CategoriesGenel

GASTRİT NEDİR? GASTRİT BELİRTİLERİ NELERDİR?

Gastrit günümüzde en sık karşılaşılan mide sorunudur. Sıklıkla midede ağrı, yanma, kazınma ve ekşime şikayetleri ile kendini gösteren gastrit, yaşam kalitesini oldukça düşürmektedir. Midede bu tür sorunlar görülmesi halinde vakit kaybedilmeden doktora başvurulması ve erken dönemde tedavi başlanması önemlidir. Memorial Şişli Hastanesi İleri Endoskopi Merkezi’nden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Çolak “Gastrit nedir, belirtileri nelerdir, gastrit nedenleri nelerdir ve tedavisi nasıldır?” gibi soruların yanıtlarını paylaştı.

Gastrit nedir?

Gastrit, kısaca mide iç yüzeyinin iltihaplanmasıdır. Midemizin içerisinde sindirimi kolaylaştıran ve gıdaların parçalanmasına yol açan asit vardır. Mide içinde yoğun bir asit bulunmasına ve bu asitin gıdaları parçalayıcı etkisi olmasına rağmen bu asit mide dokusuna zarar vermemektedir. Bunun nedeni de mide dokusu ile asit arasında bir bariyer varlığıdır. Bu sümüksü bariyer sayesinde mide içindeki asit, mide dokusuna zarar vermemektedir. Gastritin en sık nedenleri de aslında bu koruyucu bariyere zarar veren sebeplerdir. Bu bariyerin ortadan kalkması, mide asitinin mide dokusuna zarar vermesine ve gastrite yol açmaktadır. Bu bariyere zarar veren en sık nedenler ağrı kesici ilaç kullanımları, Helicobacter Pylori adlı (gıdalarla alınan) bakteri, alkol kullanımı, sigara, yoğun kahve tüketimi, fastfood (hazır) gıdalar, kızartmalar olarak sayılabilir. Gastrite yol açan nedenler aynı zamanda mide ülserine de yol açabilmektedir. Mide ülseri ise mide içinde oluşan gastrite göre daha derin yaralar olarak özetlenebilir. Gastrit tedavi edilmediği durumlarda ülsere ve mide kanamalarına yol açabilmekte olup, erken dönemde kolaylıkla tanı konabilmekte ve kolaylıkla da tedavi edilebilmektedir. Genellikle mide ilaçları ve şurupları ile geçiştirilen ve önemsenmeyen bu durum; kronik gastrit, ülserler, mide kanamaları ve aynı zamanda sürekli kullanıldığı için mide ilaçlarına bağımlılığına yol açabilmektedir. Bu nedenle mide şikayeti olması halinde doktora gecikmeden başvurulması önerilmektedir.

Gastrit belirtileri nelerdir?

Gastriti olan kişilerin şikayetlerinin başında mide ağrısı ve midede yanma şikayetleri gelmektedir. Bunun dışında mide krampları, midede kazınma hissi, bulantı, hazımsızlık şikayetleri de sık görülmektedir. Bazı kişilerde bu şikayetlere göğüste yanma, ağıza acı su gelme gibi reflü şikayetleri de eşlik edebilmektedir. Özellikle mide kazınması olan kişilerde bir şeyler yeme ihtiyacı olmakta ve gıda alımı ile mide şikayetleri kısmen hafiflemektedir. Bu durum mide şikayetleri ile birlikte kilo artışına da yol açabilmektedir. Bunun yanında bakterilerin işin içinde olduğu durumlarda ağız kokusu da olabilmektedir. Ayrıca gastriti olan kişilerin bir kısmında da şikayet görülmeyebilmektedir.

Gastrit neden olur?

Gastritin en sık nedenleri arasında; sağlıksız beslenme, gıdalarla alınan Helicobacter pylori bakterisi, ağrı kesici ilaç kullanımı, bazı kan sulandırıcı ilaçlar, asitli içecekler, yoğun alkol ve sigara kullanımı, fazla miktarda kahve tüketimi ve stres yer almaktadır.

Gıdalardan özellikle düşük kaliteli yağların kullanılması, hazır gıdalar, yoğun kimyasal içeren katkı maddelerinin kullanımı mide sağlığını olumsuz etkilemektedir. Meşrubatların tüketimi de sadece mide değil, hem içerdikleri şeker ve tatlandırıcılar hem de kimyasal içerikleri nedeni ile tüm vücut sağlığı açısından sağlıksız ürünlerdir. Stres ve psikolojik faktörler mide ve bağırsaklar üzerinde sanılandan çok daha fazla etkiye sahiptir. Stres, mide asit salgısının artmasına, kortizon hormonunun artması ile mide içindeki asitten mide dokusunu koruyan bariyerin azalmasına ve bu nedenle de gastrite yol açabilmektedir. Bu nedenle bazı hastalar doktora sadece stres olduğunda veya üzüntü ile meydana gelen mide şikayetleri ile başvurabilmektedir.

Günümüzde gastritin diğer önemli sebeplerinden birisi de ilaç kullanımlarıdır. Özellikle baş ağrısı, adet ağrısı nedeni ile ağrı kesici kullanımı gastritin sık nedenlerinden birisidir. Bunun dışında kan sulandırıcı ilaç kullanımı, kortizon ilaçları gibi bazı ilaçlar da gastrite yol açabilmektedir.

Helicobacter pylori adlı bakteri ağız yoluyla bulaşan, genellikle gıdalarla ve öpüşme ile eşler arasında geçişi olabilen bir bakteridir. Bizim ülkemizde de sıklığı oldukça yüksek olup neredeyse her iki kişiden birinde bu bakteri bulunmaktadır.

Gastrit çeşitleri nelerdir?

Süreye göre bakıldığında akut ve kronik gastrit olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Kısa süre içinde gelişen, örneğin yoğun bir ağrı kesici kullanımını takiben başlayan akut gastrit, uzun süredir (aylar ya da yıllardır olan) ara ara mide şikayetleri ile giden Helicobacter pylori bakterisi ilişkili kronik gastrit olarak özetlenebilir.

Yerleşim yerine göre midenin alt kısımlarını tutan antral gastrit, tüm kısımlarını tutan pangastrit olarak da sınıflanabilmektedir.

Bunların yanı sıra, midenin içindeki kıvrımların silikleşmesi ve düzleşmesi ile giden atrofik gastrit tablosu da özel bir gastrit çeşididir. Bu durumda midenin içindeki mide yüzey alanını genişleten kıvrımlar silinir ve mide iç yüzeyi düzleşmiş olur. Bu tablo genellikle ağrı ve yanmaya yol açmamakla birlikte hem asit salgısı azaldığı için hazımsızlığa hem de emilim ve salgı yüzeyi azaldığı için demir ve vitamin eksikliği gibi durumlara yol açabilmektedir.

Gastrit teşhisi nasıl konulur?

Mide şikayetleri olan ve gastrit düşünülen olgularda en güvenilir tanı yöntemi endoskopi ile mideye bakılması yani gastroskopi işlemidir. Bu yöntem sadece gastritin görülmesi için değil aynı zamanda (ülser, polip, tümör ve kanser gibi) başka hastalıkların olup olmadığının da ayırt edilebilmesi için gerekli bir yöntemdir. Gastroskopi yaklaşık 5 dakikalık bir işlem olup, anestezi altında yapılan, oldukça konforlu, ağrısız ve acısız bir işlemdir. Aynı zamanda işlem sırasında Helicobacter pylori bakterisinin olup olmadığının da anlaşılmasına imkan vermektedir. Bunun için işlem sırasında mideden toplu iğne başı büyüklüğünde biyopsi alınır ve bu mikroskopta incelenerek midede bakteri olup olmadığı anlaşılır.

Gastrit tedavisi nasıl yapılır?

Gastrit tedavisinde öncelikle neye bağlı gastrit geliştiğinin ortaya konması gerekmektedir. Ağrı kesicilerin kesilmesi, gereksiz ilaçların kesilmesi, yoğun alkol, sigara ve kahve tüketiminin önlenmesi, sağlıksız yiyecek ve içeceklerin diyetten çıkartılması gibi önlemler çoğu hastada fayda sağlamaktadır. Ayrıca doktor tarafından önerilecek mide koruyucu, mide asidini azaltan ilaçlar da tedavide sıklıkla kullanılmaktadır. Altta yatan H. pylori varlığında ise antibiyotikli tedaviler gereklidir.

Siz de mide sağlığınızla birlikte genel sağlığınızla ilgili bilgi almak istiyorsanız Memorial Evde Sağlık kapsamında Genel Sağlık Paketi ile gerekli testleri evinizin konforunda yaptırabilirsiniz. Bilgi için: https://evdesaglik.memorial.com.tr/urun-ve-hizmetler/laboratuvar-paketleri-c/genel-saglik-c8/

 

CategoriesGenel

DOĞUM SANCISI

Yaklaşık 40 haftalık hamilelik serüveninin sonunda doğum gerçekleşmektedir. Ancak anne adayları bu aşamada en çok doğum sancısının nasıl bir şey olduğunu merak edip endişe de duyabilmektedir. Doğum sancısı bebeğin dünyaya gelmesini sağlayan bir ağrıdır ve annenin bu süreci konforlu bir şekilde geçirmesi için çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Gürkan Gürsoy, doğum sancısı nedir, belirtileri nelerdir konusu hakkında bilgi verdi.

Doğum sancısı nedir?

Rahim, ucunda rahim ağzı olan, yanlarında da fallop tüpleri bulunan, kasılma yeteneği bulunan bir kadın üreme organıdır. Rahim kas yoğunluğu açısından vücudun en güçlü organlarından biridir. Bebeklerin anne karnında gelişimini sağlaması ve tamamlaması için gerekli ortamı oluşturur, bebeği dışarıdan gelecek darbelere karşı içindeki amniyon sıvısı ile birlikte korur ayrıca bebeklerin dünyaya gelmesi için kasılma ile itici gücü sağlayan bir organdır. Bu kasılmalar doğum sancısı olarak anne tarafından hissedilir. Doğum sancısı karında, tüm gövdede, pelvik bölgede, mesane ve bağırsaklarda hissedilmektedir.

Doğum sancısı belirtileri nelerdir?

Doğum sancısının aşamaları vardır. Erken doğum ağrısı aşaması 6 saat veya bazen daha uzun sürebilir. Bu süreçte rahim ağzı 3-4 cm arasında genişler ve incelmeye başlar. Hissedilen ağrılar da 30-60 saniye arasında sürer, her 5 dakika ila 20 dakikada bir gelir. Sonrasında bu ağrılar daha güçlü ve daha sık olur. Aktif doğum ağrısı aşaması da 2-8 saat arasında sürer. Ağrı ve kasılmalar daha birbirine yakın zamanda ve sık meydana gelir. Rahim ağzı da ortalama 7 cm kadar genişler. Son bir aşama daha vardır ki bu aşamada da 1 saat ağrı çekilir. Rahim ağzı 10 cm kadar açılmıştır. Yoğun, sık aralıklı ağrılarla birlikte mide bulantısı, kasık ağrısı da hissedilebilmektedir. Doğum sancısının belirtileri rahim kasılmaları, düzenli ağrı hissi, sık tuvalete çıkma isteği, üst karın bölgesinde rahatlama hissi, doğum suyunun gelmesi, nişan gelmesi olarak sayılabilir. Toplum arasında “Suyun gelmesi” olarak da yorumlanabilen doğum sancıları hemen doğumu getirmez. Yani su gelmesiyle doğumun hemen olacağı zannedilse de, de su geldiğinde mutlaka doğum başlamaz. Bazı durumlarda nişan geldiğinde doğum başlar bazılarında da başlamaz. Doğumun ne aman başlayacağı kişiye göre değişmektedir. Bazen gebeliğin son ayında adet sancısı gibi ağrı olarak tabir de edilebilir. Doğum sancısında rahim bir yumruk gibi kasılır ve sonra gevşer. Bu kasılmalar da sancı belirtisi arasında yer alır. Bu arada her kasılma da doğum sancısı olmayabilir. Anne adayı duruş pozisyonunu değiştirdiğinde ağrı azalırsa buna yalancı doğum sancısı denir. Gerçek doğum sancısı her pozisyonda olur.

Suni sancı nedir?

Bazı anne adaylarında gebelik haftası dolduğu halde çeşitli nedenlerle doğum sancısı çekmez. Bu durumda doğum sancısı ilaçla başlatılır. Buna da suni sancı denir. İlaçlar, doğum sancısını oluşturan rahim kasılmalarını başlatan oksitosin hormonunu içerir.

Doğum sancısı kaç dakikada bir gelir?

Doğum sancıları gebeliğin 38 ila 42.haftaları arasında gelebilir. Genelde ilk sancılar 5 ila 20 dakikada bir gelir. Sonrasında bu sancılar daha kısa sürelerle sık sık gelmeye başlar. Ebeveyn adayları genelde “Doğum sancısı kaç dakikada bir gelirse hastaneye gidilir?” sorusunun yanıtını sıklıkla merak eder. Anne adayı sancılandığı anda hastaneye gitmekte fayda vardır.

Gerçek doğum sancısı nasıldır?

Doğum sancısı genelde karında ya da rahimde görülen tüm sancılardan daha farklıdır. Sırtın alt bölgesinde başlar, sonrasında düzenli aralıklarla sıklaşır, süresi uzar ve şiddetlenir. Bazı anne adayları doğum sancısını çok şiddetli regl ağrısı ama sürekli olan bir ağrı olarak da tanımlayabilir. Anne adayları genelde “Doğum sancısı karın ağrısı gibi olur mu?”, “Doğum sancısı gaz sancısına benzer mi?” gibi soruların yanıtlarını mutlaka araştırır. Her anne adayının ağrısı farklıdır. Ağrı anne adayından anne adayına göre değişebilir.

Doğum sancıları ne zaman başlar?

Genellikle gebeliğin 38. İle 42. Haftaları arasında doğum sancıları başlayabilmektedir.

Doğum sancısını azaltmak için ne yapılır?

Doğumdan önce sancının verdiği rahatsızlık hissini azaltmak için neler yapılabileceği kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile önceden konuşulmalıdır. Anne adayının bu süreçte olumlu düşünmesi ağrılarının hafiflemesine yardımcı olabilir. Doğum öncesi olan doğum eğitimlerinde eşle birlikte masaj öğrenilebilir ve doğum sancılarında bu masajdan fayda sağlanabilir. Gebelik boyunca egzersiz yapılması, ağrılar üzerinde olumlu etkiler verebilir. Bunun yanında doğum sancıları sırasında yürümek, bulunulan pozisyonu değiştirmek de ağrıyı hafifletir. Ayrıca ilaç seçenekleri de mevcuttur. Tıbbi duruma göre epidural ve spinal anestezi yöntemlerinden de faydalanılabilir.

Bölgesel anestezi bebeğe zararlı mı?

Araştırmalara göre anestezi bebek ve anne için güvenlidir.

Epidural anestezi ne kadar sürede etkisini gösterir?

İlaç enjekte edildikten 10 ila 20 dakika içinde etkisini gösterir. Epidural anestezinin ağrı kesici etkisi doğum eylemi boyunca sürer.

Epidural anestezide doğumu hissetmek mümkün mü?

Ağrılar konusunda anne adayında bir rahatlama olmakla birlikte kasılmalardan gelen baskı hissedilir olur.

Siz de hamile kalmayı planlıyor ve bebeğinizi sağlıkla dünyaya getirmek istiyorsanız Memorial Evde Sağlık kapsamında Kadın Üreme Sağlığı Paketini alabilir ve gerekli testleri evinizin konforunda yapabilirsiniz. Bilgi için linke tıklayın

https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/kadin-ureme-sagligi-paketi-detayli/

CategoriesGenel

Kemik erimesi (Osteoporoz)

Kemik erimesi yani osteoporoz, normal kemik dokusunun kaybı nedeniyle kemik yoğunluğunda azalma ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Osteoporoz, kemiğin bir travma veya yüke karşı direncinde azalmaya ve bunun sonucunda kırıkların ortaya çıkmasına neden olur. Yıllar geçtikçe tüm insanlar kemik kütlesini bir miktar kaybeder, bu nedenle yaş ilerledikçe osteoporoz daha yaygın görülür. Kadınlarda menopozdan sonraki ilk yıllarda, kemik erimesi hızlanmaktadır. Özellikle 65 yaş ve üstü bireyler için kemik yoğunluğu testi (kemik dansitometrisi) önerilmektedir. Memorial Şişli Hastanesi Geriatri (İleri Yaş Hastalıkları) Bölümü’nden Uz. Dr. Yıldıray Topçu, kemik erimesi (osteoporoz) hakkında bilgi verdi.

Kemik erimesi (Osteoporoz) nedir?

Kemik, sürekli yenilenen canlı bir dokudur. Kemik erimesi ileri yaş veya çeşitli hastalıklar nedeni ile kemik kütlesinin azalması ve kemik mikro mimarisinin bozulması sonucu kemik kırılganlığının artması ile karakterize bir kemik hastalığıdır. Osteoporoz ya yeni kemik oluşumu azaldığından ya da kemik yıkımı arttığından ya da her iki nedenden dolayı ikisi arasındaki denge bozulduğunda ortaya çıkar. Osteoporozda kemikler daha gözenekli hale gelir. Kemik yapım-yıkım hücrelerinin sayıları azalır ve yerlerini yağ hücreleri almaya başlar Bu da kemikleri daha ince ve kırılgan hale getirmektedir.  Kemikler bir travma karşısında daha az dirençli olur ve kolayca kırılır.

Kemik erimesi (Osteoporoz) neden olur?

Doğal süreçte özellikle 30’lu yaşlar sonrasında yaşın artması ile birlikte kemik dokumuzda zamanla bir miktar azalma olmaktadır. Bu azalma ek faktörler varlığında kritik eşiği geçerse osteoporoz gelişmektedir. Menopoza kadar kadın cinsiyet hormonu östrojen kemikleri korur. Kemik erimesi menopoz sonrası östrojendeki azalma sonucu kadınlarda kemik kaybını daha da hızlandırır ve osteoporoz kadınlarda daha sık görülür. Osteoporoz gelişme riskini artıran çok sayıda faktör bulunmaktadır. Cinsiyet dışında en önemli risk faktörü ileri yaştır. Romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar, diyabet, hipertiroidi, hiperparatiroidi, beslenme ve besin emilim bozuklukları, steroid kullanımı, multipl myelom gibi bazı hastalıklar, erken menopoz, sigara kullanımı, genetik yatkınlık, özellikle erken yaşlarda sedanter (hareketsiz) yaşam, D vitamini eksikliği gibi birçok etken kemik erimesine neden olabilmektedir.

Kemik erimesi (Osteoporoz) belirtileri nelerdir?

Osteoporoz genellikle kırık gelişinceye bir belirti vermez. Bazen boyda kısalma, kamburlukta artış gibi fiziksel değişiklikler hasta veya hasta yakınları tarafından fark edilebilir. Gençliğine göre boyunda kısalma 4 cm’den fazla kısalma, kamburluk ve öne eğilme, enerjisi yüksek olmayan bir travma ile beklenmeyecek şekilde kemikte kırık oluşması belirti ve bulgular olarak sayılabilir.

Kemik erimesi (Osteoporoz) tanısı nasıl konur?

Osteoporozu erken tespit etmek ve tedavi etmek önemlidir. Enerjisi yüksek olmayan bir travma ile beklenmeyecek şekilde kemikte kırık oluşması öyküsünün alınması ile konulabilmektedir. Genellikle tanı kemik mineral yoğunluğu ölçümü ve klinik öykünün birleştirilmesi ile konulmaktadır. Erişkinlerde kemik yoğunluğunun genç erişkin bireylerin kemik yoğunluğu oranı ile karşılaştırılarak elde edilen T skoru değerleri baz alınarak tanıya gidilir. Kemik mineral yoğunluğu en sık kemik mineral dansitometre cihazı (Dexa) ile ölçülmektedir. Kantitatif tomografi (QCT) ile de kemik mineral yoğunluğu ölçülerek tanıya gidilebilir. Uygun öykü olduğunda ölçüm yapılmadan tanıya gidilebilirken verdiğimiz tedavinin takibi için yine de kemik mineral yoğunluğunun ölçümü faydalı olacaktır.

 Kemik Erimesi (Osteoporoz) tedavisi nasıldır?

Öncelikle yeterli D vitamini, kalsiyum ve protein alımı sağlandıktan ve elverdiği ölçüde fizik egzersiz yapıldıktan sonra bir takım ilaçlar tedavide kullanılmaktadır. Bu ilaçların bir kısmı temelde kemik yıkımını azaltarak etki gösterirken bir kısmı yeni kemik yapımını artırarak etki göstermektedir. Haftalık, aylık alınabilen oral kemik erimesi ilaçları olduğu gibi, yıllık serum tarzında, 6 ayda bir insülin gibi subkutan uygulanan veya yine insülin gibi günde bir kez kullanılan kemik erimesi ilaçları vardır. Kişinin klinik öyküsü, fonksiyonel durumu, böbrek yetmezliği durumu ve ek hastalıklarına bağlı olarak hasta ile beraber uygun bir tedavi programı oluşturulmaktadır.

Kemik dokusu kendini yeniler mi?

Kemik dokusu kendini yenileyebilir ve vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturur. Kemikler, kan oluşumunda ve vücudun kalsiyum dengesinde çok önemli bir rol oynayan aktif bir metabolizmaya sahiptir. Kemikler 30 yaş civarında en güçlü halindedir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte osteoporoz gelişebilir ve kırık riski artabilir.

Kemik erimesi (Osteoporoz) ağrı yapar mı?

Genellikle kırık oluşmadan kemik erimesi ağrı yapmaz. Kırık yokluğunda kemik ağrısı yakınması varsa, kemik erimesi ile sıklıkla beraber bulunan D vitamini ve kalsiyum eksikliğine bağlı osteomalasiyi (kemiğin içinde kemik dokusu azalmasından ziyade kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin eksikliği) veya klinik öykü eşliğinde malign hastalıkların kemik tutulumunu düşünmek gerekir.

Kemik erimesi (Osteoporoz) için hangi bölüme gidilir?

60-65 yaşından büyük kişiler osteoporoz tarama-tanı ve tedavisi için geriatri polikliniklerine başvurabilirler. Geriatri poliklinikleri dışında hastalar endokrin, iç hastalıkları, fizik tedavi ve ortopedi polikliniklerine başvurabilirler.

Kemik erimesi (Osteoporoz) kan testi ile anlaşılır mı?

Tanı klinik öykü ve kemik yoğunluğunu ölçen görüntüleme yöntemlerinin birleştirilmesi ile konulmaktadır. Kemik erimesine neden olabilecek hastalıkların ayırıcı tanısı (hipertiroidi, hiperparatiroidi, D vitamini eksikliği, malignite gibi), verilecek kemik erimesi ilacına karar verme ve kemik erimesi tedavi etkinliğinin değerlendirmesi amaçları ile kan testlerine tanı-tedavi-takip süresince sıklıkla başvurulmaktadır.

Kemik erimesi (Osteoporoz) önlenebilir mi?

Sağlıklı alışkanlıklar edinerek kemik erimesinin önüne geçilebilir. Sağlıklı bir kemik metabolizması için kalsiyum çok önemlidir. Bu nedenle süt, yoğurt, peynir gibi kalsiyum içeren yiyeceklerin sık tüketildiği bir beslenme tarzı kemiklerin güçlü olmasına katkıda bulunur. Kalsiyuma ek olarak, yeterli D vitamini önemlidir. D vitamini, bağırsaklardan kalsiyumu emmek ve kemiklere iletmek için gereklidir. D vitamininin çok büyük bir bölümü güneş ışığının (UV ışınları) yardımıyla deride üretildiği için yaz aylarında dışarıda güneş altında yeterince vakit geçirmeyi gerektirir. Kemik ve kas kütlesini güçlü tutabilmek için düzenli hareket edilmeli ve egzersiz yapılmalıdır. Yürümek, koşmak ve yüzmek kemik ve kasları güçlü tutar.

Siz de kemik sağlığını destekleyici besinler ile eklem ve kas sağlığınızı korumaya devam edebileceğiniz gibi, osteoporoz test paketini kullanarak test sonuçlarınız riskli görünüyorsa, gerekli önlemleri almak için erkenden adım atabilirsiniz.

Uzman uyarısı olarak, vitamin ve mineral eksikliklerinde bu takviyeleri uzman hekim kontrolünde alıyor olmaya da mutlaka dikkat etmelisiniz.

 

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?