilitasyonu aşamasıdır. Bu noktada profesyonel bir sağlık kuruluşunda uzmanlar hastalara karbonhidrat, protein ve yağları dengeli bir şekilde içeren sıvılar verebilir. Tedavinin bu aşaması 4-6 hafta sürebilir.

Son aşama ise hastalığın takibi ve önlenmesi aşamasıdır. Bu aşamada hastalara ve/veya ebeveynlere marasmusu önleme konusunda detaylı bilgilendirme yapılır. Bazı durumlarda ebeveynlere emzirme desteği verilmesi gerekebilir. Gerekli durumlarda hastalar evde sağlık kapsamında evde uzman doktor desteği alabilir.

Marasmus Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular

Marasmus özellikle gelişmekte olan ülkelerde bebek ve çocuklar başta olmak üzere halk sağlığını tehdit eden ciddi bir beslenme bozukluğudur. Marasmus hakkında sıklıkla merak edilen sorulardan bazıları aşağıda ele alınmıştır.

Malnütrisyon nedir?

Malnütrisyon beslenme bozukluğunu ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Dünya Sağlık Örgütü malnütrisyonu büyüme, gelişme, yaşamın sürdürülmesi ve vücudun normal fonksiyonlarının devam etmesi için gerekli olan besin maddeleri bakımından yetersiz ve dengesiz beslenme olarak tanımlar.

Marasmus ve kwashiorkor arasındaki farklar nelerdir?

Marasmus ve kwashiorkor sağlık sorunlarının her ikisi de bir beslenme bozukluğu biçimidir. Ancak bunlardan ilki tüm makro besin ögeleri bakımından yetersiz ve dengesiz beslenme ile ilişkiliyken kwashiorkor genellikle protein yetersizliği durumunda ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Aralarındaki bir diğer fark ise semptomlarla ilgilidir. Marasmus hastalarında en önemli belirti aşırı zayıflıktır. Bununla birlikte kwashiorkor vakalarında genellikle karın ve yüzde şişkinlik gibi semptomlara daha sık rastlanır.

Beslenme bozuklukları erken dönemde tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit eder. Siz de kendinizde ve çocuğunuzda beslenme bozukluğu olup olmadığından şüpheleniyorsanız uzman bir doktordan randevu almayı ve gerekli kontrolleri yaptırmayı ihmal etmeyin.

doğuma 10 gün kala belirtiler nelerdir
CategoriesGenel

Doğuma 10 Gün Kala Belirtileri Nelerdir? Neler Yapılmalı?

Doğuma 10 gün kala belirtiler, hamile kadınların doğum hakkında fikir sahibi olmasına ve hazırlıklarını tamamlamalarına yardımcı olur. Bu dönem içerisinde karşılaşılan belirtiler, doğum tarihi için kesinlik taşımıyor olup tahminde bulunabilmenize yardımcı olur. Her hamile kadında aynı semptomlar görülmeyebilir. Doğum zaman hakkında kesin bilgi için uzman doktorunuza danışabilirsiniz.

Doğuma Son 10 Gün Kala Belirtiler Nelerdir?

Doğuma 10 gün kala belirtiler zaman hakkında tahmin yapabilmenizi kolaylaştırır. Yapacağınız tahmin, doğum sürecine hazırlıksız yakalanmanızı engellerken belirsizliğin neden olacağı aksaklıklar ile karşılaşmanızı engelleyebilir.

Doğuma son 10 gün kala belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Doğum zamanın yaklaşması ile beraber bebeğin anne karnındaki konumunda bazı değişiklikler görülebilir. Bebek, leğen kemiğinin yer aldığı alana doğru kayarak yeni bir bölgeye yerleşir. Yaşanan bu yerleşme durumu, leğen kemiğinde fazla basınç olmasına neden olabilir. Bebeğin yer değiştirmesi diyafram üzerindeki basıncın azalmasını sağlarken annede bir rahatlama hissi de uyandırabilir.
  • Kanlı ya da pembemsi bir renge sahip nişanın gelmesi de doğuma 10 gün kala belirtileri arasında kabul edilir. Bu nişan, hamilelik döneminde rahim ağzını kapatan mukus yapıdan oluşur. Mukus yapı, hamilelik süreci boyunca bakterilerin vücuda girişini engellemek ile sorumlu olup doğuma yakın dışarı atılabilir. Bu belirti tek başına doğumun yaklaştığı anlamına gelmez. Her hamile kadında görülmeyebilir.
  • Rahim ağzında görülen genişlemede belirtilerden biridir. Bu belirti, doktor muayenesi sonucunda anlaşılır. 10 santime kadar ulaşan genişlemeler, doğumun yaklaştığı anlamına gelir.
  • Doğum kasılmalarının düzenli bir hal alması da belirtiler arasında yer alır. Bu kasılmalar, genellikle sancısız bir şekilde gerçekleşiyor olup rahim kaslarında oluşur. Bebeğin dışarı atılmasını sağlamak adına meydana gelen kasılmalar doğumun yaklaşması ile düzenli hale gelir. Bazı kişilerde sancıda oluşturabilir.
  • Doktor muayenesi ile anlaşılan belirtilerden biri de rahim ağzının incelmesidir. Bu incelme, son iki ay kala görülmeye başlanmakla beraber son 10 gün maksimum oranda incelme yaşanır.

Bu belirtiler, her hamile kadında görülmeyebilir. Aynı zamanda tek başlarına anlam ifade etmiyor olup bir ya da birkaç belirtinin aynı anda görülmesi ile beraber doğumun yaklaştığı anlamına gelir.

Doğuma 10 Gün Kala Neler Yapılmalı?

Doğuma 10 gün kala belirtiler ile karşılaşıyor ya da doktorunuzun yönlendirmesi ile doğumun yaklaştığını öğrendiyseniz kendinizi rahatlatmak adına bazı şeyler yapmalısınız. Doğuma 10 gün kala yapılması gerekenler ile doğum sürecini rahat bir şekilde atlatabilirsiniz. Yapılması gerekenler şu şekildedir:

  • Sakin ve huzurlu zaman geçirmeye çalışın. Bebeğinizin karnınızda geçirdiği son zamanları değerlendirebilir, kendinizi huzurlu hissettiğiniz hobileri yapabilirsiniz. Stres ya da kaygı veren düşüncelerden uzak kalmaya çalışmalısınız.
  • Belirtileri görüyorsanız kendinizde farklı semptomların oluşup oluşmadığını anlamak adına bazı incelemeler yapmalısınız. Kanama oluşumu, şiddetli ya da sürekli ağrı, su gelmesi gibi durumlar ile karşılaşırsanız doktorunuz ile iletişime geçmeli ve kısa sürede hastaneye gitmelisiniz.
  • Kendinizi rahatlatmak adına doğum yapacağınız hastaneyi ya da kalacağınız odayı belirleyebilirsiniz. Planlama yaparak kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz.
  • Doğuma 10 gün kala yapılması gerekenlerden biri de bebeğinizin doğum çantasını hazırlayabilirsiniz. Bebek bezi, biberon, yeni doğan kıyafetleri gibi bebeğinize ait eşyaları ve gecelik, ped benzeri kendi kullanacağınız ürünlerin bulunduğu bir çanta hazırlayabilirsiniz.
  • Doğum sürecinde ve sonrasında yanınızda kalacak olan refakatçiniz ile zaman geçirebilirsiniz. Bu sayede doğum sırası ve sonrasında ondan beklentilerinizi ifade edebilir, süreç içerisinde size yardımcı olurken kafa karışıklığı yaşamasını engelleyebilirsiniz.
  • Bebeğinizin odası ve yatağınızı ayarlayabilirsiniz. Doğum sonrası dönüşünüz için rahat bir yatak ve hareket etmenizi, uykuya dalmanızı kolaylaştıracak yastıkları düzenleyebilirsiniz.

Doğum sonrasını planlamak, sizi psikolojik olarak rahatlatır ve kendinizi güvende hissetmenizi sağlar. Bu planlamaları yaparak doğum sonrasında kafanızı karıştıracak ya da kendinizi huzursuz hissettirecek durumlardan uzaklaşabilirsiniz. Böylelikle alışma bebeğiniz ile olan hayatınıza daha kolay alışabilirsiniz. Bu tarz konularda destek için evde sağlık ve evde hemşire yöntemlerine de göz atabilirsiniz.

doğuma son 10 gün kala belirtiler

Doğum Belirtisi Olan Anneler Ne Yapmalıdır?

Doğuma 10 gün kala belirtiler ile karşılaşıyorsanız sakin kalmalı ve doğru zamanı beklemelisiniz. Fakat doğum sancıları ya da su gelmesi gibi durumlar ile karşılaşıyorsanız hastaneye gitmeniz gerekir. Doktor muayenesi olmanız süreci sağlıklı bir şekilde atlatmanıza yardımcı olur. Sancıların aşırı oranda şiddetlenmesi ya da ciddi oranda bir kanama durumu ile karşılaşırsanız ambulans ile hastaneye gitmeniz tavsiye edilir. Bu durumlardan biri ile karşılaşmıyorsanız bireysel aracınız ile hastaneye ulaşabilirsiniz.

Doğuma 10 Gün Kala Alınması Gereken Önlemler Nelerdir?

Doğuma 10 gün kala belirtiler ile karşılaşıyorsanız bazı önlemler almanız gerekir. Bu önlemler şu şekilde sıralanabilir:

  • Öncelikle kanama ya da su gelmesi gibi belirtileri takip etmeniz gerekir. Bu durumlar ile karşılaştığınızda kısa sürede hastaneye gitmelisiniz.
  • Doğumun yaklaşması ile beraber evinizde tek kalmamaya çalışmalı ya da telefonunuzu ulaşabileceğiniz alanlarda tutmalısınız. Acil bir durum ya da doğum sancısında size yardım edecek birilerine ulaşmanız gerekebilir.
  • Vitaminlerinizi tüketmeye ve sağlıklı beslenmenize devam etmelisiniz. Doğum süreci yaklaşmış olsa da hamilelik süreciniz devam eder. Bu sebeple beslenmenize ve takviye ilaçlarınızı aksatmamanız gerekir.
  • Kısa yürüyüşler yapmak da süreci rahat bir şekilde atlatmanıza yardımcı olur. Yürüyüşler sırasında kendinizi fazla zorlamamalı ve kısa mesafelerde tutmalısınız. Hamilelik öncesinde ve hamilelik boyunca yürüyüşler yapıyorsanız doktor tavsiyesi kapsamında yürüyüş mesafesini artırabilirsiniz.

Doğuma 10 Gün Kala Belirtiler Hakkında Sık Sorulan Sorular

Doğuma 10 gün kala ilişkiye girilir mi?

Doğuma 10 gün kala cinsel ilişkiye girmenin bilinen bir yan etkisi ya da tehlikesi yoktur.

Doğuma son on gün kala vücut nasıl tepki verir?

Doğuma son 10 gün kala vücutta bazı değişiklikler görülür. Bu değişiklikler; bebeğin aşağı doğru hareket etmesi, annenin fazla yorgun hissetmesi, kasılmaların oluşması şeklinde sıralanabilir.

bebeklerde diş çıkartma belirtileri
CategoriesGenel

Bebeklerde Diş Çıkartma Belirtileri Nelerdir? Evde Nasıl Hafifletilir?

Diş çıkarma belirtilerinin görülmesi ile başlayan huzursuzluk dönemi doğru yöntemler ile rahat bir şekilde atlatılabilir. Bu dönem içerisinde bebeklerde görülen ağlama, huzursuzluk, ateş ya da ağrı gibi çeşitlendirilen diş çıkarma belirtileri görülebilir. Belirtiler, bebeklerin gelişimi için normal bir evre olarak kabul edilir. Bu gelişim evresini sağlıklı bir şekilde atlatmak için ise evde sağlık rehberinin yönlendirmelerini değerlendirebilirsiniz.

Bebeklerde Diş Çıkartma Belirtileri Nelerdir?

Diş çıkartma belirtileri bebeklere göre farklılaşmalar oluşabilir. Bazı bebeklerde belirtilerin bir çoğu görülürken diğer bebekler bir ya da birkaç belirti ile süreci atlatabilir.

Bebeklerde diş çıkartma belirtileri genel olarak şu şekilde çeşitlendirilebilir:

  • Diş çıkarma süreci ile beraber bebeklerde karşılaşılan huzursuzluk ve ağlama sıklaşabilir. Herhangi bir sebep yokken ağlayabilir ya da huzursuz olduğunu beli eden hareket ve davranışlarında bulunabilir.
  • Bebeklerde diş çıkarma evresinde sık görülen belirtilerden biri de ağrı ve kaşıntıdır. Oluşan ağrı ve kaşıntı bebeğin gece uyanma sıklığında artış yaşanmasına da neden olabilir. Görülen artış, uyku düzensizliğini de beraberinde getirebilir.
  • Bebeklerin beslenme alışkanlıklarında da bazı değişiklikler görülebilir. Diş çıkarma sürecinden önce katı gıdalar ile beslenen bebek, anne sütüne ya da biberona daha fazla yoğunlaşabilir.
  • Diş çıkarma belirtilerinden bir diğeri ise şişmiş diş etleri ve artan salya oranıdır. Aynı zamanda diş etlerinde görülen kaşıntıda diş çıkarma belirtileri arasında yer alır.
  • Bu dönemde bebeğin kilosunda da bazı değişiklikler oluşabilir. Kilo kaybı ile karşılaşma oranı fazladır.

Bebeklerde Diş Çıkartma Ne Zaman Başlar?

Diş çıkartma belirtilerini takip ederek zaman hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bebeğe göre diş çıkarma döneminde bazı farklılıklar oluşabilir. Genel olarak diş çıkarma dönemi 6 ay olarak kabul edilse de 6 aydan önce ya da daha geç de yaşanabilir. Diş çıkartma dönemleri, bebeğin genetik yapısı ya da çevresel faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bu dönemi etkileyen faktörler bebeğe bağlı olarak farklılaşmakla beraber iki kardeş arasında da değişiklikler görülebilir. Bu sebeple diş çıkarmaya başlama dönemi belirli bir zaman ile sınırlandırılamayabilir.

Bebeklerde Diş Çıkarma Ağrısına Ne İyi Gelir?

Diş çıkartma belirtileri arasında yer alan ağrı bebeklerde huzursuzluk ya da ağlama sorunlara yol açabilir. Bu sorunları azaltabilmek adına ise bazı yöntemler vardır. Bu yöntemler şu şekilde çeşitlendirilebilir:

  • Diş çıkarma belirtilerini azaltabilmek adına oyuncaklar tercih edilebilir. Tercih edilen oyuncakların bebeğin ağız yapısına zarar vermeyecek sertlikte olmasına ve sağlığa olan etkisi dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda oyuncakları soğutarak vermek ağrının azaltılmasına yardımcı olur.
  • Ağrıyı azaltmak için masaj yöntemini de kullanabilirsiniz. Bu yöntem için ellerinizi kullanmanız yeterlidir. Bebeğinizin diş etlerine dairesel hareketler ile hafif bir basınç uygulayabilirsiniz.

Bebeklerde diş çıkarma ağrısi için bu yöntemleri değerlendirebilirsiniz. Bu sayede bebeğinizin gelişim sürecini rahat bir şekilde atlatabilirsiniz.

bebeklerde diş çıkartma belirtileri

Diş Çıkaran Bebeklere Evde Ne Yapılır?

Diş çıkartma belirtilerini hafifletebilmek adına evde bazı uygulamalar yapabilirsiniz. Bu uygulama için meyve ve sebzeleri tercih edebilirsiniz. Havuç, salatalık benzeri meyve ya da sebzeleri bebeğinize verebilirsiniz. Vereceğiniz dilimleri yutamayacak kadar büyük dilimler halinde vermeniz tavsiye edilir. Aynı zamanda oluşan ağrı ve kaşıntıyı azaltabilmek adına soğutma yöntemini de deneyebilirsiniz. Bebeğinize vereceğiniz sebze ve meyveyi buzdolabında soğutarak kullanabilirsiniz. Anne sütünü kalıplar içerisinde dondurarak kullanmakta bebeklerde diş çıkartma sürecini kolaylaştırır.

Bebeğinizin sağlığı için ona destek olmanızda gerekir. Diş çıkarma döneminde karşılaştığı huzursuzluk ve ağlamalarda ona sarılabilir, onunla zaman geçirerek süreci rahat bir şekilde atlatmasına yardımcı olabilirsiniz.

Bebeğinizde oluşan kaşıntıları azlatabilmek için masaj yöntemini de deneyebilirsiniz. Masajı elleriniz ile yapabileceğiniz gibi temiz bir bez aracılığı ile de yapabilirsiniz. Bez seçiminizde tüyleri dökülmeyen bir ürünü kullanmanız gerekir.

Tercih edeceğiniz bezi belirli bir oranda soğutmak da kaşıntının oluşturacağı huzursuzluğu azaltabilir. Temiz ve soğuttuğunuz bezi, dairesel hareketler ya da ileri ve geriye doğru uygulamalar yaparak kullanabilirsiniz. Masaj esnasında fazla baskı uygulamamaya özen göstermelisiniz. Olması gerekenin üzerinde yapılan baskı kanama benzeri sorunlar ile karşılaşmanıza ya da bebeğinizin huzursuzluğunun artmasına neden olabilir.

Bebekler Diş Çıkarırken Nelere Dikkat Edilmeli?

Diş çıkartma belirtileri bazı durumlarda enfeksiyon ile karıştırılabilir. Yüksek ateş ya da huzursuzluk diş çıkartma döneminde normal kabul edilirken enfeksiyon belirtileri arasındaysa ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu durum ile karşılaşmamak adına bebeğinizin diş çıkartma belirtilerini yakından takip edebilirsiniz. Yüksek ateş; ishal, burun akıntısı ya da kusma gibi farklı sorunları da beraberinde getiriyorsa doktora başvurmanız tavsiye edilir.

Bu dönemde ebeveynlerin dikkat etmesi gereken diğer bir husus ise oyuncak seçimidir. Bebeğin ağız bölgesinde oluşan kaşıntıyı azaltabilmek adına oyuncakları kullanmanız tavsiye edilir. Fakat oyuncak seçiminde kullanılan maddeleri incelemelisiniz. Zararlı maddelerden üretilen ya da boyası çıkan ürünler, bebeğinizin sağlığını tehlikeye atabilir.

Diş Çıkaran Bebekler Hakkında Sık Sorulan Sorular

Bebeklerde yeni çıkan diş bakımı nasıl yapılır?

Yeni çıkan dişler için ıslak gazlı bez ya da havlu tercih edebilirsiniz. Bu ürünler, ile bebeğinizin dişlerini silmeniz yeni çıkan dişler için yeterli olur. Zaman ile bakım yöntemi değişir.

Diş çıkaran bebeğin uyumasına ne yardımcı olur?

Bu dönemde bebeğinizin konforu için ona rahat bir uyku alanı oluşturabilirsiniz. Konforlu yastık ve yataktan oluşan, sevdiği oyuncağın yer aldığı bir alan bebeğinizin uyuma sürecini kolaylaştırabilir.

Bebeklerde diş çıkarma döneminde ilaç kullanılır mı?

Diş çıkarma döneminde ilaç kullanımı için doktor tavsiyesi ve yönlendirilmesi gerekir. Genel olarak bakıldığında diş çıkarma döneminde ilaç kullanımı tavsiye edilmeyen yçntemlerdendir.

dikkat dağınıklığı
CategoriesGenel

Dikkat Dağınıklığı Nedir? Dikkat Dağınıklığı Nasıl Tedavi Edilir?

Dikkat dağınıklığı günümüz insanında en sık rastlanan problemlerin başında gelir. Gerek teknolojinin yaygınlaşması ile ekranlara bağlı bir hayat yaşanması gerek hızlı yaşam temposu, bireylerin dikkat süresini azaltır. Sürekli olarak birbirinden farklı uyaranlara maruz kalan birey bu karmaşa içinde kaybolabilir.

Dikkat Dağınıklığı Nedir?

Dikkat dağınıklığı bireyin dikkatini devamlı olarak sürdürme zorluğu yaşaması, herhangi bir olaya veya duruma karşı odaklanma güçlüğü çekmesi veya dürtü kontrolünün olmaması gibi durumları ifade eden bir haldir. Genellikle çocukluktan itibaren baş gösteren bu durum dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluk olarak da ifade edilir. Birey bu sorunu yaşarken çevresindeki uyaranlara karşı odaklanma problemi yaşar, olaylara karşı ilgisi kolayca dağılır, unutkanlık problemleri baş gösterir ve bu gibi durumların sonucu olarak günlük yaşamı olumsuz etkilenir.

Dikkat Dağınıklığı Neden Olur?

Dikkat dağınıklığı nedenleri fiziksel, genetik, çevresel ve kişisel faktörler olmak üzere sıralanabilir. Dikkat eksikliği birden fazla faktörün aynı anda birey üzerinde etkili olması ile ortaya çıkar.

  • Fiziksel nedenler; bireyin beyin yapısındaki işlevsel sorunlar, kafa travmaları, beyin yaralanmaları, sinir sistemi hastalıkları, uyku bozuklukları ve hormonsal dengesizlikler.
  • Genetik nedenler; beyin üzerinde etkisi olan genetik faktörler ve bireyin aile geçmişinde dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon bozukluğu yaşamış bireylerin bulunması.
  • Çevresel nedenler; aşırı teknoloji kullanımı, aile içinde yaşanan sorunlar, stresli bir yaşam, yetersiz ve dengesiz beslenme, kimyasal maddelere maruz kalma ve bireyin bulunduğu ortamda çok fazla uyarana maruz kalması.
  • Kişisel nedenler; ilgisizlik, motivasyon eksikliği, öğrenme bozuklukları ve depresyon gibi nedenler olarak sıralanabilir.

Dikkat eksikliği hangi vitamin eksikliğinden olur?

Dikkat dağınıklığı geçmesi için öncelikle vitamin değerlerine baktırmakta fayda vardır. Çünkü dikkat eksikliği genellikle tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmadığı gibi tek bir vitamin eksikliğinden de kaynaklanmaz. Beyin fonksiyonlarının doğru çalışması için büyük önem arz eden B vitaminleri ve demir gibi minareler beyinin zihinsel işlevlerini yerine getirmek için önemlidir. Dikkat dağınıklığı için B12 ve B6 vitaminleri büyük önem taşımaktadır. Bu vitaminlerin eksikliği dikkat eksikliğine yol açabilir. Dikkat dağınıklığı ilaçları hakkında bilgi almak isterseniz evde sağlık desteği alabilirsiniz.

Çocuklarda Dikkat Dağınıklığı Neden Olur?

Uzmanların yaptığı araştırmalara göre çocukların dikkat eksikliği yaşamasının en büyük nedeni genetik özellikler olmakla birlikte, annenin hamilelikte geçirdiği sağlıksız süreç, doğum esnasında oluşan komplikasyonlar, beyin hasarı, düşük doğum ağırlığı, parçalanmış aile yapısı gibi çevresel, fiziksel ve genetik etkenlerden de kaynaklanabilir.

Çoçuklarda dikkat dağınıklığı belirtileri hemen her şeyden çabuk sıkılma, eşyalarını düzenlemekte ve odasını toplamakta zorlanma, verilen görevleri tamamlayamama, okul hayatında yaşadığı öğrenme zorlukları, eşyalarını kaybetme, unutkanlık, sabırsızlık, sosyal ortamlara uyum sağlayamama gibi bulgulardır. Çocuğun ders çalışırken dikkat dağınıklığı yaşaması çocuklarda en önce fark edilen ve ailelerin en çok şikâyet ettiği konudur.

dikkat dağınıklığı

Dikkat Dağınıklığı ve Konsantrasyon Kaybı Kimlerde Görülür?

Yetişkinlerde dikkat dağınıklığı çocuklardaki kadar yaygın olmasa da ciddi bir oranda görülebilmektedir. Konsantrasyon kaybına hemen her yaş grubunda ve cinsiyette rastlamak mümkündür. Bu süreç bireyin çocukluğunda başlayarak yaşam boyu devam edebilir. Fakat semptomların şiddeti çocukluk dönemine göre farklı olabilmektedir.

Dikkat Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Dikkat dağınıklığı belirtileri kişinin yaşına, yaşam şartlarına ve kişisel özelliklerine göre değişebilmektedir ancak dikkat dağınıklığının anlaşılması için şu belirtilere özellikle dikkat etmekte fayda vardır:

  • Çok çabuk bir şekilde unutma
  • Sıra beklemede zorlanma, sabırsızlık, tahammülsüzlük ve acelecilik
  • Yerinde sabit duramama, huzursuzluk ve dürtüsel olarak düşünmeden hareket etme
  • Verilen görevleri zamanında yapamama ve planlama gerektiren işlerde zorluk yaşama
  • Okul veya iş yaşamında performansın düşük olması
  • Sakarlıkla birlikte gelen kazalara açık olma durumu

Dikkat Dağınıklığı Nasıl Tedavi Edilir?

Dikkat eksikliği için kullanılan ilaçlar odaklanma problemine yönelik olarak doktorlar tarafından reçete edilir. Bu tip ilaçlar doktor yazmadığı sürece kullanılmamalıdır. Bunun yanında yine doktorlar tarafından uygulanan bilişsel terapi süreçleriyle de odaklanma sorunlarına karşı çözüm bulmak mümkündür. Dikkat dağınıklığına iyi gelen bir başka konu ise yaşam düzenini değiştirmektir.

Dikkat dağınıklığı düzeltmek için şu teknikleri uygulayabilirsiniz:

  • Düzenli uyku uyumayı hayatınıza dâhil etmek
  • Günlük işleri bir planlama içerisinde yapmak ve öncelik sırası belirleyerek tamamlamak
  • Yapılacak işleri bölerek tek bir göreve odaklanmak
  • Stresli bir yaşamdan uzak durmak
  • Dikkat dağıtıcı öğeleri çalışma ortamında bulundurmamak
  • Bir uzmandan profesyonel yardım almak

Dikkat Dağınıklığı Hakkında Sık Sorulan Sorular

Bebeklerde dikkat dağınıklığı nasıl anlaşılır?

Bebekler daha doğmadan anne karnındayken çok hareketli olabilir. Sürekli olarak anne karnını tekmelerler. Bebek sık sık yattığı pozisyonu değiştirme çabasındaysa dikkat sorunu belirtisi olabilir. Çevresindeki nesnelerden çabuk sıkılıyor ve genel olarak hızlı hareket eden nesnelere bakma eğilimindeyse, uykusuzluk ve huzursuzluk yaşıyorsa, seslere karşı aşırı duyarlıysa ve beslenme zorlukları yaşıyorsa bebekte dikkat sorunu olma olasılığı yüksektir.

Çocuklarda dikkat eksikliği kaç yaşına kadar devam eder?

Bu sorun çocuklarda farklı yaş gruplarında farklı zaman aralıklarında kendini gösterebilir. Kimi çocuklarda çok küçük yaşlarda başlayıp uzun sürebilirken kimisinde kısa dönem bir sorun olarak var olup sonra geçebilir. Kimisinde geç başlayıp yetişkinlik dönemine kadar sürebilirken birkaç ay içinde ortadan yok olduğu da görülebilir. Çocuktan çocuğa farklılık gösteren bu durum ilk fark edildiğinde uzmana danışılarak çok kısa sürede ve etkili bir şekilde çözüm bulmak mümkündür.

Dikkat eksikliği ilerlerse ne olur?

Bireyin yaşam kalitesinde ciddi düşüşler meydana gelebilir. Birey, okul ve iş yaşamında başarısız olmaya başlayabilir ve bulunduğu ortamlardaki kişilerle sosyal ilişkileri bozulabilir. Birey bu süreçte kendine olan güvenini kaybedebilir ve duygusal olarak boşluğa düşebilir. Öfke problemleri yaşayabilir, birçok olay ve duruma karşı tahammülü çok düşük seyredeceğinden etrafında bulunan insanlarla çekişmeler yaşayabilir.

hamilelikte kalp çarpıntısı
CategoriesGenel

Hamilelikte Kalp Çarpıntısı Neden Olur?

Gebelikte nefes darlığı, anatomik değişikliklerle sıkı bir ilişki içindedir. Rahmin büyümesi ve diyaframın yukarı itilmesi, genellikle ikinci ve üçüncü trimesterlerde belirginleşen bu duruma neden olur. Hamilelikte kalp çarpıntısı yaşayan kadınlar, solunumlarında farklılık hissedebilirler, ancak bu genellikle normal bir belirtidir ve endişe verici olmaz.

Hamilelik sürecinde meydana gelen nefes darlığı şikayetleri genellikle gebeliğin doğal bir parçasıdır. Bebeğin anne karnından sağlıklı gelişimi bakımından solunum sistemine yapılan bu adaptasyonlar oldukça gereklidir. Fakat gebelikte sürekli olarak yahut şiddetli biçimlerde nefes darlığı problemleri yaşanması halinde muhakkak bir hekime danışmak son derece önemlidir. Uzman doktorlar yaşanan bu durumu değerlendirerek, gerekli önlemleri alacak ya da kişiye uygun önerilerde bulunacaktır.

Gebelikte Nefes Darlığı Neden Olur?

Hamilelikte kalp çarpıntısı, nefes darlığı şikayetleri de aynı anda görülebilir. Gebelik sürecinde kadınların vücudunda pek çok fizyolojik değişiklik meydana gelir ve çoğunlukla gebelikte yaşanan nefes darlığı şikayetleri de buna bağlı olarak gelişir.

Anatomik adaptasyonlar ve süreç içerisinde ortaya çıkan hormonal değişiklikler yaşanan probleme katkıda bulunan unsurlardır. Özellikle hamileliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde rahmin büyümesiyle birlikte diyafram yukarı doğru itilir. Bu durum akciğerler üzerindeki baskıyı artırdığı için gebe kişinin nefes almasında sıkıntılar yaşanabilir. Plasenta olgunlaştıkça, vücudun artan oksijen ihtiyacı solunum sistemine ek bir baskı getirir ve bu durum da gebelikte çarpıntı ve nefes darlığı sorunlarına neden olabilir.

Solunum kaslarının gevşemesine neden olan gebelik hormonları daha fazla oksijen alınmasına neden olabileceğinden gebe kişinin sıklıkla nefes almasına yol açabilir. Ayrıca hamilelikte yemek yedikten sonra kalp çarpıntısı da meydana gelebilir. Sindirim sisteminin yemek sonrası daha fazla çalışması ve kan akışının doğrudan mideye yönlendirilmesi bu belirtiye sebebiyet verebilir.

Bu belirtiler çoğunlukla hamilelikte normal kabul edildiğinden sorun teşkil etmez. Yine de sürekli ya da şiddetli olarak yaşanan nefes darlığı şikayetlerinde mutlaka doktora gidilmelidir. Uzman hekimlerin yapacağı değerlendirmeler neticesinde gerekli tedavi ve öneriler sayesinde gebe kişiler daha rahat bir süreç geçirebilirler.

Hamilelikte Kalp Çarpıntısı Ne Zaman Başlar?

Hamilelikte kalp çarpıntısı ilk aylardan itibaren başlar. Bu durum pek çok kadının yaşadığı sıklıkla görülen sıkıntıların başında gelir. Çoğunlukla da hamileliğin ilk zamanlarında ortaya çıkar. Gebe kişilerin vücudunda meydana gelen hormonal değişikliklerin yanı sıra kan basıncında görülen artış ve buna eşlik eden bazı metabolik aktiviteler kalp hızlarında artışa sebebiyet verebildiğinden hamilelikte ilk aylarda kalp çarpıntısı fark edilebilir. Bu durumlarla birlikte uyku esnasındaki pozisyon da hamilelikte gece kalp çarpıntısı yaşanmasına da neden olabilir.

Kalp hızını etkileyen faktörler arasında progesteron hormonundaki yükseliş ve hormonal değişimler de bulunur. Progesteron hormonu damarların genişlemesine sebep olur. Dolayısıyla kan akışında artış meydana gelir ve bu durum da kalp atışlarının hızlanmasını sağlar.

Öte yandan yaşanan bu durum yükselen kan hacmi nedeniyle kalbin daha etkili şekilde kan pompalamak için çaba göstermesine neden olur. Endişeye sebep olmayan bu durumlar hamilelikte normal kabul edilen belirtiler arasında yer alır. Ancak hamilelikte ani kalp çarpıntısı şiddetli bir şekilde seyrediyorsa ve yanı sıra başka semptomlar da söz konusu ise mutlaka bir hekime danışmak gerekir. Gerek görülmesi halinde ek testler ve değerlendirmeler yapan uzman hekimler uygun önerilerde bulunabilir veya tedavi başlayabilirler.

Ayrıca hamilelikte kalp çarpıntısına çözüm için evde sağlık kapsamında online doktor danışmanlığı ve evde uzman doktor hizmetlerinden faydalanabilirsiniz.

Hamilelikte Kalp Çarpıntısı Bebeğe Zarar Verir mi?

Hamilelikte kalp çarpıntısı ve çoğunlukla gebe kadınlarda normal bir durumdur ve genellikle bebeğe zarar vermez. Hamilelik sürecindeki hormonal değişiklikler ve artan kan hacmi, kalbin daha hızlı atmasına neden olabilir. Tüm bunlar hamile kadınların vücutlarındaki ek oksijen ihtiyacını karşıladığı gibi gerekli besinleri almalarını sağlamak için gereklidir. Yine de bu süreçte meydana gelebilecek bayılma hissi ve nefes darlığı dikkate alınması gereken durumlar olabilir. Hamilelikte aşırı kalp çarpıntısı yahut göğüste ağrı gibi semptomlar ciddi sorunların habercisi olabileceğinden vakit kaybetmeden uzman bir hekimle görüşülmesi gerekir.

Hamilikte kalp çarpıntısı bebeğe zarar vermez ancak, her hamilelik farklı olduğundan uzman hekim kontrolünde olmak oldukça önemlidir. Hamilelikteki her türlü değişiklik, düzenli doktor kontrolleri ve uzman tavsiyeleriyle takip edilmelidir.

hamilelikte kalp çarpıntısı

Hamilelikte Kalp Çarpıntısı Nasıl Tedavi Edilir?

Hamilelikte kalp çarpıntısı dışında bu süreç esnasında bir kadının vücudunda bir dizi fizyolojik değişiklikler de meydana gelir. Bu değişiklikler arasında artan kan hacmi, hormonal dalgalanmalar ve metabolizma hızındaki artış bulunmaktadır. Bu faktörler, kalp çarpıntısına neden olabilir. Gebelikte oluşan kalp çarpıntısı çoğunlukla normal kabul edilir fakat bazen kişilerde rahatsızlığa neden olabilir. Bu süreçte yaşanan kalp çarpıntısını tedavi etmek yahut hafifletmek için kullanılan bazı yöntemler şu şekilde sıralanabilir:

  • Stres ve yorgunluk kalp çarpıntısına neden olan faktörlerin başında gelir. Bu sorunları azaltmak için özellikle stresten uzak durmak ve düzenli aralıklarla dinlenmek oldukça önemlidir.
  • Dengeli ve sağlıklı beslenme gebelik sürecinde vücudun ihtiyacı olan besinleri yeterli şekilde alması bakımından son derece faydalıdır. Özellikle vitamin ve mineral alımına ekstra dikkat göstermek gerekir.
  • Kan hacminin korunması ve dolaşım sistemini desteklemek bakımından yeteri kadar su alımına dikkat edilmesi önemlidir.
  • Uzman hekimin önerilerine uygun olarak yapılacak hafif egzersizler kalp çarpıntısını azaltabilir ve genel sağlığı olumlu yönde destekler.
  • Gebelikte kalp çarpıntısına neden olan faktörlerden ikisi kafein ve nikotin alımıdır. Bu maddelerin alımında sınırlama getirmek yahut tamamen uzak durmak pek çok açıdan faydalıdır.
  • Ayrıca hamilelikte sol tarafa yatınca kalp çarpıntısı hafifleyebilir. Bu şekilde yatmak rahim üzerindeki baskıyı azaltacağından ve kan dolaşımını artıracağından anne ve bebek sağlığını destekleyebilir.

Gebelikte Kalp Çarpıntısı İçin İlaç Kullanılabilir mi?

Hamilikte kalp çarpıntısı pek çok fizyolojik değişiklikten kaynaklanabilir. Bunun yanı sıra hamilelik sürecinde bazı sağlık sorunları da meydana gelebilir. Bu sorunlardan biri de gebelerde kalp çarpıntısıdır. Kalbin hızlı ya da düzensiz şekilde atmasına işaret eden kalp çarpıntısı kan hacminin artmasına, hormonlardaki değişime ya da metabolik etkenlere bağlı olarak gelişebilir.

Çoğunlukla ciddi bir sorun teşkil etmediği düşünülen ve normal kabul edilen hamilelikte hızlı kalp çarpıntısı kişiyi rahatsız ediyorsa, yanı sıra başka sağlık problemleri de gözlemleniyorsa vakit kaybetmeden bir hekime gidilmelidir. Yaşanan duruma yönelik gerekli görülmesi halinde uygulanacak testler ve değerlendirmeler neticesinde bir tedavi başlanabilir. Kalp çarpıntısına yönelik olan ilaç kullanımı fetüs üzerinde etkilere neden olabileceğinden ilaç seçimi doktor kontrolünde dikkatli şekilde yapılmalıdır.

Uzman hekimlerin öneride bulunduğu ilaçların dışında hamile kadınların yaşam tarzlarında bazı değişiklikler yapması faydalı olabilir. Yeterli ve sağlıklı beslenme ve doktor önerisine uygun hafif egzersizler yaşanan kalp çarpıntısının hafiflemesine katkıda bulunabilir. Ayrıca hamilelik sürecinde stresten, nikotinden ve kafein tüketiminden uzak durmak da önemlidir. Hamilelik süreci her kadın için farklı olduğundan yaşanan sağlık durumları da farklılık gösterebilir. Olası bir sağlık sorununda mutlaka bir uzman hekime danışmak en doğrusudur.

Hamilelikte Kalp Çarpıntısı Hakkında Sık Sorulan Sorular

Hamilelikte kalp çarpıntısı halsizlik yapar mı?

Hamilikte kalp çarpıntısı ve halsizlik görülmesi de söz konusudur. Gebeliğin başlangıcı itibariyle kişinin vücudundaki meydana gelen hormonal değişimler, kan basıncının artması ve metabolizmadaki farklılıklar bu duruma sebebiyet verebilir. Yine de yaşanan durumla ilgili uzman hekim görüşü almak faydalıdır.

Hamilelikte kalp çarpıntısı normal midir?

Genellikle hamilelikte kalp çarpıntısı normal kabul edilir. Hamile kadınların vücudu yaşanan fizyolojik değişimlere ve artan kan hacmi, metabolik değişimlere karşı uyum sağlamaya çalıştığından kalp çarpıntısı görülebilir. Ancak çarpıntının şiddetli olması, sürekliliği, yanı sıra nefes darlığı veya başka semptomların ortaya çıkması ciddi bir rahatsızlığa işaret edebileceği için vakit kaybetmeden bir uzman hekime gidilmesi gerekir.

Hamilelikte annenin kalp atışı kaç olmalı?

Hamile bir kadının normal kalp atış hızı genellikle dakikada 60 ila 100 arasındadır. Kalp atışı her bireye göre değişebilir ve kişinin genel sağlık durumu, yaş ve yaptığı aktiviteler de bu durumu etkileyen faktörler arasında yer alır. Hamilelik süreci boyunca düzenli olarak hekim kontrolünde olmak, yaşanabilecek herhangi bir sorunda uzman bir hekime başvurmak son derece önemlidir.

taurin nedir
CategoriesGenel

Taurin Nedir? Nasıl Elde Edilir?

Taurin, birçok gıdalarda ve içeceklerde bulunan ve özellikle sporcuların takviye olarak kullandığı bir amino asittir. Bunun yanında, taurin maddesi hemen hemen vücudun her bölümünde doğal olarak yer alır ve özellikle iskelet kaslarında dikkat çeker. Tarihçesine bakıldığında ise boğa safrasından izole edilerek ilk kez 1800’lü yıllarda elde edildiği görülür. Günümüzde ise yiyeceklerde ağırlıkla deniz ürünleri, et ve süt gibi besinlerde ön plana çıkması diyetlerin düzenlenmesini doğrudan etkiler. Tüm bu bilgiler doğrultusunda, esansiyel bir aminoasit olarak vücudun iskelet sisteminin koruması açısından tercih edilir.

Taurin Nedir?

Taurin; kalp, kas, beyin, göz retinası ve vücudun diğer bölgelerinde bulunan kükürt bazlı bir amino asittir. Genel olarak, vücudun mineral dengesini sağlamasını ve hücre seviyesinde dağılımını hızlandıran mekanizmalara destek olur. Bu açıdan, magnezyum, kalsiyum, potasyum gibi minerallerin vücutta fonksiyonel kullanımı açısından aracı bir molekül görevi üstlenir. Vücut tarafından üretilen taurin amino asit, bazı araştırmacılar tarafından ‘yaşam iksiri’ olarak da adlandırılır. Bunun nedeni ise gençlerde toplam vücut ağırlığının %0,1’ini oluştururken yaşlandıkça bu oranın %80 düşmesine bağlandığı içindir.

Enerji İçeceklerindeki Taurin Nedir?

Enerji içeceklerindeki taurin, fitness ya da egzersiz yaparken stresin yan etkilerini azaltmak için kullanılan bir gıda takviyesidir. Vücutta hücresel stres anında kalp atışının hızlanmasının ya da kas kasılmaları artışının azaltmasına destek olur. Ayrıca, spor anında kaybedilen su ve mineral dengesinin sağlanmasına yardımcı olmasıyla sentetik olarak içeceklerde sıklıkla kullanılır.

Diğer bir taraftan, bazı bilimsel makalelerde maddenin günlük alım dozu aşılmadığı taktirde enerji verici, canlandırıcı ve beyini yatıştırıcı etkileri olduğunu yayınlanmıştır. Buna istinaden, ürün popülerliği günümüzde gitgide artarak kullanım sıklığı dünya çapına ulaşmıştır.

Taurin Ne İşe Yarar?

Taurinin vücut metabolizmasında genel faydaları aşağıdaki gibi listelenebilir:

  • Vitamin ve minerallerin emilimine yardımcı olması ile öne çıkar. Özellikle, A vitamini ve B6 vitaminin yüksek ihtiva ile emilmesine destek olur.
  • Beyinde sıvı akışında potasyum ve kalsiyum gibi minarelerin dengesini sağlayarak hafızanın güçlenmesine yardımcı olur.
  • Hücrelerin su tutma kapasitesini dengeleyerek elektrolit dengesinin korunmasında destekleyicidir.
  • Böbrek üstü bezlerinden salınan yağ türevli hormonları düzenlemesi ile vücutta kolesterol seviyesinin kontrol edilmesine yardımcıdır. Bu sayede, LDL (Kötü huylu kolesterolün) düşmesine HDL olarak bilinen iyi huylu kolesterolün ise yükselmesini destekler.
  • Kalp kaslarını güçlendiren amino asit, kardiyovasküler hastalıklara karşı önlem alınmasında yardımcı moleküller arasındadır.
  • Sporcu performansını arttırmasıyla dikkat çeker. Bu açıdan, direnç ve dayanıklılık gerektiren spor dallarında kas yorgunluğunun önlenmesi açısından tercih edilir. Bu nedenle, özellikle atletler gibi uzun süreli spor yapan kişilerin aktivitelerine katkı sağlar.

Taurin Nasıl Kullanılır?

Taurin günlük takviye edici ürün olarak maksimum 3 grama kadar kullanımı güvenli olarak ifade edilir. Vücudun biyokimyasal yollarıyla fonksiyonel haline getiren maddenin yeterli dozda kullanımının sayısız faydaları mevcuttur. Bununla birlikte, sporcuların antrenman sırasında aminoasit birimini 2-3 gram gibi maksimum dozda kullanımı önerilirken metabolizmayı hızlandıracak kafein, l karnitin ya da omega 3 gibi ürünlerle birlikte kullanımı da tavsiye edilir. Tüm bu süreçte, uzman görüşü alınarak profesyonel bir destek ile doz ve kullanım süresi ayarlanabilir. Bunun temel nedeni, amino asit maddesinin miktarı her vücutta farklılık göstermesidir. Bu tarz farklı yöntemler için evde sağlık ve evde sağlık kapsamında online beslenme danışmanlığı seçeneklerine göz atabilirsiniz.

Taurin Ne Zaman İçilmelidir?

Sağlıklı bireylerde bu aminoasit yeterli miktarda bulunsa da dengesiz beslenme ya da yeterli besin tüketmeme nedeniyle eksikliği ortaya çıkabilir. Bu durumda, kişinin sportif aktiviteleri ve vücut aktivitesi negatif etkilenmeye başlayabilir. Genellikle, spordan önce toz ya da katı formda enerji içecekleriyle birlikte kullanımı dikkat çeker.

Taurin, spor öncesi ya da antrenmana girmeden alınacaksa ortalama 30 dakika öncesinde alınması tavsiye edilir. Kişi, ürünü Önerilen zaman ve uygun miktarda aldığında vücutta biyoyararlılığı yükselir. Ayrıca, kişi herhangi bir spor yapmıyorsa ve eksikliği de varsa doktor kontrolünde günlük alım değerlerinde bir süre bu amino asidi kullanabilir.

Taurin Nasıl Elde Edilir?

Taurin, doğal olarak safra ve pankreas gibi organlardan izole edilerek elde edilebilir. Laboratuvar koşullarında ise, sistein biyosentezinden elde edilebilir ya da amonyağın bromoetansülfonat tuzlarının alkilasyonundan sentetik olarak sentezlenebilir.

Taurin Nerede Bulunur?

Memeli canlıların hemen hemen hepsinde bulunan bu aminoasit, ağırlıkla karaciğer, pankreas, safra, kas ve kalpte bulunur.

Taurin İçeren Besinler Nelerdir?

Taurin, hayvansal gıdalarda daha yüksek miktarlarda bulunur. Bu kapsamda, aşağıdaki besinleri tüketerek alımları sağlanabilir:

  • Deniz ürünlerinde balık, istiridye, kalamar
  • Kırmızı et
  • Tereyağı, yoğurt, yumurta ve peynir
  • Bazı maden suları

Taurin Faydaları Nelerdir?

  • Anti-inflamatuar özellikleri ile vücudun bağışıklık sisteminin dengelenmesine destek olur.
  • Antioksidan özelliği ile vücutta kanın filtrelenmesine ve toksinlerin temizlenmesine yardımcı olur.
  • Hücre düzeyinde kalsiyumun giriş ve çıkışının kontrollü olmasında rol oynar.
  • Yağların sindiriminde önemli bir yer tutan safra tuzlarının sentezini destekler.
  • Sinir sisteminde nörotransmitter madde görevi görmesiyle sinir iletiminin korunmasına yardımcı olur.
  • Kan basıncını düzenleyerek yüksek tansiyon riskinin düşmesine destek olur.
  • Merkezi sinir sistemi fonksiyonlarını destekleyerek görme yetilerinin normal işlevde kalmasını sağlar.
  • Vücut indeksinin ve kas kütlesinin artışında destekleyici olması fiziksel gelişime katkı sağlamasını beraberinde getirir.
  • Kemik kırılmasının hızlı iyileşmesinde aktif rol oynar.
  • Kan damarlarının çeperlerinin antioksidan etkiyle korunmasında destekleyicidir.
  • Depresyon, anksiyete, alkol bağımlılığı, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi psikolojik hastalıkların önlenmesine yardımcıdır.

taurin nedir

Taurin Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Taurin genel olarak aşağıdaki hastalıkların tedavisinde destek olarak kullanılabilir:

  • Obezite ve yüksek kolesterol problemi
  • Kaygı durumu ve depresyon
  • Parkinson ve bunama ile ilgili problemler
  • Çocuklarda otizm durumlarında
  • Hipertansiyon ve damar sertleşmesinde
  • Böbrek işlev bozukluğu hastalıklarında
  • Gut, hipotiroidizm ve kısırlık problemlerinde ek gıda takviyesi olarak kullanımı yapılabilir.

Taurin Hakkında Sık Sorulan Sorular

Taurin kimler kullanamaz?

Uzmanlar, bebeklerin, çocukların ve hamilelerin dışarıdan almasını sakıncalı bulmuştur.

Taurin zararlı mıdır?

Taurin maddesinin kendisi de vücutta sentezlendiği için herhangi bir yan etkisi mevcut değildir. Bebek mamalarından enerji içeceklerine kadar birçok yiyecek ve içecekte bulunması da bunun en büyük kanıtıdır. Diğer bir taraftan, kişi maddeyi gıda takviyesi olarak aldığında yanlış şekilde kullanırsa bazı yan etkiler oluşabilir. Taurin zararları arasında yüksek dozda alındığında panik atak ve anksiyete bozukluğu hastalarını negatif etkilenmesi vardır. Bazı kişilerde de direk yan etki yaparak mide bulantısı, görme bozukluğu ve çarpıntı da yapabilir.

Taurin kilo verdirir mi?

Aminoasit türevli bir madde olmasından dolayı tok tutma özelliği mevcuttur. Gıda alımının sınırlandırmasından dolayı kişiler günlük kaloriden daha az besin tüketirler. Bu sayede, kilo vermede dolaylı bir fayda sağlar. Ayrıca, mutluluk hormonun sentezine yardımcı olduğu için inflamasyon etkisinin oluşmasını engellemede yardımcıdır. Bu doğrultuda, vücutta ödem ve şişkinlik gibi yalancı kilo olarak ifade edilen durumların oluşmasını önlemede destekleyicidir.

Taurin uyku yapar mı?

Fazla miktarda alındığında uyku düzenini bozabilir, böylece kişi günlük biyolojik saate uygun uyku süresinin altına düşebilir. Ek olarak, gıda takviyesi olarak bu madde aşırı alınırsa ciddi uykusuzluk problemleri ile karşı karşıya kalınabilir. Son olarak, kişi uykusuzlukla beraber kronik halsizlik şikayetleri de artabilir.

kundak nedir
CategoriesGenel

Kundak Nedir? Bebekler Neden Kundaklanır?

Kundak, geleneksel bebek bakım yöntemleri arasında yer alsa da sağladığı yararlar bakımından sıkça kullanılır. Kundaklama bebeğin sakinleşmesini ve anne karnındaymış gibi güvende hissetmesini sağlar. Sağladığı yararlar ile bilinse de yapılan yanlış kundaklama bebeğe ciddi zararlar verebilir.

Kundak Nedir?

Kundak, geleneksel bebek bakım yöntemleri arasında yer alan, bebeğin terlemesini önleyip rahat ve derin uyku uyumasığını sağlayan ince bir bezdir.

Kullanılan bez hava alan ve esnek bir yapıya sahip olup bebeğin terlemeden derin bir uyku uyumasına yardımcı olmak amacıyla tasarlanır. Bebeğin içine sığabileceği bir boyuta ve kare yapıya sahiptir. Bu bez sayesinde bebeklerin derin bir uyku uyuması sağlanır.

Bebekler Neden Kundaklanır?

Kundak, bebeklerin derin bir uykuya dalmasını sağlayan eşyalardan biridir. Uyku açısından sağladığı başarı bebeklerin kundaklanmalarının temel nedenlerindendir. Aynı zamanda bebekte güven duygusunun oluşması, soğuk havadan etkilenmesini önleme, kan dolaşım ve sinir sisteminin gelişimine olumlu etki yapar.

Bebeklere Kundak Yapılmazsa Ne Olur?

Bebeklere kundak yapılmazsa ciddi bir sağlık sorunu ile karşılaşılmaz. Bebek anne karnından sonraki hayata alışma sürecinde huzursuz ve tedirgin olabilir. Gece uykularında bazı sorunlar ya da geceleri oluşan sürekli ağlama ile de karşılaşılabilir.

Bebek Nasıl Kundaklanmalıdır?

Bebeklerde kundaklama yapılırken bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Bu noktalara dikkat etmemek ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Kalça çıkıklığı başta olmak üzere ameliyat gerektiren ya da bebeğin vücut gelişimini engelleyen sorunlarla da karşılaşılabilir.

Bu sorunlar ile karşılaşmamak adına şu noktalara dikkat etmeniz gerekir:

  • Doğru kundaklama için doğru bir kundak tercih etmelisiniz. Satın alacağınız ürünün geniş olması gereklidir. Geniş bir ürün bebeğinizin vücudunu tam olarak sarmada size kolaylık sağlar. Aynı zamanda ürünün yumuşak ve esnek olmasına da dikkat etmelisiniz. Yumuşak bir ürün bebeğinizin uyku kalitesini artırırken anne karnındaymış hissi oluşmasını da destekler. Esnek yapısı ise bebeğinizin sağlığının korunmasında öneme sahiptir.
  • Kundak seçimini yaptıktan sonra ürünü yatak benzeri düz bir zemin üzerine yerleştirin.
  • Ardından kare ürünün bir köşesini katlayın. Katladığınız kısmın çok kalın olmamasına ve ürünün fazla kısalmamasına dikkat etmelisiniz.
  • Köşesini katladığınız kısım üzerine bebeğinizin boynu gelecek şekilde yerleştirin. Yerleştirme işlemi sırasında katladığınız köşenin yüksek olmadığından ve bebeğin başının rahatsız etmediğinden emin olmalısınız.
  • Yerleştirdiğiniz bebeğinizin önce bir kolunu bedenine yaklaştırın. Ardından o bölümde kalan ve üçgen şekle sahip olan kumaşı bebeğin sırt kısmına gelene kadar çekerek yerleştirin.
  • Aynı işlemi diğer kol içinde yapın. Bu kısımda kalan fazlalığı bebeğin sırtında yer alan ürünün altına gelecek şekilde yerleştirin.
  • Kundaklama işlemi sırasında kol kısmını sıkı bir şekilde sarabilirsiniz. Fakat kalça kısmı ve bacakları gevşek bir şekilde sarmanız gerekir. Kalça kısmını sıkı sarmanız bebeğinizin çeşitli sağlık sorunları ile karşılaşmasına neden olabilir.
  • Sarma işleminden sonra ekstra bir kumaş ya da ip ile bebeğinizi bağlamayın. Kumaşı sıkıştırmanız yeterli olur.

bebeklerde kundak nedir

Yarım Kundak Nasıl Yapılır?

Yarım kundak, bebeklerde görülen gaz sancısı benzeri problemler için sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntemde bebeğin hareket özgürlüğü kısıtlanmaz. Üst vücut hareketleri rahat bırakılırken alt beden bir kundak aracılığı ile sarılır. Sarma işlemi sırasında bebeği rahatsız etmeyecek sıkılığın ayarlanması gerekir. Bebeği rahatsız edecek oranda sıkılığın yapılması sağlık sorunlarına neden olabilir. Olması gerekenden az sıkılık ise amaçlanan işleve ulaşmayı engelleyebilir.

Kundak Yapılmaya Ne Zaman Başlanmalıdır?

Kundak yapılmaya bebeğin doğduğu an itibari ile başlanabilir. Yeni doğan bebeklerde kullanılan bu yöntem ile onun anne karnı dışındaki dünyaya rahat bir şekilde alışması amaçlanır. Yeni ortamın neden olacağı huzursuzluk ya da güvensizlik hissetmesini engellemek adına kullanılır. Bu süreçte bebek kundaklanması hassasiyet ile yapılmalıdır. Sürece başlamak için yarım kundaklama yöntemi tercih edilebilir. Bu tarz yöntemler için profesyonel destek almak isterseniz evde sağlık uygulamasından da yararlanabilirsiniz.

Bebekler Ne Zamana Kadar Kundak Yapılır?

Kundak ne zamana kadar yapılır sorusu ebeveynlerin kafasında soru işareti oluşturabilir. Bu sorunun cevabı ise ilk üç aydır. Bebek doğdu an itibariyle kundaklanmaya başlasa da zamanla yavaş yavaş kundaktan çıkarılması gerekir. Çıkarma süresi içinse üç ay yeterli olup alıştırılarak yavaş adımlar ile süreç sona erdirilir. Yarım kundak ne zamana kadar yapılır sorusunun cevabı da ilk üç aydır. Uzmanlar tarafından üç ay üzeri bebeklerin kundaklanması tavsiye edilmez.

Bebeklerde Kundak Nasıl Bırakılır?

Kundak nasıl bırakılır sorusunun cevabı ise bebeğe göre farklılık gösterebilir. Bazı bebekler kundaktan hemen çıkarılabilirken diğerleri için alışma süreci gerekir. Bunun kararını verebilmek için bebeğinizin davranışlarını gözlemlemelisiniz. Bebeğinizi kundaklamadığınızda tedirgin hareketler yapıyor ya da ellerini kontrol etmede sorun yaşıyor, yüzünü çiziyorsa hemen bu işlemi bırakmanız tavsiye edilmez. Bu durum ile karşılaşıyorsanız şu adımları izleyebilirsiniz:

  • Öncelikle yarım kundağa geçiş yapabilirsiniz.
  • Yarım kundağa alışan bebeğiniz için bir sonraki adıma geçebilirsiniz. Bu adımda bebeğinizin bir kolunu kundak dışında bırakmanız yeterli olur.
  • Daha sonra bebeğinizin iki kolunu da kundaktan çıkarabilirsiniz.
  • Bu durumu alışan bebeğinizin gövdesini de kundaktan çıkararak uykuya dalmasını sağlayabilirsiniz.

Her aşamaya bir ya da iki gün devam etmelisiniz. Bu süre sonrasında bir diğer aşamaya geçebilirsiniz. Bebeğiniz kundaksız yatağın içinde huzursuz oluyor ise onunla uyumayı deneyebilirsiniz. O uykuya dalmadan önce ellerinizi göğsüne yerleştirebilir, ardından yavaş yavaş ellerinizi çekebilirsiniz. Bu uygulama da bebeğinizi yeni bir alışkanlık kazandırmamaya özen göstermelisiniz.

Kundak ne zaman bırakılmalı sorusunun cevabı bebeğe göre değişiklik gösterebilir. Bebeğiniz hareketlenmeye ya da yatak içerisinde dönmeye başladığı zaman kundak dışına çıkarmanız gerekir.

Kundak Hakkında Sık Sorulan Sorular

Kundak için en doğru örtü nedir?

Mevsime uygun, geniş ve esnek bir örtü bebeğiniz için uygun olur.

Bebekler uyurken kundak yapılmalı mı?

Derin bir uykuya dalabilmesi için kundak yapılması tavsiye edilir.

Yazın bebeklere kundak yapılır mı?

İnce ve terletmeyen bir örtü ile kundak yapılabilir.

Bebeğe kundak yapmak doğru mu?

Doğru yöntem ve örtü ile kundak yapılabilir.

bunyon nedir
CategoriesGenel

Bunyon Nedir? Bunyon Nasıl Geçer?

Bunyon, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen rahatsızlıklardan biridir. Bu rahatsızlık, ayak baş parmağının yan kısmında oluşan şişme sonucunda görülür. Oluşan şişlik, adım atmayı engelleyecek düzeye ulaşabileceği gibi ayağın tamamını kapsayan sağlık sorunlarına da neden olabilir.

Bunyon Nedir?

Bunyon, ayak baş parmağının dış kısmında oluşan çıkıntı şeklindedir. Bu çıkıntı, farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Bazı kişilere genetik olarak aktarılabileceği gibi sivri burunlu ve sıkan ayakkabıları uzun süre kullanmak da rahatsızlığın nedenleri arasında yer alır.

Nedenleri kişiye göre değişkenlik gören bunyon, genel olarak genetik faktörlerden kaynaklanır. Genetik faktörün yanı sıra bazı ayakkabı modelleri de ayak yapısının bozulmasına yol açabilir. Ayrıca çocuk felci de bunyon oluşumuna yol açan nedenlerden biridir.

Bunyon Neden Oluşur?

Bunyonun oluşma nedenleri kişiye bağlı olarak farklılaşabilir. Bunyon nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Bu rahatsızlıkla karşılaşma nedenlerinden biri genetik faktörlerdir. Bazı kişilere bu rahatsızlık anne, baba ya da yakın akrabalarının genleri aracılığı ile karşılaşabilir ya da taşıyabilir.
  • Bazı ayakkabı modelleri, ayak yapısının bozulmasına neden olabilir. Uç kısmı sivileşen, yüksek topuğa sahip olan ya da ayağı sıkı bir şekilde saran ayakkabılar, ayak parmaklarında çeşitli değişikliklerin oluşmasına neden olabilir. Bu değişikliklerden biri de bunyon olarak insan hayatını etkiler.
  • Çocuk felci gibi bazı sağlık sorunları da bunyon ile karşılaşma nedenleri arasında yer alır. ,

Farklı nedenlere dayanan bunyon ağrısı, tedavi edilmediğinde insan hayatını etkileyen sağlık sorunlarına neden olabilir. Eklem ve kıkırdak sisteminin zedelenmesine ilerleyen süreçlerde ise yürüme sırasında karşılaşılan şiddetli ağrıya dönüşebilir.

Bunyon Oluşumu Belirtileri Nelerdir?

Ayakta bunyon oluşumunun bazı belirtileri vardır. Bu belirtiler, kişiye bağlı olarak farklılaşabileceği gibi uzman doktor ile görüşülmeden kesin teşhis konulmaması tavsiye edilir.

Bunyon belirtileri şu şekilde çeşitlendirilebilir:

  • Ayak baş parmağının etrafında ya da yan kısmının biraz alt bölgesinde şişlik görülmesi bu rahatsızlığın belirgin belirtileri arasında yer alır.
  • Baş parmağının çevresinde ya da yan kısmında kızarıklık ya da şişlik ile karşılaşılması da belirtilerden biridir. Bu belirti, eklem bölgesinde görüldüğünde ciddi bir anlam taşımazken eklem dışında oluşuyorsa bunyon belirtileri arasında kabul edilebilir.
  • Baş ve yan tarafında yer alan parmağın arasında nasır oluşumu ya da anormal sertlik ve acıda rahatsızlıkla karşılaşma ihtimali doğurabilir.
  • Baş parmağını rahat bir şekilde hareket ettirememek ya da hareket sırasında çeşitli kısıtlama ya da zorluklar ile karşılaşmak da belirtiler arasında yer alır.
  • Aynı zamanda ara ara karşılaşılan ya da sürekli ayak bölgesinde oluşan bunyon ağrısı da bu rahatsızlığın belirtilerindendir.

Bunyon Nasıl Tedavi Edilir?

Bunyonun tedavi edilmesi için kullanılan yöntem ameliyattır. Ameliyat kesin sonuca ulaşmayı sağlarken rahatsızlığın ilerlemesini önlemek ya da oluşan ağrıyı azaltabilmek adına farklı yöntemler kullanılır. Bu yöntemler; bitkisel ürünler, ilaç tedavisi ve bunyon egzersizleri şeklide sıralanabilir. Doğru yöntemi bulabilmek adına doktorunuza danışabilir ya da evde sağlık uygulamasından yararlanabilirsiniz.

Bunyon Ameliyatsız Tedavi Edilir mi?

Bunyon rahatsızlığı ameliyat olmadan tedavi edilemeyebilir. Fakat oluşan ağrı ya da ilerleme bunyon bitkisel tedavi yöntemleri, egzersizler ya da ayak bunyon koruyucular ile giderilebilir ya da yavaşlatılabilir.

Bitkisel ürünler ve ilaçlar ile oluşan ağrı ve acı dindirilebilir. Egzersizler ise kasların güçlenmesini sağlayarak hareketlerin özgürleşmesine yardımcı olur. Bunyon koruyucularda oluşan şişliğin ilerlemesini engellemek, çıkıntılı görüntünün önüne geçebilmek adına kullanılır.

bunyon

Bunyon Ağrısına İyi Gelen Bitkisel Ürünler

Bunyon ağrısına iyi gelen bitkisel ürünler vardır. Bu ürünler ve kullanım yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Aynı Sefa Çiçeği: Bunyon ağrısı için aynı sefa çiçeğinin yapraklarını çıkarın ve ezin. Ezdiğiniz yaprakları bölge üzerine getirerek kuruyana kadar bekleyiniz. Birkaç gün tekrar etmeniz karşılaştığınız ağrının azalmasını sağlayabilir.
  • Zerdaçal: Zerdaçal ile suyu bir araya getirerek macun kıvamında bir karışım oluşturun. Oluşturduğunuz karışımı bölge üzerine getirerek gece boyunca bekletin. Düzenli kullanım ile ağrı azalabilir.
  • Zeytinyağı: Bitkisel içeriğe sahip olan zeytinyağını masaj için kullanabilirsiniz. Bölge üzerine bir miktar zeytinyağı dökün ve dairesel hareketler ile bölgeye masaj yapın. Bu uygulama da ağrınızın hafiflemesine yardımcı olur.
  • Papatya: Kurutulan papatyaları çay şeklinde demleyin. Ardından gece yatmadan önce düzenli olarak tüketin. Bu uygulama bunyonun neden olduğu iltihapların giderilmesine de yardımı olabilir.

Ayaktaki Bunyon Ağrısı Nasıl Geçer?

Ayaktaki bunyon ağrısını geçirebilmek adına doktor tavsiyesi ile ağrı kesici ilaçlar kullanabilirsiniz. Bitkisel tedavi yöntemleri denemek istiyorsanız; zerdeçal, papatya, zeytinyağı ya da aynı sefa çiçeğini kullanabilirsiniz. Aynı zamanda bunyon koruyucularda çeşitli darbelere karşı ayaklarınızın korunmasına yardımcı olur. Koruyucular, ayak şeklinizin düzenlenmesi ve ağrının azaltılması adına da tercih edilir.

Ayaklarınızı güçlendirebilmek ve hareket özgürlüğü kazanabilmek adına çeşitli egzersizler de yapabilirsiniz. Bu egzersizler için zemine bir havlu, kalem ya da tenis topu benzeri ayak parmaklarınız ile kavrayabileceğiniz bir nesne yerleştirin. Ayak parmaklarınız ile nesneyi tutmaya, havaya kaldırmaya ya da oynamaya çalışın. Bu hareketler, ağrının azalmasına ve rahatsızlığın ilerlemesini engellemeye yardımcı olabilir.

Bunyon Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Ayak bunyon ağrısı ilerleyen dönemlerde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu sağlık sorunlarının başında yürüme sırasında oldukça fazla ağrı ile karşılaşma olsa da ilerleyen süreç içerisinde kıkırdak ve eklem sistemlerinde kireçlenme ya da iltihaba neden olabilir. Aynı zamanda bunyon kemiği, diğer parmakların üzerine eğilebilir. Bu durum çeşitli nasırların oluşmasını da tetikleyebilir.

Bunyon Hakkında Sık Sorulan Sorular

Ayak Bunyon Koruyucu Nasıl Kullanılır?

Koruyucularda baş parmak için bir açıklık bırakılır. Bu açıklıktan baş parmağınızı geçirerek ürünü kullanabilirsiniz.

Bunyon Ameliyatı Ne Kadar Sürede İyileşir?

Ayak bunyon ameliyatı iyileşme süreci kişiye göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak 6 – 8 hafta arasında iyileşir.

Bunyon Ameliyatı Kaç Yaşında Yapılır?

Bunyon ameliyatı için belirli bir yaş kısıtlaması bulunmaz. Doktorların tavsiyesi kapsamında tedaviye başlanabilir.

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?