uyku gerilemesi
CategoriesGenel

Uyku Gerilemesi Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Uyku gerilemesi bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklar için normal bir süreçtir. Yenidoğan bir bebek günde ortalama 14 ila 17 saat kadar uyur. Bazı durumlarda uykuda kalma süresi 23 saate kadar uzayabilir. Sadece beslenmek için uyandırılan bebek doyduktan sonra uyumaya devam eder. Yeni gözlerini açtıkları dünyaya uyum sağlamaya çalışan bebeklerin bir uyku düzeni yoktur.

Bebek dış dünya ile iletişimi kurmayı ve gece gündüz ayrımını öğrendikçe uykuda geçirdiği süre azalmaya başlar. Bebeğin az uyuması bir sorunmuş gibi görünse de aslında endişelenecek bir durum yoktur. Bebeklerde uykusuzluk probleminin görülme zamanı bebeğin gelişimine bağlı olarak değişebilir. Bazı bebekler bu durumu hiçbir semptom göstermeden atlatabilirken bazı bebeklerde ise süreç oldukça sıkıntılıdır. Anne babalar için ise bu dönem kabus gibidir.

Uyku Gerilemesi (Uyku Regresyonu) Nedir?

Uyku gerilemesi hesaplama bebeğinizin günlük rutinin bilmeniz durumunda oldukça kolaydır. İlk iki ay bebeğin uykusu oldukça düzenlidir. Anne baba bebeğin uyku durumuna göre bir düzen kurmuştur. 2. ayda bebek birden uyku düzenini değiştirir. Uyumayı reddeder. Düzenli uyuyan bebeğin uykuya dalamama, gecenin yarısında uyanma durumu anne baba olarak sizleri endişelendirse de bu durumun bir büyüme sendromu olduğunu bilmek içinizi rahatlatır.

Bu durum genellikle 2 veya 4 hafta süren geçici bir dönemdir. Böylece önlem almanız ve süreci kısaltmak için yöntemler geliştirmeniz de kolay olur.

Uyku Gerilemesi Neden Olur?

Uyku gerilemesi bebeğinizin gelişim çağının herhangi bir evresinde rastlayabileceğiniz bir durumdur. Bununla birlikte araştırmalar yeni doğanlarda ve bebeklerdeki durumun hangi aylarda meydana gelebileceğinin tahmin edilebildiğini göstermektedir. Öncelikle durumun bebeğin gelişimi ile ilgili olduğunu söylemekte fayda var. Dış dünyayla ilişki kurmaya başlayan bebek öncelikle gece ve gündüze uyum sağlamaya çalışır. Bu süreçte dış dünyaya nasıl tepki vereceğini bilemezken bir yandan da vücudunu ve hareketlerini tanımaya başlar. Çevresiyle gülümseyerek etkileşimde bulunurken bir yandan yuvarlanarak, yatar pozisyondan oturur pozisyona geçerek bulunduğu mekanı da tanımaya başlar.

Daha önce kordon aracılığıyla gelen besinin artık kendi çabasıyla elde edilmesi, emekleme, konuşma gibi aktiviteler onun için yeni deneyimlediği şeylerdir. Tüm bu yeni deneyimler uyku düzeninin değişmesine sebep olur. Tüm bunların yanı sıra bebeğin hastalığı ve düzeninin seyahat ve benzeri nedenlerle değişmiş olması da uyku problemlerine sebep olabilir.

Uyku Gerilemesi Belirtileri Nelerdir?

Bebeklerde uyku gerilemesi belirtileri başladığında anne babalar hemen fark ederler. Çünkü belirtiler hemen hemen her bebekte aynıdır. Ancak sürekli ağlayan ve huzursuz bir bebek söz konusu olduğunda ilk başta nedenini anlamak oldukça zor olabilir. Bazı bebekler düzenli uyurken bazı bebeklerin bir uyku düzeni olmayabilir. Bebeğinizde uyku problemi olup olmadığını aşağıdaki uyku gerilemesi belirtileri ipuçlarını inceleyerek anlayabilirsiniz.

  • Rutin uyku düzenleri değişir.
  • Gece çok daha sık uyanırlar.
  • Uykuya dalmada zorluk yaşarlar.
  • Yeme alışkanlıkları ve iştahları değişir.

Yukarıdakilerin varlığı her zaman sadece uyku problemine bağlı olmayabilir. Bir süre bebeği günlük rutini içinde gözlemleyerek nedenini anlayabilirsiniz.

Uyku Gerilemesi Hangi Aylarda Olur?

Uyku gerilemesi hakkında her ne kadar anne babalar teorik olarak bilgi sahibi olsalar da her bebeğin gelişimi farklıdır. Bu durumlar genellikle 4. 6. 8.10.12. 18 ve 24.aylarda karşılaşmak olasıdır. Bebeklerin problem yaşadıkları evreler ise aşağıdaki gibidir:

  • 4 aylık bebeklerde; Günde uzun saatler uyuyan bebeğiniz 4 aylık olduğunda çabuk uyanmaya ve uykuya dalamamaya başlar. Nedeni ise bebeklik evresini geçerek çevresini tanımaya başlamasıdır.
  • 6 aylık bebeklerde; 6 aylık bebekler yeni farkındalıklar kazanmaya başlarlar. Sebeplerden biri bebeğin kendini tanımaya başlaması olabileceği gibi yeni diş çıkarırken ortaya çıkan ağrılarda olabilir.
  • 8 aylık bebeklerde; 8. ay bebeğin duygusal gelişiminin başladığı aydır. Bu aylarda bebeğin yaşayabileceği ayrılık kaygısı uykuya dalmasını zorlaştırabilir.
  • 12 aylık bebeklerde; 1 yaşına girme evresinde olan bebeğin çevre ile etkileşimi artar. Çevresindeki uyaranlar uykuya dalmasını zorlaştırabilir, uyku sırasında huzursuzluğa sebep olabilir.
  • 18 aylık bebeklerde; Bebek 1,5 yaşına geldiğinde artık bağımsız hareket edebildiğini fark eder. Bağımsızlığının sınırlarını test etmek isteyen bebek uyku saatlerine karşı bir direnç geliştirebilir.
  • 2 yaşındaki bebeklerde; 2 yaşına gelen bebek artık yürümeye ve konuşmaya başlamıştır. Tuvalet eğitimi de başladığı için uykusunun sık bölünmesi olasıdır.

4 Aylık Bebeklerde Uyku Gerilemesi

Bebek 4 aylık olduğunda 4 aydır dünyada olan artık olgun bir bebektir. Bu dönemde kendi uyku düzenini oluşturma çabasına girer. Hem anne baba hem de bebek için sancılı bir süreçtir. Az uyumaya başlar. Derin uykuya dalamaz. Ancak bu geçici bir dönemdir. 4. ay uyku gerilemesi ne zaman biter derseniz yaklaşık iki ila 4 hafta sonra huzursuzluğunun geçeceğini bilmelisiniz. Ancak bu arada bebek kendine yeni bir uyku düzeni de oluşturur. Sabrederseniz ve yeni uyku düzenini anlarsanız ekstra çaba sarfetmeden kendi kendine uykuya dalmaya başladığına da şahitlik edebilirsiniz.

Bebeklerde Uyku Gerilemesi ile Nasıl Baş Edilir?

Bebeklerde uyku gerilemesi hangi evrede olursa olsun oldukça zorlayıcıdır. Bebeğiniz aslında uykuyla mücadele etmiyor. Sadece uykuya dalamıyor. Bunu fark ettiğinizde çeşitli baş etme yöntemleri de geliştirebilirsiniz.

Bu durumda uygulayabileceğiniz yöntemler aşağıdaki gibidir:

  • Egzersiz yaptırın; Gün içinde farklı egzersizler yaptırarak uyumadan önce öğrendiği hareketleri yapma ihtiyacının önüne geçebilirsiniz.
  • Bebeğn tokluğundan emin olun; Yatırmadan önce bebeğinizin tok olduğundan emin olmanızda fayda olabilir.
  • Yatma rutini oluşturun; bir yatma saati rutini oluşturarak bebeğinizi her gün aynı saatte yatırmayı deneyebilirsiniz.
  • Reaksiyon süresi; Gece yarısı ya da uykuda olması gereken bir saatte uyanarak ağlamaya başladıysa hemen reaksiyon vermeyerek tekrar uykuya dalması için süre tanıyabilirsiniz.
  • Karanlık odada kalın; Bir süre beklemenize rağmen uykuya geçemiyorsa bebeğinizi kucağınıza alarak odasında kalmanız işe yarayabilir. Odanın karanlık olmasına dikkat ederseniz bebeğiniz vaktin gece olduğunu ve uyku vakti olduğunu kavrayabilir.
  • Onun için orada olduğunuzu hissettirin; Uykuya geçmekte zorlanıyorsa ona sarılarak yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz.

Bebeklerde Uyku Gerilemesi Ne Zaman Biter?

Bebeklerde uykusuzluk sorunu sonsuza kadar sürmeyeceği gibi ilk 4 aydan sonra da hemen sona eren bir durum da değildir. Bebek 2 yaşına kadar gelişim evresine bağlı olarak belirli aralıklarla uyku problemi yaşar. Bununla birlikte 2. yaşında uyku problemi tamamen sona ermez. Bazı çocuklarda 3 yaşında bile uyku problemi görülebilir. Anne babalar daha önceden tecrübeli oldukları için bu durumla baş etme konusunda çocuklarına daha fazla destek olabilirler.

En önemli ayrıntı sakin kalmak ve sabırlı olmaktır. Bu yaşlarda yavaş yavaş korku duygusu oluşmaya başlayacağından anne babaların onlara güvende olduklarını hissettirmeleri önemlidir. Sürecin uzaması ve bebek ya da çocuğun buna bağlı olarak geliştirdiği hırçın ve agresif davranışların 4 haftadan fazla sürmesi durumunda vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanız yerinde olur.

Bebeklerde Uyku Gerilemesi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Bebeklerde uyku gerilemesi kaç gün sürer?

Bebeğin gelişim evresine ve çevresel faktörlere bağlı olarak 2 ila 4 hafta sürebilir. Öncelikle uykusuzluk probleminin herhangi bir hastalığa ya da çevre değişikliğine bağlı olup olmadığını bilmekte fayda var. Bebek hasta değilse ve her şey olağan rutininde devam etmesine rağmen uykuya geçemiyorsa bu duruma karşı neler yapabileceğinizi araştırmanız gerekebilir.

Dört aylık bebek gece kaç saat kesintisiz uyur?

Dört aylık bebekler genellikle 12-16 saatlik uykunun 6 ila 8 saatini gece uykusunda geri kalanını ise gündüz uykusunda geçirirler. Kesintisiz uyudukları saat, gece beslemelerinin de kesildiği düşünülürse, 6 ila 8 saattir.

klinik pilates faydaları
CategoriesGenel

Klinik Pilates Nedir? Klinik Pilatesin Faydaları Nelerdir?

Klinik pilates, kas ve eklem ağrılarınıza, duruş bozukluklarına ve kemik erimesi gibi pek çok sağlık sorununuzu iyileştirmeyi hedefler. Fizik tedavi süreci sonrası doktorunuz iyileşme sürecinizi desteklemesi açısından pilatesi uygun görebilir. Fizyoterapistiniz genel sağlık durumunuza ve rahatsızlığınıza göre size özel bir plan yapabilir ve süreci birlikte yönetebilirsiniz. Sağlık sorunlarınıza çözüm olabilmesi için düzen ve istikrar önemlidir. Klinik pilates ile birlikte günlük hayatınızda aktivitelerinizi daha rahat yapabilir ve hayat kalitenizi ve konforunuzu arttırabilirsiniz.

Klinik Pilates Nedir?

Klinik pilates, Joseph Pilates tarafından geliştirilen, kas ve eklem ağrılarını, duruş bozukluklarını, obezite gibi kilo sorunlarını ve kemik erimesi gibi sağlık sorunlarınızı iyileştirmeyi amaçlayan bir pilates türüdür.

Belirli bir sağlık sorununu düzeltmenize ve iyileştirmenize yardımcı olan klinik pilates aynı zamanda sağlık sorunu yaşayan kişiler değil sağlıklı her birey için de faydalıdır. Diğer yandan klinik pilates esnekliğinizi arttırır, sıkılaşmanızı sağlar ve hareket kabiliyetinizi güçlendirir.

Klinik pilates sadece mat üzerinde değil aynı zamanda reformer ve diğer pilates ekipmanlarıyla da yapılabilir. Fizyoterapistinizin uygun gördüğü ekipmanla yapabilir ve böylece belirli kas grubuna odaklanarak egzersizi daha kontrollü bir şekilde yapabilirsiniz.

Sağlık sorununuzu iyileştirmekle beraber yaşam kalitenizi de arttırabilirsiniz. Sağlıklı olan her bireyin tercih edebildiği bu pilatesi aynı zamanda hamilelerde hamilelik süreci boyunca yapabilir. Hamilelik sürecinizde yaşadığınız bel ve sırt ağlarınızı hafifletebilir ve yaşam konforunuzu artırabilirsiniz.

Klinik Pilatesin Özellikleri Nelerdir?

Klinik pilates özellikle kas ve eklem ağrılarınızı hafifletmeye, kemik erimesini önlemeye ve duruş bozukluğunu düzeltmenize yardımcı olur. Genellikle bir fizyoterapist eşliğinde sizin genel sağlık durumunuza ve sağlık sorununuza yönelik bir program eşliğinde yapılır. Bu pilates ile beraber sağlık sorunları yönelik iyileşme sağlanması ve ağrılarınızın hafifletilmesi amaçlanır. Bel ve boyun fıtıklarında, sporda oluşan yaralanmalar sonucu oluşan ağrılarda ve sakatlıklarda iyileşme süreci planlanır. Sağlık sorununuza ve ihtiyacınıza göre mat, reformer veya diğer pilates ekipmanları üzerinde yapabilirsiniz.

Fizyoterapist eşliğinde yaptığınız pilates ile günlük hayatınızda aktivitelerinizi ve işlerinizi daha rahat ve ağrısız bir şekilde yapabilir bir hale gelirsiniz. Pilates ile beraber doğru bir şekilde nefes alıp vermeyi öğrenir ve böylece konsantrasyonunuz artar ve stres seviyenizde azalmalar gözlemleyebilirsiniz. Fizyoterapistinizin belirlediği plan ve program dahilinde pilates yaparak hem genel sağlık sorunlarınızı iyileştirebilir hem de yaşam kalitenizi arttırabilirsiniz.

Reformer Pilates ile Klinik Pilates Arasındaki Fark Nedir?

Klinik pilates ve reformer pilates aynı prensiplere dayansa da odak noktası her ikisinin de farklıdır. Reformer pilates, özel bir cihaz olan reformer üzerinde yapılan bir egzersizdir. Reformer ile beraber vücudu çeşitli pozisyonlara getirerek vücut direncinizi arttırarak kuvvet ve esnekliğinizi geliştirebilirsiniz. Ağırlıklı olarak fitness ve pilates salonlarında kullanılır. Amaç vücudu sıkılaştırmak, esnetmek ve hareket kabiliyetinizi arttırmaktır.

Klinik pilates ise fizik tedavi sonrası fizyoterapistin uygun görmesi halinde size özel bir program yapılması halinde uygulanır. Burada amaç mevcut sağlık sorunlarınızı iyileştirmektir. Fizyoterapist eşliğinde yapılan pilates ile vücudunuzdaki dengesizlikleri düzeltebilir, kronik ağrılarınızı hafifletebilir ve kaslarınızı güçlendirebilirsiniz. Klinik reformer pilatesi ile sağlık sorunlarınızı iyileştirebilir, duruşunuzu düzeltebilir ve yaşam konforunuzu arttırabilirsiniz.

 Klinik Pilatesin Faydaları Nelerdir?

Klinik pilates, fizyoterapist eşliğinde fizik tedavi sonrası size özel olarak planlanır. Herhangi bir rahatsızlığınız yoksa dahi uygulayabilir, kaslarınızı güçlendirebilir ve vücut esnekliğinizi arttırabilirsiniz.

Klinik pilatesin faydaları şu şekilde açıklanabilir:

  • Kaslarınızı güçlendirir
  • Boyun düzleşmesi ve kireçlenmeyi önlemeye yardımcı olur
  • Esnekliği artırmanıza yardımcı olu,
  • Duruş bozukluğunu düzeltmenizi destekler
  • Sıkılaşmaya yardımcı olur
  • Konsantrasyonu arttırır ve stresi azaltır
  • Denge ve koordinasyonu geliştirir
  • Kilo vermenize yardımcı olur
  • Osteoporozu önlemenizi sağlar
  • Kas ve eklem ağrılarınızı hafifletir
  • Vücut direncinizi arttırır ve dinç hissetmenizi sağlar
  • Hareket kabiliyetinizi arttırır
  • Vücut farkındalığınızı geliştirir
  • Doğru nefes tekniklerini öğrenmenizi sağlar

Genel sağlık durumunuza odaklanarak iyileşmeyi hızlandırabilir ve bazı hastalıkların önüne geçebilirsiniz. Belirtilen sağlık sorunlarından herhangi birisini yaşadığınız durumda doktorunuzla görüşme sağlayabilir ve uygun görüldüğü taktirde pilates yapabilirsiniz.

 Klinik Pilates Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?

Klinik pilates birçok hastalığın tedavisinde uygulanır. Fizik tedavi muayenesi sonrası uygun görülen kişilerde fizyoterapist ile beraber özel bir program dahilinde uygulanmaya başlanır. Hangi hastalıkların tedavisinde kullanıldığı maddeler halinde şu şekilde açıklanabilir:

  • Kronik ağrılarda
  • Skolyoz tedavisinde
  • Kireçlenme tedavisinde
  • Fibromiyalji ( yumuşak doku romatizması) tedavisinde
  • Osteoporoz (kemik erimesi) durumlarında
  • Bel ve boyun fıtıklarında
  • Duruş bozukluğunda
  • Kas ve spor yaralanmaları gibi durumlarda

Fizyoterapist eşliğinde genel sağlık durumunuza ve size özel olarak belirlenen program dahilinde uygulanır. Amaç hastalığınızı iyileştirmek ve ağrılarınızı hafifletmektir. Bu nedenle doktorunuzun belirlediği program ve egzersizler üzerinden ilerlenir ve düzenli yaptığınız taktirde olumlu sonuçlar alabilirsiniz.

Evde sağlık hizmeti ile size özel olarak belirlenen tedavi planına göre fizyoterapist eşliğinde ağrı yönetimi ve klinik pilates egzersizlerini dilediğiniz gibi evinizde yapabilirsiniz.

Kimler Klinik Pilates Yapabilir?

Klinik pilates her yaştan olan bireyler için uygundur. Fizik tedavi sonrası uygun görülebilir ve fizyoterapist ile beraber bir program dahilinde uygulamaya konulur. Pilatesin uygulama alanı oldukça geniştir ve herhangi bir rahatsızlığınız olmasa dahi genel sağlığınızı iyileştirmek adına yapabilirsiniz. Klinik pilates, esneme bandı, pilates topu veya özel ekipmanlarla birlikte cihaz üzerinde yapılabilir. Pilatesi kimler yapabilir sorusuna şu şekilde cevap verilebilir:

  • Obezite tedavisine başvuran kişiler
  • Sporcu ve dansçılar aktive gelişimi için yapabilir
  • Kas- iskelet sisteminde rahatsızlığı bulunan kişiler
  • Kronik ağrı sorunu yaşayan kişiler
  • Skolyoz ve kireçlenme tedavisi görenler
  • Esneklik seviyesini arttırmak isteyenler
  • Kemik erimesi yaşayanlar
  • Doku romatizması sorunu yaşayan kişiler
  • Hareket kabiliyetini yeniden kazanmak isteyen hastalar
  • Hamilelik öncesi ve sonrası dönemde
  • Stres ve anksiyete yaşayan kişiler.

Pilatesi her yaştan sağlıklı bireyler yapabildiği gibi yukarıda belirtilen rahatsızlıklardan herhangi birisini yaşayan kişiler de yapabilir. Uygulama alanı oldukça geniş olan pilatesi duruşunu düzeltmek, sıkılaşmak ve kaslarını güçlendirmek isteyen herkes uygulayabilir. Hamileler, fizyoterapistin kendilerine uygun gördüğü egzersizleri uygulayarak hamilelik sürecinde olan bel ve sırt ağrılarını hafifletebilir. Hamilelik sonrası dönemde de oluşabilecek duruş bozukluğu ve ağrıların önüne geçebilirler. Ancak hamilelik ve sonrasında konusunda uzman bir fizyoterapistten destek almayı da unutmamalısınız.

Klinik Pilates Hakkında Sık Sorulan Sorular

Klinik pilates zayıflatır mı?

Pilates, obezite sorunu yaşayan ya da kilo problemi olan kişilerde zayıflama yöntemi olarak uygulanabilir. Kilo vermek için pilates yapmak istiyorsanız öncesinde bir fizyoterapist ile görüşebilir ve size özel bir program çıkarmasını talep edebilirsiniz. Ancak, pilates tek başına kilo vermenizde yeterli olmayabilir. Bununla beraber uzman diyetisyen eşliğinde de beslenme programı oluşturabilir ve beslenmenize de dikkat ederek kilo verebilirsiniz.

Klinik pilates hareketleri kemik ağrılara iyi gelir mi?

Pilates birçok ağrıya iyi gelebildiği gibi kemik ağrılarına da iyi gelebilir. Kemik ağrısı sorunu yaşıyorsanız mutlaka öncesinde bir doktora görünmelisiniz ve ağrılarınızın nedeni araştırılmalıdır. Doktorunuz tarafından uygun görüldüğü taktirde fizyoterapist eşliğinde size özel olarak planlanan programa başlayabilirsiniz. Pilates egzersizleri genel sağlığınıza ve yaşınıza göre değişkenlik gösterebilir.

bebekler için ideal uyku saatleri
CategoriesGenel

Bebeklerde Uyku Düzeni Nasıl Oluşturulur? Bebekler İçin İdeal Uyku Saatleri

Bebeklerde uyku düzeni, ebeveynlerin dikkat etmesi gereken durumlardan biridir. Uyku, bebeğin fiziksel ve zihinsel olarak gelişmesini sağlarken adaptasyon sürecini rahat atlatılmasına yardımcı olur. Bundan kaynaklı olarak ebeveynlerin bebekte uyku düzeni oluşturmaları hem bebeğin gelişimi için hem de ebeveynliğe adaptasyon süreçleri için oldukça mühimdir.

Bebekler İçin İdeal Uyku Saatleri Nelerdir?

Bebekler için ideal uyku saatleri ay ya da yaşa bağlı olarak farklılaşabilir. Bebekler yeni doğduklarında uykuya fazla ihtiyaç duyabilirler. Bunun sebebi fiziksel ve bilişsel olarak gelişimin tamamlanabilmesi, bebeğin büyüyebileceği ortamın oluşturulmasından kaynaklıdır.

Bebeklerde ay ay uyku düzeni bebeğin büyümesi ile beraber azalır. Gündüz süresinde kısalmalar ve tek sefere düşüşler görülürken gece uykusu zaman ile derinleşir. Bebeklerin olması gereken süreden az uyması gelişimlerini ve ruh hallerini etkileyebilir. Uyku durumuna bağlı olarak huzursuzluk, ağlama ya da mızmızlanma gibi durumlar ile karşılaşılabilir.

Bebeklerde Uyku Süreleri

Bebeklerin uyku saati ay ve yaşları dikkate alınarak belirlenir. Yaş ve ay ay belirtilen saatler, bebeklerin en uzun ve en kısa uyudukları ortalama değerlerdir. Bebeğin yaş alması ile beraber uyku düzeni oturabilir ve zamanla sürede azalma görülebilir. Bebeklerde aylara göre uyku düzeninde ya da gündüz ve gece süresinde farklılıklar görülebilir. Gündüz uykuları iki defa olarak belirlenirken gece uykusu tek seferde olmalıdır. Gece uykusunda bebek uyanabileceği gibi kesintisiz uyku 6. ay ile görülebilir. Gündüz uykusu ise iki defadan zamanla bir defaya düşer. İlerleyen yaşlarda gündüz uykusu tamamıyla ortadan kalkabilir.

0-6 Ay:

Yenidoğan bebekler için uyku oldukça önemli olup gelişim evrelerinin tamamlanmasında büyük öneme sahiptir. Bundan kaynaklı olarak yenidoğan bebeklerin günde 20 saate kadar uyumaları gerekir. 20 saatlik uyku genelde gündüzleri tamamlanırken geceleri bebek uyanık olabilir. İlk ayın tamamlanması ile bebeğin uyku saatinde düşüş görülür. 1 aylık bebek uyku saati 15 ila 17 arasında değişebilir. 3. ay ile bebek gece uykusuna alışabileceği gibi süre 15 saat olur. Bu süre 6. aya kadar devam edebilir.

6-12 Ay:

6-12aylık bebeklerde gece uykusu 10 – 11 saat arasında değişirken gündüz uykusu 3 ya da 3.5 saat şeklindedir. Gündüz uyku süresi ikiye bölünebileceği gibi tek seferde de uyunabilir. Bu süreç 9. aya kadar devam eder. 9. ay itibariyle gece uykusu 10 – 11 saat olurken gündüz uykusu 2.5 – 3.5 arasındadır. Gece uykusu için belirlenen 10-11 saat 12. aya kadar devam ederken gündüz uykusu bazı bebekler tarafından azaltılabilir. Genel olarak bakıldığında ise 12. ayda da gündüz uykusu da 2.5 ya da 3.5 şeklindedir.

1-2 Yaş:

12. ayın tamamlanması ile bebeklerin gece uykusu 10 – 11 saat arasındadır. Gündüz uykusu da bebeğe bağlı olarak farklılaşsa da 2.5 ila 3.5 arasında değişiklik gösterebilir. 2 yaşa kadar bu durum devam eder. Gündüz uykusunda bazen uzamalar ya da kısalmalar oluşabilir. Bunlar tamamıyla normal olup zaman ile düzenli bir hal alabilir.

2+ Üzeri:

2 yaş ve üzeri bebeklerde gündüz uykusunda azalma görülür. 3.5 saate ulaşabilen gündüz uykusu 2’ye düşebilir. Gece uykusunda ise bir değişiklik görülmez. 2 yaşında ya da daha büyük bebekler 10 -11 saat boyunca kesintisiz gece uykusu uyuyabilirler. Zaman ile bebeklerde görülen gündüz uykusu ortadan kalkabilir. Bu durum normal olup 3 ile 6 yaş arasındaki çocuklar da görülebilir. Biranda uykuyu bırakma durumu oluşmazken yavaş yavaş bırakılır.

Bebeklerde Uyku Düzeni Nasıl Oluşturulur?

Bebeklerde uyku saati düzenlemesinin ilk haftalar ile yapılması gerekir. Yeni doğan ve 2 haftalık süreyi dolduran bebeğin gece ve gündüzü birbirinden ayırması bebeklerin uyku saati için oldukça önemlidir. Bu düzeni sağlayabilmek için bebeğiniz uyandığında yapmanız gereken bazı şeyler vardır. Bunların başında bebeğiniz ile konuşma şekliniz ve yaptığınız faaliyetler gelir.

Gündüzleri bebeğin uyandığında onunla oyun oynamalı ve sesinizi normal seviyede tutmalısınız. Aynı zamanda odanın aydınlık olması da yapılması gerekenlerden biridir. Bebeğiniz uyandığında üzerini değiştirebilir, aktif olmasını sağlayan çeşitli etkinlikler yapabilirsiniz. Gece saatlerinde ise yaptığınız faaliyetler oldukça az olmalıdır. Bebeğiniz ile kısık sesle konuşmalı, mümkün olduğunca sessiz olmalısınız. Bebeğinizin uyku saati geldiğinde pijamalarını giydirmeli ve ortamı karartmalısınız. Ortamın karatma seviyesine dikkat etmeniz gerekir. Bebeğinizin korkmayacağı bir seviyede olmalıdır.

Bebeklerde uyku düzeni oluşturmanın diğer bir yolu da onun hareketlerini anlamanızdır. Gözlerini ovuşturması, mızmızlanması ya da sürekli ağlaması uykusu geldiğini gösterir. Bu durumları takip ederek ihtiyaç duyduğunda onu uyutabilirsiniz. Böylelikle bebeğiniz uyku sorunları ile daha az karşılaşabilir.

Bebeklerde Uyku Düzeni Ne Zaman Oturur?

Bebeklerde uyku düzeni ne zaman oturur, her ebeveynin merak ettiği sorulardan biridir. Bu sorunun cevabı bebeğe, ebeveynin yaklaşımına bağlı olarak farklılaşabilir. Aile bireylerin bebeğin uyku saatine gösterdiği hassasiyet, uyumak için hazırlanan ortam ya da ebeveyn tutumlarına bağlı olarak alışma sürecinde hızlanma ya da yavaşlama görülebilir. Genel olarak bakıldığında ise bebeklerde uyku düzeni ne zaman oturur sorusunun cevabı 6. aydır. 6. ay ile %50’lik bir kesim düzene alışır. Geriye kalan kısım ise değişiklik göstermekle beraber 12. ay ile düzene alışabilir. 12. ay ile %90’lık bir kısmın uyku düzenine uyum sağladığı gözlemlenir.

Uyku düzeninin oluşmasında ebeveynlerin davranışları oldukça etkilidir. Bebeğinizi bir gece ayağınızda sallayarak uyutursanız bunu her gece yapmanıza sebep olabilir. Aynı zamanda belirli bir süreden sonra bebeğinizin uykuya dalmasının tek yolu da bu yöntem olabilir. Bu durum ile karşılaşmamak adına bazı günler zorlanmanız gerekse de bebeğiniz için düzenli ve değişikliğin az oluşacağı bir uyku ortamı hazırlamanız gerekir. Bebeğinizin sandalye, kanepe gibi ortamlarda uyumasını engellemeniz ve uykusu geldiği zamanlarda yatağına yatırmanız uyku düzeni oturması oldukça önemlidir. Bu noktalara dikkat etmemeniz bebeğinizin uyku düzenini aksatabilir ya da değişik alışkanlıklar kazanmasına neden olabilir.

Bebeklerin Uyku Düzeni Hakkında Sık Sorulan Sorular

Bebekler kaçıncı ayda gece kesintisiz uyur?

Yenidoğan bebeklerde uyku düzeni oluşturmak ya da kesintisiz gece uykusu görülmeyebilir. Bebeğe bağlı olarak belirlenen sürede farklılık gösterse de genel olarak bakıldığında 9. ay itibariyle kesintisiz gece uykusu uyunabilir.

Bir bebek kendi kendine uyumaya nasıl alıştırılır?

Yenidoğan bebeklerde uyku düzeni oluşturulsa da kendi kendilerine uyumak biraz zaman alabilir. Bebeğin kendi başına uyumasını sağlamak için sakin kalmalı ve sakinliğinizi bebeğinize yansıtmalısınız. O uyuyacağı zaman belirli bir süre yanında beklemeli, ağladığında onu kucağınıza alarak sakinleştirmelisiniz.

Süreç içerisinde pes ederseniz ya da bebeğiniz ağlamaya başladığında onu eski alıştığı şekliyle uyutursanız kendi kendine uykuya dalmaya alışması oldukça zor olabilir. Bu durum ile karşılaşmamak adına bebeğiniz ağlarken ya da huzursuz olduğunda yanında bulunmalı, onu sakinleştirmeli fakat tek başına uyuması için alan oluşturmalısınız.

Bebeklerde uyku sorunu için hangi doktora gidilir?

Yenidoğan bebeklerde uyku düzeni oluşturulması oldukça zordur. Fakat bebeğiniz yenidoğan sürecini atlatmasına rağmen uyku konusunda bazı dorunlar ile karşılaşıyorsanız hastaneye gidebilirsiniz. Bebeklerde uyku sorunu için hastanelerin nöroloji polikliniğe başvurabilirsiniz.

hamilelikte evde grip tedavisi
CategoriesGenel

Hamilelikte Grip Tedavisi

Hamilelikte grip, sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Bu sorunun anlamak için ise bazı belirtilerin takip edilmesi gerekir. Genel olarak karşılaşılan hamilelikte grip belirtileri şu şekildedir:

  • Hamilelikte grip boğaz ağrısı belirtisi ile fark edilebilir. Boğazlarda oluşan şişlik ve ağrı hissi bazı durumlarda yanma ile kendini gösterebilir.
  • Aynı zamanda burun akıntısı ya da tıkanıklık ile de karşılaşılabilir. Ateş de belirtiler arasında yer alabilir.
  • Bazı grip çeşitlerinde nefes darlığı ve öksürük olabilir.
  • Yorgunluk, halsizlik bazı durumlarda iştahsızlık görülebilir.

Hamilelikte Grip Nasıl Geçer?

Hamilelikte grip olmak sık karşılaşılan sağlık sorunlarından biridir. Bu sağlık sorunun başlangıcında doktorunuza başvurmanız gerekir. Erkenden başvurmanız bebeğinizin gripten etkilenmeden sağlık sorununun çözümlenmesini sağlar. Aynı zamanda başlangıç aşamasında hızlıca tedavi edilmesi sağlanabilir. Hastaneye gidemeyecek kadar yorgun ya da ileri düzeyde rahatsızsanız evde sağlık hizmetinden de yararlanabilirsiniz.

Hamilelikte grip olanlar için kullanılan tedavi yöntemi genellikle doğal yollardır. Bu doğal yollar ile beraber ilaç tedavisi de uygulanabilir. Uygulanan grip tedavisinde kullanılan ilaçlar gebeliğe zarar vermeyecek düzeydedir. Özel seçilen ilaçlar ile rahatsızlığın giderilmesi amaçlanır.

4 aylık hamilelikte grip olmak durumu ile karşılaştıysanız bol bol istirahat etmeniz tavsiye edilir. Güç toplayabilmek adına istirahat etmek ve vücudu yormamak hızla toparlanmanızı sağlayan yollardan biridir. Bu yöntem 1 aylık hamile kadınlardan 9 aylık olanlara kadar hepsi tarafından kullanılabilir. İstirahat sırasında evde hemşire hizmetini de değerlendirebilirsiniz. Bu sayede iyileşme sürecinizi profesyonel bir şekilde atlatabilirsiniz.

Hamilelikte Evde Grip Tedavisi

Hamilelikte evde grip tedavisi için bazı yollar denenebilir. Bu yollar, iyileşme sürecinin hızlandırılmasını sağlarken tek başına yeterli olmayabilir. Kısa sürede iyileşme için doktor muayenesinden geçmeniz gerekir. Muayene sonrasında doktorunuzun tavsiye ettiği yöntemler ve ilaçlarla beraber şu yolları deneyebilirsiniz:

  • Hamilelikte grip tedavisi için buhar makinesi ya da hava nemlendiricisi de kullanabilirsiniz. Bu cihazlar ile mukusu yumuşatabilir ya da iltihabı hafifletebilirsiniz.
  • Kendinizi çok kötü hissediyor ve hareket etmekte güçlük çekiyorsanız evde bakım doktoru hizmetinden de faydalanabilirsiniz. Bu hizmet kapsamında hekim tarafından evinizde muayene edilir ve iyileşme sürecinizi hızlandırabilirsiniz.
  • Hamilelikte grip ve boğaz ağrısı tedavisinde su içmenin büyük önemi vardır. Bol miktarda su içmek, boğazınızın nemli kalmasını sağlayarak iyileşme sürecinizi kolaylaştırır.
  • Beslenmenize de dikkat etmeniz gerekir. Sağlıklı ve düzenli beslenmekle beraber C vitamini bakımından zengin olan mandalina, portakal gibi meyveleri ya da meyve sularını da tüketebilirsiniz.

Hamilelikte Grip İçin Ne Tür Çay İçilmeli?

Hamilelikte grip, hamilelikte grip nezleye iyi gelen bazı çaylar vardır. Bu çayları tüketmeden önce içeriğini incelemeniz gerekir. Alerjiniz olan bir bitkiyi içeren çayı içmemelisiniz. Hamilelikte grip ve soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan çaylar; ıhlamur, rezene, papatya, kuş burnu ve melisa çayı şeklinde sıralanabilir. Zencefil çayı da önerilen içecekler arasında yer alıyor olup kurutulmuş olan çeşidi tavsiye edilmez.

Aynı zamanda çeşitli bitkilerin bir araya getirilmesi ile oluşturulan tariflerde vardır. Bu tariflerden biri hamilelikte grip çayı olarak adlandırılır ve içeriğinde bitkiler ve bal yer alır. İçeceğin içerisinde ıhlamur, hatmi çiçeği, çubuk tarçın ve bal bulunur. Bu karışımlar, iyileşmeyi garanti etmez. İyileşme sürecinin hızlanması ya da vücudun direnç kazanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda her kişide aynı etkiye de ulaşamayabilir.

Hamilelikte Gribin Bitkisel Tedavisi Nasıl Yapılır?

Hamilelikte grip tedavisi bitkisel tedavi yöntemleri, iyileşme sürecinin kolay atlatılmasına yardımcı olur. Grip için genellikle taze sıkılan meyve suları tercih edilmelidir. Portakal, mandalina ya da greyfurt gibi C vitamini bakımından zengin olan meyvelerden elde edilen içecekler, sağlığınıza kavuşmanıza yardımcı olabilir.

Hamilelikte grip bitkisel tedavi yöntemlerinden biri de nane limondur. Geleneksel yöntemler ile hazırlanan bu içecek, bağışıklık sisteminizin güçlenmesine yardımcı olabilir. Bu sayede hastalığınız ilerlemeden hızlı bir şekilde iyileşebilirsiniz.

Bitki çayları da kullanabileceğiniz yöntemlerden biridir. Bitki çaylarını tüketirken ılık olmasına dikkat etmeniz boğazınıza oluşan ağrı ya da acının hafiflemesini de sağlayabilir. Aynı zamanda bitki çayları içerikleri sayesinde ihtiyaç duyduğunuz vitamin ve minerallere ulaşmanızın bir yoludur.

Hamilelikte Gribe Ne İyi Gelir?

2 aylık hamilelikte grip olmak ne iyi gelir sorusunun yanıtı arıyorsanız istirahat cevabınız olabilir. 1 ya da 2 aylık ya da gebeliğin son dönemlerinde olan anneler, ay fark etmeksizin istirahat etmelidir. yapılan istirahatler, vücudunuzun hızlı toparlanmasını sağlayabilir. İstirahatiniz sırasında evde doktor uygulamasından faydalanarak kısa sürede sağlığınıza kavuşabilirsiniz.

Tuzlu gargara yöntemini de kullanabilirsiniz. Bu yöntem, boğazınızın rahatlamasına yardımcı olabilir. Böylelikle öksürük ya da boğaz ağrısı gibi şikayetlerinizde azalabilir. Zaman geçirdiğiniz ortamı havalandırmanızda gerekir. Havalandırma işlemi, nefes almanızı kolaylaştırırken iyileşme sürecinize oluşu katkıda bulunabilir.

Uyumadan önce bazı sorunlar ile karşılaşıyor ya da nefes almakta zorlanıyorsan yastığınızın pozisyonunda küçük değişiklikler yapabilirsiniz. Yastığınızı boyunuzda ağrı oluşturmayacak ya da tutulma gibi sorunlar ile karşılaşmayacak kadar yukarı kaldırabilirsiniz. Böylelikle geniz akıntısı sorununa çözüm bulabilir, uyku sırasında nefes almanızı kolaylaştırabilirsiniz.

Hamilelikte Grip Olunca Bebek Etkilenir mi?

Hamilelikte grip bebeği etkiler mi endişe uyandıran sorulardan biridir. Hamilelik sürecinde annenin grip olması bebeği de etkiler. 1, 2 ya da 3 aylık hamilelikte grip olmak veya son aylarda karşılaşılması fark etmeksizin bebeklerde bazı yan etkilere neden olabilir. Hastalık şiddeti, hamilelik süreci ya da bağışıklık gibi annenin özelliklerine bağlı olarak bebeği ciddi riskler bekleyebilir. Bu riskler; erken doğum, düşük şeklinde sıralanabilir. Aynı zamanda bebeğin olması gereken kilodan daha az olması da karşılaşılabilecek olan durumlardan biridir.

Hastalık nedeniyle ateşte yaşanan artış da bebeğin hayatını tehlikeye atabilir. Ateşin çok yükselmesi, anne karnında gelişimini sürdüren bebeği en çok etkileyen durumlardan biridir. Bebeğin gelişimine doğrudan etki eden ateşin sürekli kontrol edilmesi gerekir. Ateşin yükseldiği durumlarda düşürülmeye çalışılmalı, düşmediği zamanlarda ise doktora başvurulmalıdır.

Aynı zamanda grip ile başlayan durum, annede de şiddetli komplikasyonlar görülmesine neden olabilir. Hamile olmayan kişilerde oldukça basit atlatılan bu durum, hamilelerde zatürre, bronşit ya da sinüs benzeri enfeksiyonların oluşma ihtimali de oldukça yüksektir.

Hamilelikte Grip Bebeğe Zarar Verir mi?

Hamilelikte geçmeyen grip bebeğe çeşitli zararlar verebilir. Onun gelişimini sekteye uğratabilir ya da düşük oluşmasının ana nedeni de olabilir. Bu durumlar ile karşılaşmamak adına rahatsızlığın oluştuğu ya da belirtiler ile ilk karşılaştığınız anda doktora başvurmalısınız. Hastalığın ilk başladığı durumlarda doktor muayenesine gitmek,

Hamilelikte Grip Bebeğe Geçer mi?

Hamilelikte grip ve soğuk algınlığı yaşayan anne, doğum yaptığında semptomlar devam edebilir. Aynı zamanda bebekte grip rahatsızlığı ile beraber dünyaya gelebilir. Bu durum her dünyaya gelen bebekte oluşmayabilir.

Hamilelikte Gribi Hafif Geçirmek İçin Neler Yapılmalıdır?

Hamilelik sürecinde grip rahatsızlığını hafif geçirebilmek adına bol bol istirahat önerilir. İştahsızlık oluşsa da annenin düzenli beslenmesi ve C vitamini içeren gıdaların tüketilmesi gerekir. Aynı zamanda bol su tüketmek ve bitki çayları ile bağışıklık sistemini güçlendirmek de sürecin rahat atlatılmasını sağlayabilir.

protein tozu
CategoriesGenel

Protein Tozu Nasıl ve Ne Zaman Kullanılmalı?

Protein tozu kullanımının genel amacı vücut ve kas gelişimi desteklemektir. Daha çok sporcuların tercih ettiği protein tozları, günlük protein ihtiyacını karşılamak için kullanılan ek bir besin takviyesidir. Kullanımı son derece basit bir olan protein tozları su ile ya da farklı bir içecekle karıştırılarak tüketilebilir. Whey proteini, kazein proteini, soya proteini, yumurta proteini, et proteini, hidrolize protein ve süt proteini olmak üzere 7 farklı çeşitten oluşan Protein tozları, özellikle sporcularda kas yıkımını önleyerek yeni kas oluşumunu sağlar. Bununla birlikte, spor ve doğru beslenmeyle birlikte yağ yakımı sağlayarak kilo vermeye de yardımcı olur.

Protein Tozu Nasıl Kullanılır?

Protein tozu kullanımı için herkes tarafından uyulması gereken belirli bir birim yoktur. Spor yapan kişinin vücut ağırlığının günlük protein ihtiyacına göre belirlenir. Yerinde protein tozu tüketimi için mutlaka alınan ürünün üzerinde yer alan kullanma talimatlarını incelemek gerekir.

Ürünün kullanım şekline göre tüketilen protein tozunun verimi daha iyi olabilir. Eksik alınan protein tozu yetersiz kalabilir, fazla alınan protein tozu ise ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Eğer spor yaparken bu tarz bir problem yaşarsanız evde sağlık uygulamalarını değerlendirebilirsiniz.

Spor sonrası vücut ve kasların yorulmasıyla birlikte proteine ihtiyaç duyulur. Bu nedenle spor sonrasında protein tozu tüketmek, yıkılan vücut ve kasları tekrar onararak desteklenmesini sağlar. Spor öncesinde ise vücut karbonhidrata ihtiyaç duyar. Bu yüzden protein tozu için en uygun zaman spor sonrası ilk 30 dakikadır.

Bayanlarda protein tozu kullanımında, öncelikle ne için kullanmak istenildiğine bakılmalıdır. Bu amaç spor yapmak ya da diyet yapmak gibi seçenekler olabilir. Eğer bu ürünleri kilo vermek için kullanmak istiyorsanız protein tozu için göz atmanız gereken seçenekler şu şekilde listelenebilir:

  • Brokoli
  • Yağsız et türleri
  • Tatlı patates ve beyaz patates
  • Az yağlı süt ürünleri
  • Havuç
  • Enginar
  • Yeşil Fasulye
  • Bezelye gibi bakliyatlar
  • Tahıllar

Protein Tozunun Kullanım Miktarı Nasıl Belirlenir?

Günlük protein tozu kullanımı, vücut ağırlığına göre belirlenir. Bu oran, yaklaşık olarak 1 gramdır. Ancak kiloya göre protein tozu kullanımı ile birlikte mutlaka satın alınan ürünün kullanma talimatlarına bakarak tüketmek büyük bir önem taşır. Bu durum ayrıca protein tozunun işlevselliği açısından da büyük rol oynar.

Protein Tozu Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Protein tozu kullanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunların en önemlisi kaliteli ve doğru bir protein tozu seçmektir. İçeriği belli olmayan protein tozları ciddi problemlere neden olabilir. Bununla birlikte fazla protein tozu kullanımı birtakım problemlere yol açabilir. Bu yüzden protein tozunu, tavsiye edilen miktarda ve uygun şekilde kullanmak önemlidir.

Protein tozu, hayvansal ve bitkisel olmak üzere iki tipten oluşur. Vegan beslenme şeklini benimseyenler bitkisel içerikli protein tozunu kullanmayı tercih edebilir. Dolayısıyla et ürünleri tüketmeyenlerin, protein tozu alırken buna dikkat etmeleri gerekir.

Tüm bunların yanı sıra karbonhidrat ve protein tozu birlikte kullanımına da dikkat etmeniz gerekir. Karbonhidrat ve protein tozu birlikte kullanımı genellikle çok tavsiye edilmez. Bunun nedeni ise karbonhidrat tozunun da protein içermesidir. Hem karbonhidrat hem de protein tozunun birlikte kullanılması fazla protein alımına yol açar. Bu da birtakım problemlerin oluşmasına yol açabildir.

Protein tozu için içeriklerine bakarak kendinize uygun olup olmadığını belirlemek önemlidir. Bunun nedenlerinden biri alerji durumudur. Protein tozunun içerisinde bulunan besin katkılarından birine kişinin alerjisi varsa bu durum ciddi bir soruna neden olabilir. Örneğin süte alerjisi olan kişilerde problem yaratabilir. Bazı kişilerde de süt gaz ve şişkinliğe yol açabilir. Dolayısıyla, protein tozu seçerken mutlaka içeriğini kontrol ederek almak gerekir.

Protein Tozu Hakkında Sık Sorulan Sorular

Protein tozu evde nasıl saklanmalı?

Protein tozunu uygun koşullarda saklamak, ürünün tazeliği ve işe yaraması için önemlidir. Bu yüzden protein tozu, ışıktan uzak, serin ve kuru bir yerde saklamak gerekir. Aksi taktirde nemli bir yerde saklanan protein tozu bozulabilir ya da bakteri ve küf oluşumuna neden olabilir. Dolayısıyla protein tozları mutlaka uygun koşullarda saklanmalıdır. Aksi takdirde bilinçsizce bozuk bir protein tozu içmek sağlık açısından sorunlar yaratabilir.

Protein tozu günde kaç kere alınmalı?

Protein tozu günlük kullanımı genelde spor sonrası olabilir. Bunun nedeni ise spor sonrasında vücut ve kasların yorgun düşmesidir. Yorgun düşen vücut ve kasların onarılması için de protein tozunun spor sonrası alınması daha uygundur. Ancak protein tozu sabah kullanımı da uyurken yorgun düşen bedeni aktifleştirmeye yardımcı olur.

Bununla birlikte gün içerisinde bazı aralıklarla da almak mümkündür. Ancak mutlaka protein tozunun üzerinde yazan kullanma talimatları okunmalı ve bunlara uyarak protein tozu içmek gerekir. Eğer aktif spor yapıyorsanız protein tozu tüketimi konusunda bir sağlık ya da spor danışmanından destek almanız da gerekebilir.

Fazla protein tozu tüketiminin zararı nedir?

Protein tozu, günümüzde oldukça sık kullanılan bir besin takviyesidir. Ancak her şeyde olduğu gibi protein tozunun da fazla tüketilmesi de sağlık açısından zararlı olabilir. Bu durum kişinin bünyesine göre de değişiklik gösterir. Protein tozlarının genellikle böbreklere zarar verdiği söylenir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalara göre bu iddianın doğru olmadığı kanıtlanmıştır. Buna karşın yine de özellikle böbrek problemi olan hastaların günlük protein tozu kullanımında son derece dikkatli olmaları tavsiye edilir.

Protein tozu nasıl içilmeli?

Protein tozunu, su, süt ya da çeşitli milkshake ve smoothie gibi içeceklere karıştırarak tüketmek mümkündür. Bununla birlikte günün farklı saatlerinde de sevilen yiyecek ya da yemeklerle de tüketilebilir. Sabah kalkar kalkmaz protein tozu kullanımı ise, uyku sırasında besinsiz kalan vücudu tekrar aktif ederek dengesini sağlar. Böylece vücut ve kaslar beslenerek daha güçlü hale gelir.

evde migren tedavisi
CategoriesGenel

Evde Migren Ağrısı Nasıl Geçer? Migren Ağrısına Ne İyi Gelir?

Evde migren tedavisi, bitkisel çözümler ve bazı dinlendirici egzersizler ile gerçekleştirilebilir. Stresten uzak durmak, bol bol dinlenmek, su içmek ve nefes terapisi gibi öneriler ile ağrınızı hafifletebilirsiniz. Ağırlıklı olarak kadınlarda görülen migren ağrıları, yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürür. Zonklama şeklinde ağrılar, ışığa ve sese duyarlı olmak, yorgunluk, mide bulantısı gibi rahatsızlıklar, migrenin atak dönemlerinde sıklıkla görülür. Çevresel ve genetik faktörlerin sebep olduğu bu durumun etkisi, evde uygulanan bazı teknikler ile azaltılabilir. Başa çıkması zor olan migren, kronik bir nörolojik hastalıktır.

Migren Ağrısına Ne İyi Gelir?

Evde migren tedavisi, kişilerin ağrılarını hafifletmeyi ve yaşamını düzeltmeyi hedefler. Tek taraflı başlayan ağrılar atımlı olarak devam eder. Bireyler belirli adımlara dikkat ederek atakları azaltabilir. Evde migren tedavisi, doğal ve alternatif yöntemler ile uygulanarak semptomları yönetilebilir. Evde sağlık hizmetleri ile atak dönemlerinin etkisi büyük oranda azaltılıp kişinin yaşamının iyileştirilmesi hedeflenir. Migren ağrısına iyi gelen bazı öneriler içerisinde;

  • Karanlık bir odada dinlenmek ve uyumak,
  • Alın ve şakaklara soğuk kompres uygulamak,
  • Derin nefes alma, meditasyon ve yoga gibi sakinleştirici teknikler,
  • Kafein tüketimine dikkat etmek,
  • Bol su içmek,
  • Dik durmak,
  • Temiz hava almak,
  • Stresli zamanları doğru bir şekilde yönetmek,
  • Şakaklara masaj yapmak,
  • Muz yemek,
  • Zencefil ve zerdeçal tüketmek,
  • Bulunduğunuz odanın ışığını değiştirmek,
  • Lavanta yağı ile buhar banyosu yapmak,
  • Nane yağı koklamak,
  • Beslenme alışkanlıklarınıza dikkat etmek,
  • Düzenli olarak bir miktar bitter çikolata tüketmek,
  • Chia tohumunu kaynar suya atıp içmek,
  • Eliminasyon diyetleri yer alır.

Evde migren tedavisi, bitkisel ve doğal içecekler tüketerek ya da düzenli egzersiz yaparak gerçekleştirilebilir. Atak dönemlerinde, ağrının başladığını hissettiğiniz zaman önlem alabilir, yarattığı etkileri azaltabilirsiniz. Migren evde uygulanabilen birçok yöntem ile hafifletilebilir.

Fiziksel ve ruhsal olarak gevşeyerek strese bağlı ağrı oranını düşürebilirsiniz. Bu durumda, hayatınıza dinç ve sağlıklı bir şekilde devam ederek rahatsızlığın yarattığı etkileri önemli ölçüde indirebilirsiniz.

Evde Migren Ağrısı Nasıl Geçer?

Evde migren tedavisi, istirahat başta olmak üzere su tüketimi, masaj ve sakinleştirici teknikler ile büyük oranda başarılabilir. Alın ve şakaklara yapılan soğuk ve sıcak kompres uygulaması, beyin damarlarının daralmasını ya da gevşemesini sağlar. Derin nefes egzersizleri ve düzenli terapiler ile stresi azaltır. Düzenli ve sağlıklı beslenip bazı gıdalardan uzak durmak da etkili olur. Yaşam alanlarınıza sık sık oksijen girişi sağlayarak iyi hissetmenizi sağlar.

Aynı zamanda, ekran süresini azaltmak ve telefonla hoparlör aracılığıyla konuşmak, ataklarınızın süresini ve şiddetini düşürür. İşlerinizi sırayla tamamlamak, kitap okumak ve el becerisini geliştiren işlere odaklanmak da ağrıları geçiren teknikler arasında yer alır.

Evde migren tedavisi önerileri içerisinde; doktor kontrolünde magnezyum, çinko ve kalsiyum gibi gıda takviyeleri almak da bulunur. Ağrı eşiğinizi yükselten bu destek çeşitlerinin düzenli bir şekilde kullanılması gerekir. Antioksidan içeriği yüksek besinler, sinüs basıncını hafifletip ağrıyı azaltan doğal çözüm yollarından biridir. Düzenli yürüyüş yapmak, öğün atlamamak ve loş ışıkta hafif müzikler dinlemek ağrıların şiddetlenmesini önler. Migren evde çözüm yolları üzerinde atakların sıklığı ve şiddeti ile tetikleyici faktörler belirleyici olur.

Migren Ataklarında Evde Neler Yapılmalı?

Evde migren tedavisi, tetikleyici unsurları tespit etmekle başlar. Ağrının sıklığı, süresi, şiddeti ve tetikleyicileri not ederek kendinize rehber olabilirsiniz. Bazı alkollü ve alkolsüz içecekler ile histamin, nitrat ve nitrit içeren gıdaları dikkatli bir şekilde tüketmeniz gerekir. Ana ve ara öğünlerinizi atlamayarak kan şekerinizi dengede tutabilirsiniz. Ağır parfüm, sigara ve çamaşır suyu gibi kokular, ağrıları artırabilir. Hava ve mevsim değişiklikleri, deniz seviyesinden yüksekte olmak, yanıp sönen ışıklı ve gürültülü ortamlarda bulunmak, ataklarınızı şiddetli bir hale getirebilir.

Migren ağrısına evde çözüm getirerek fiziksel ve zihinsel sağlığınızı koruyabilirsiniz. Stres, aşırı üzüntü ve baskıdan uzak bir yaşam sürüp kendinize zaman ayırarak ağrı seviyesini azaltabilirsiniz. Vücudunuzu yoran yanlış ve yoğun yapılan hareketler baş ağrılarınızın artmasına neden olabilir. Masaj, yoga ve meditasyon gibi aktiviteler ile kaslarınızı gevşeterek serotonin salgılamasını sağlayarak stresle başa çıkabilir ve dolaşım sisteminizi düzenleyebilirsiniz. Her gün aynı saatte uyuyup uyanmak, düzensizliğin önüne geçip ataklarınızı azaltır. Baş, şakak ve ense gibi bölümlerde oluşan şiddetli ağrılar, hareketlerinizi kısıtlayıp yaşam kalitenizi bozar.

Evde Migren Ağrısı Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Parfüm migreni tetikler mi?

Evde migren tedavisi, parlak ışıklı ve gürültülü ortamlar ile kokulardan uzak durarak gerçekleştirilebilir. Bazı kokular, ağrıların şiddetlenmesine neden olabilir.

Migren atağı kaç gün sürer?

Migren ataklarının süresi, bireylerin ataklarına ve çevresel faktörlere göre değişebilir. Ortalama 4 ile 72 saat arasında sürebildiği gibi birkaç gün de devam edebilir.

İlaç kullanmadan migren ağrısı geçer mi?

Ağrının başında doğal ve bitkiler yollara başvurarak geçmesini sağlayabilirsiniz. Gıda takviyeleri, egzersiz ve bazı egzersizler ile ilaçsız tedavi olabilirsiniz.

Migren belirtileri nelerdir?

Evde migren tedavisi, neden olan unsurları belirleyip önlem alarak gerçekleştirilir. Migren, genetik ve çevresel faktörler ile ortaya çıkan şiddetli ağrılardır. Ağrı ile birlikte ışık ve ses hassasiyeti, bulantı ve kusma gibi belirtiler yaşamanıza neden olur. Günlük yaşamınızı olumsuz etkilediği gibi iş verimliliğinizi de düşürür. Genellikle, 4 ile 72 saat süren ataklar, günlerce de devam edebilir. Migren sahibi kişiler, evde yapılan doğal ve alternatifler ile rahatsızlığın etkilerini azaltabilir.

Migren evde geçer mi?

Migren tedavisi evde uygulanan teknikler sayesinde minimum seviyeye düşürülebilir. Düzenli su tüketimi, sağlıklı beslenme, uyku ve egzersizler faydalı olur. Aynı zamanda, gıda takviyeleri ve bitki çayları ile ağrı eşiği yükseltilebilir ya da kaslar gevşetilebilir. Migren evde tedavi seçeneklerini uygulayarak kaliteli bir yaşam sürebilirsiniz.

saç derisi kaşıntısı
CategoriesGenel

Saç Derisi Kaşıntısı Neden Olur? Evde Nasıl Geçer?

Saç derisi kaşıntısı, çok sayıda kişinin karşılaştığı sorunlardan biridir. Bu sorun, kişinin günlük hayatını ya da yaşam kalitesini doğrudan etkileyebileceği gibi çeşitli tedavi yöntemleri ile geçebilir. Kullanılan tedavi yöntemleri rahatsızlığın nedenine bağlı olarak değişir. Aynı zamanda evde sağlık yöntemleri de rahatsızlığın giderilmesine yardımcı olabilir.

Saç Derisi Kaşıntısı Neden Olur?

Saç derisi kaşıntısının oluşum nedeni kişiye göre farklılaşabilir. Genel olarak bakıldığında ise yanlış hijyenik tutum, deri ya da genel hastalıklar, haşere sokması, psikolojik etkenler, ilaçların yan etkisi, sigara ve alkol kullanımı ve saçların toplanma sıkılığı şeklinde sıralanabilir.

  • Yanlış Hijyenik Tutum: Saçları çok sık yıkanması ya da uzun süre yıkanmaması gibi durumlar bu sorun ile karşılaşılmasına neden olabilir. Aynı zamanda kullanılan yanlış şampuanlarda rahatsızlığın nedenleri arasındadır. Doktorunuzun önereceği saç derisi kaşıntısı için şampuan önerileri ile bu rahatsızlıktan kurtulabilirsiniz.
  • Deri Hastalıkları: Saç derisi üzerinde görülen bazı hastalıklarda bu sorun ile karşılaşılma nedenleri arasında yer alır. Çeşitli enfeksiyonlar, mantar rahatsızlıkları ve egzama türleri saç derisinde kaşıntı oluşmasına kaynaklık edebilir.
  • Genel (Dahili) Hastalıklar: Saç derisinde kaşıntı oluşmasının diğer bir nedeni ise dahili hastalıklardır. Vitamin eksikliği, hormonal bozukluklar gibi bazı sağlık sorunları rahatsızlığın oluşmasına neden olabilir.
  • Haşere Sokmaları ve Isırıkları: Sivrisinek, pire ya da örümcek gibi bazı haşereler tarafından ısırılmak yan etkilere neden olabilir. Yaygın olarak karşılaşılan yan etkilerden biri ise saç derisinde oluşan kaşıntıdır.
  • Psikolojik Sebepler: Saç derisi kaşıntısı ve dökülmesinin nedenlerinden biri de psikolojik sebeplerdir. Kaygı bozuklukları, stres ya da anksiyete benzeri rahatsızlıklar fiziksel olarak vücudu etkileyebilir. Yaşanan psikolojik etken ise saçlarda kendini gösterebilir.
  • Kullanılan İlaçların Yan Etkileri: Antibiyotik, ağrı kesici ya da sinir ilaçlara vücutta bazı değişikliklerin oluşmasına katkı sağlar. Bu değişiklikler, kişinin hayatını olumlu yönde etkiliyor olsa da saç sağlığına zarar verebilir.
  • Sigara ve Alkol Kullanımı: Saç derisi kaşıntısı ve saç dökülmesi sorunu bazı kişilerde sigara ve alkol kullanımı ile ilgilidir. Bu durum başlarda kendini gösteremese de alışkanlığın oturduğu ve ilerlediği dönemlerde karşılaşılabilir.
  • Saçların sıkı toplanması: Kafa derisi kaşıntısı ve saç dökülmesi bağlanma şekliyle de ilgilidir. Sıkı tokalar ile yapılan ve gergin toplamalar, saçlarda kaşıntı oluşmasına neden olabilir.

Saç Derisi Kaşıntısı Evde Nasıl Geçer?

Evde saç derisi kaşıntısı nasıl geçer sorusunun farklı cevapları vardır. Bu cevaplardan biri, soğuk uygulamalardır. Kaşıntı anında soğuk su ile ıslatılmış bir bez kaşıntı hissinin azaltılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda saç yıkama rutininde yapacağınız değişiklikler de sizi rahatlatabilir. Saçlarınızı çok sık ya da nadir olmayacak şekilde yıkayabilirsiniz. Yıkamada özel ve saçınızla uyumlu bir şampuan kullanmanız gerekir. Aynı zamanda saç derisi kaşıntısı maden suyu yöntemini de tercih edebilirsiniz. Saçlarınızı yıkadıktan sonra maden suyu ile saçlarınızı durulayabilirsiniz. Böylelikle maden suyunun içerisindeki mineraller ile saçınızı besleyebilir, kaşıntı sorununa çözü getirebilirsiniz.

Saç Kaşıntısına İyi Gelen Bitkisel Ürünler

Saç derisi kaşıntısını giderebilmek adına bazı bitkisel ürünler vardır. Bu ürünler şu şekilde sıralanabilir:

  • Saç kaşıntısı sorunu için elma sirkesini kullanabilirsiniz. Su ile seyrelttiğiniz elma sirkesini saçınızı durularken kullanabilirsiniz. Elma sirkesi içerisinde yer alan asetik asit sayesinde cildinizi nemlendirebilirsiniz. Bu yöntemde su seyreltme yapmaya dikkat etmeli ve yaralı olan saç derisine uygulanmamalıdır.
  • Saç derisi kaşıntısı doğal çözümlerinden biri de zeytinyağıdır. Isıtılarak ılıtılan zeytin yağı, kafa derisine uygulanır. Uygulama sırasında hafif baskı ile masaj yapabilirsiniz. Bu yöntem ile kabuklanma sorunu da çözümlenebilir.
  • Kullanılan diğer yöntem ise Hindistan cevizi yağıdır. Bu yağ, yatıştırıcı etkiye sahip olup kafa derisinin rahatlatılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda baş biti gibi farklı problemlerinde çözümlenmesine olanak tanır.

Saç Derisindeki Kabuklanmaya Ne İyi Gelir?

Saç derisi kaşıntısı ve kabuklanma sorunu için nedenin bulunması gerekir. Oluşan kabuklanma bir sağlık sorunu nedeniyle oluşuyor ise hastalığın tedavi edilmesi saç derisi kaşıntısı ve kabuklanmasının giderilmesini sağlar.

Hastalıktan kaynaklanmayan kabuklanma sorunu için ise jojoba yağı ya da Hint leylağı kullanılabilir. Jojoba yağını hafif bir masaj ile kafa derinize sürebilirsiniz. Ardından bir gece boyunca bekleyip saçınızı yıkayabilirsiniz. Hint leylağı için ise demleme yöntemi kullanılır. Hint leylağını kaynar su içerisine alınır. Demleme işlemi bittikten sonra suyun ılıması beklenir ve saça uygulanır.

Saç Derisi Kaşıntısı İçin Hangi Doktora Gidilir?

Saç derisi kaşıntısı için hangi doktora gidilir merak edilen sorulardandır. Bu sorunun cevabı ise dermatologlardır. Dermatologlar, kafa derinizde oluşan kaşıntının nedenini inceler. Deri hastalığından kaynaklanıyor ise çeşitli saç derisi kaşıntısı tedavisi ile sorunun çözümlenmesini sağlar. Aynı zamanda yanlış bakım ya da saç kullanımı gibi nedenlerden dolayı saç derisi kaşıntısı oluşuyorsa size gerekli yönlendirmeyi yapar. Genel hastalıklardan kaynaklandığı tespit edilirse tedavi süreci dahiliye bölümünde devam ettirilir. Hastaya ve rahatsızlığın nedenine özel tedavi yöntemi kullanılır.

Saç Derisi Kaşıntısı Hakkında Sık Sorulan Sorular

Saç derisindeki kaşıntı hastalık belirtisi midir?

Saç derisinde karşılaşılan kaşıntı bazı durumlarda hastalık belirtisi olabilir. Tek başına teşhis için yeterli olmayan bu belirti uzun süre devam ediyorsa doktora başvurmanız tavsiye edilir.

Saç derisindeki kaşıntıya sirke iyi gelir mi?

Saç derisi kaşıntısı için sirke kullanılan yöntemlerden biridir. Bu yöntemi kullanırken saç derinizde yara olmadığından emin olmalısınız. Aynı zamanda sirkeyi doğrudan uygulamamalı su ile seyrelterek kullanmalısınız.

Saç yıkandıktan sonra neden kaşınır?

Saçınız yıkandıktan sonra kaşıntı sorunu ile karşılaşıyorsanız temizleyicilere karşı alerjiniz olabilir. Saçınızı yıkadığınız şampuan, maske ya da kremler saç derinizde alerjik reaksiyon oluşmasına neden olabilir.

gaz sıkışmasına evde çözüm
CategoriesGenel

Gaz Sıkışması Neden Olur? Evde Nasıl Geçer?

Gaz sıkışması yediğimiz besinlerin vücuttaki sindirim sürecinden kaynaklanır. Bu duruma bazı besinler neden olacağı gibi gün içinde farkında olmadan yuttuğumuz hava (aerofaji) sebep olur. Mide ve bağırsaklarda biriktiğinde fazla olduğunda sıkıntı yaşarız. Karında oluşan şişkinlik, karın ağrısı ve geğirme en temel belirtileridir. Karbondioksit, oksijen, azot yuttuğumuz havadan, Metan ve Hidrojen de besinlerin parçalanması sonucu oluşur.

Gaz Sıkışması Neden Olur?

Gaz sıkışması en çok beslenme düzeninden kaynaklanıyor olsa da bazı hastalıklar ve diğer alışkanlıklar da sebep olabilir. Gün içindeki tüketilen gıdalar ve yaşam tarzı açısından baktığımızda diğer sebepler aşağıda sıralanmıştır.

  • Baklagiller, süt ve süt ürünleri, yüksek lifli gıdalar,
  • Sarımsak, soğan, lahana, brokoli ve diğer yeşile sebze çeşitleri,
  • Gıdaların yeterince çiğnemeden yutulması, nefes alırken hava yutulması,
  • Sakız çiğnemek, sigara içmek,
  • Bakteri kaynaklı problemler, enfeksiyonlar, sindirim siteminden kaynaklanan sorunlar,
  • Besin alerjisi, reflü, hamilelik,
  • Laktaz enziminin eksikliği
  • Asitli ve posalı içecek/gıda tüketimi,
  • Ayaklardan üşütmek
  • Az hareket etmek.

Çocuklarda Gaz Sıkışması Neden Olur?

Gaz sıkışması bebeklerde ve çocuklarda yetişkinlere göre daha sık olur. Bunun sebepleri beslenme şekli ve sindirim sisteminin tam olarak gelişmemiş olmasıdır. Bebekler anne sütü veya biberonla beslenirken çok hava yutarlar. Mideye dolan havayı yetişkinler kadar rahat çıkaramazlar ve bu yüzden mide de oluşan baskı rahatsızlık verir. Ayrıca mama tüketimi anne sütüne nazaran daha fazla şişkinlik yapar. Bebekleri doyurduktan oluşan gaz sıkışması evde hafif sırtına vurma/sıvazlama yöntemi çıkarılarak yapılır.

Bunun dışında zeytinyağı ile sırtına, karnına masaj yapmak ve ılık havlu uygulaması da rahatlamasını sağlar. Bebeklik çağından çıkmış çocuklar beslenme konusunda fazla bilgi sahibi olmadıkları için sevdikleri tüm gıdaları tüketirler. Özellikle abur cubur diye nitelendirilen gıda tüketimine dikkat etmeleri gerekir.

Mide asidi %98 oranında zararlı bakterileri yok edebilme yeteneğine sahiptir. Abur cubur besinler enfeksiyonlara davetiye çıkarır. Çok tüketilen bu besinler beraberinde üst solunum yollarına bulunan enfeksiyonları mideye taşır. Midede biriken fazla su mide asidini seyrelterek zararlı bakterilerin yok olmasının önüne geçer. Bu da aşırı gaz sıkışması başta olmak üzere sindirim sitemi rahatsızlıklarına yol açar.

Gaz Sıkışması Evde Nasıl Geçer?

Gaz sıkışması yaşam kalitenizi etkileyen bir durumdur. Vermiş olduğu rahatsızlık çıkarılmak suretiyle giderilebilir. Fakat yaydığı koku ve utanç verici bir durum olması sebebiyle bu her zaman mümkün olmayabilir. Bir hastalığınız yoksa bu duruma düşmemek için beslenmenize dikkat etmelisiniz. Besin tüketimini yavaş ve çiğneyerek yapmak, yağlı gıdaları az tüketmek, spor ve egzersiz yapmak faydalı olacaktır.

Sağlıklı bir birey günde 12-21 kez gaz çıkarır. Bu gayet normaldir. Bazen bu durum olması gerektiği gibi olmayabilir. Bu durumda evde gaz sıkışması olduğunda aşağıdaki yöntemleri deneyerek rahatlayabilirsiniz.

  • Kasları gevşetip, ağrıyı azaltacak yöntemlerden birisi sıcak su torbasıdır. Havluya sardığınız sıcak su torbasını (ağzının sıkı kapalı olduğundan emin olduğunuz) ağrı duydunuz bölgeye koyabilirsiniz.
  • Çayını tüketip veya yemeklere katarak kullanabileceğiniz kimyon etkili bir yöntemdir.
  • Rezene çayı veya tohumu, zencefil çayı,
  • Bir yemek kaşığı doğal elma sirkesini bir su bardağına ilave ederek içebilirsiniz.
  • Bir çay kaşığı karbonat içme suyuna karıştırılarak tüketilir.
  • Sindirim sistemini rahatlatan bitki çayları yine şişkinlik problemlerini ortadan kaldırır. Tarçın, anason, papatya, nane ve kakule çayları gibi.
  • Süpürge otu kürü ve ebegümeci kürü de devamlı gaz sıkışması şikayetleri olanlar için fayda sağlayacaktır.
  • Tüm bunlara rağmen rahatlama olmuyorsa farklı evde sağlık yöntemlerini deneyebilirsiniz.

Gaz Sıkışmasını Önlemek İçin Neler Yapılır?

Gaz sıkışması besinsel öğelerin ve beslenme şeklinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İster yetişkinlerde olsun ister bebek ve çocuklarda olsun bazı noktalara dikkat edilerek bunun önüne geçmek mümkündür.

  • Özellikle diyet yapanların beslenme tablosunda yer alan lifli ürünlerin sindirim sitemi düzene girene kadar diyet programından çıkarılması,
  • Hareket halinde olan bir vücut, sindirim sistemi için oldukça faydalıdır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Taze ve kuru olarak armut, incir ve kayısı tüketilmesi,
  • Prebiyotik kullanılması,
  • Bal kabağı tüketilmesi,
  • Yağlı ve kızartılmış ürünlerin tüketiminin azaltılması,
  • Kola gibi içecekler ile laktozlu gıdalardan uzak durulması dikkat edilmesi gereken detaylardır.

Gaz Sıkışması ve Şişkinlik Yapan Besinler

Gaz sıkışması hastalık haricinde sindirim sitemini yoran besin ve gıda takviyelerinden kaynaklanır. Özellikle bazı karbonhidratlar irritabl bağırsak sendromu hastalarında şişkinliğe sebep olur. İnce bağırsakta az emilimleri sebebiyle bakteriler tarafından fermente edilen FODMAP içerikli besinler ile gaz sıkışması yapan yiyecekler;

  • Oligosakkarit grubu; soğan, sarımsak, çavdar, buğday ve Brüksel lahanası,
  • Monosakkaritler; bal, kuru üzüm, şeftali, elma, armut, karpuz,
  • Disakkaritler; peynir, yoğurt, süt ve diğer süt ürünleri,
  • Sorbitoller; elma, armut, şeftali,
  • Mannitoller; karnabahar ve mantar ile tatlandırıcı grubunda yer alan polioller,
  • Hazır ve işlenmiş gıdalar; makarna sosu, salata sosu, hazır köfte vb.
  • Kuru baklagiller sindirimi zor olan rafinoz içerirler. Bu yüzden nohut, kuru fasulye, yeşil mercimek ve barbunya tüketimi azaltılmalıdır.
  • Pırasa, turp, şalgam, kuşkonmaz, erik, böğürtlen, ahudududur.

Gaz Sıkışması Evde Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Bebeklerde gaz sancısı anneden mi olur?

Bebekler doğduktan sonra da göz, beyin, kalp, karaciğer ve bağırsak gibi organların gelişim süreci devam eder. Bağırsakların gelişim sürecinde emilim yüzeyi ile karaciğer ve pankreas enzimlerinin eksik olması besinlerin istenilen düzeyde sindirilememesine yol açar. Gelişim sürecine bağlı olarak sabırla atlatılması gereken bir süreçtir. Anneden kaynaklı bir sorun olmayacağı için annenin bu dönemde özel bir diyet uygulamasına gerek yoktur.

Maden suyu gaz sıkışmasına iyi gelir mi?

Gaz sıkışmasını gidermek için maden suyu doğru bir tercih olmayacaktır. Çünkü bu içecekler hava yutulmasına neden olur. Bunun yerine bitkisel çay tüketimi tavsiye edilir.

hamilelikte ödem
CategoriesGenel

Hamilelikte Ödem Neden Olur? Nasıl Atılır?

Hamilelikte ödem, vücudun uğradığı fizyolojik değişikliklerin bir sonucudur. Kilonun arttığı son aylarda ortaya çıkan bu sorun, el ve ayak ile yüzde oluşan şişliklerdir. Hamilelikte aşırı ödem, hareketleri kısıtladığı gibi kıyafetlerin dar gelmesine ve güçsüz hissetmenize neden olur. Düzenli beslenme, az tuz tüketimi ve bol su içmeye dikkat ederek ödem oluşumunu kontrol edebilirsiniz. Hamilelikte vücuttaki ödem, düzenli egzersiz yaparak ve dinlenerek atılabilir.

Hamilelikte Ödem Neden Olur?

Hamilelikte ödem, her anne adayının yaşadığı genel problemler arasında yer alır. Vücutta hormon seviyesi artması ve dolaşım sistemindeki değişimler ile sıvının yükselmesi gibi birçok faktör neden olur. Bebeğin büyümesi ve beslenmesi, sıvı oranının artmasını sağlar. Kullanılmayan sıvı, doku içerisinde birikerek ödem oluşturur.

Ödem oluşumunun nedenleri arasında; kan hacminin artması, bebeğin büyümesinin rahime baskı yapması, sağlıksız beslenme, yeterli vitamin ve protein alamama, varis sorunları, bacak bacak üstüne atmak, çoğul gebelik, paketli gıda tüketmek ve uzun süre ayakta kalmak yer alır.

Hamilelikte Ödem Belirtileri Nelerdir?

Hamilelikte ödem, kadınların ortalama %90’ında görülür. Hamilelikte ayaktaki ödem, rahmin damarlar üzerinde baskı kurması ve kanın bacaklardan geri dönüşümünü zorlaştırır. Uzun süre ayakta kalmak, ödem oluşumunu artırır. Hamilelikte ödem belirtileri arasında;

  • El, ayak, bacak ve yüzün şişmesi,
  • Yüzüklerin olmaması,
  • Ayakkabıların dar gelmesi,
  • Bacak ve ayaklarda ağrı ile rahatsızlık olması,
  • Vücut ağırlığında hızlı bir artış yaşanması,
  • İdrar yapma sıklığının artması,
  • Ciltte çukurlar oluşması,
  • Tansiyonun yükselmesi gibi durumlar yer alır.

Hamilelikte ödem zararları, baş ağrısı ve nefes zorluğu gibi rahatsızlıklar ile birleştiği zaman doktora danışılması gerekebilir. Bebeğe zarar vermemesi için önlem alınabilir. Genellikle, ödem zararsız ve normal bir durum olup sağlıklı beslenme, egzersiz ve doktor önerileri ile azaltılabilir.

Hamilelikte Vücuttaki Ödem Nerelerde Olur?

Hamilelikte ödem, anneyi doğuma hazırlayan ve bebeği besleyen suyun vücutta tutulması ile oluşur. Sıcak hava, potasyum düşüklüğü, yüksek oranda kafein ve tuz tüketimi gibi sebeplerden dolayı artabilir. Hamilelikte bacaklardaki ödem, kandaki kimyasal değişimler ve fazla sıvının dokulara kaçması ile meydana gelir. Yüzde ödem, gebeliğin getirilerinden biri olup nefes darlığı gibi durumlar yaşatırsa, doktora gidilmesi gerekir.

Hamilelikte ayaklarda ödem, son 3 ayda artabilir. Ellerde ise, tuz ve suyun tutulması sonucu oluşur. Yüzüklerin sıkması, eklemlerde ağrı ve acı, hareket kısıtlığı gibi durumların yaşanmasını sağlar. Damarların genişlemesi nedeniyle oluşan bu durum, çeşitli egzersizler ile azaltılabilir. Sık idrara çıkma ve terleme, ödemin azalmasına yardımcı olur.

Hamilelikte Kaçıncı Ayda Ödem Başlar?

Hamilelikte ödem, son trimesterlerda belirgin hale gelmeye başlar. İlk trimesterda nadiren ve hafif bir şekilde görülür. Her hamilelik farklı olsa da, yaklaşık 20. haftadan itibaren ödem oluşmaya başlar. 28. hafta ile de yaygınlaşıp hareketleri kısıtlar. El, ayak ve ayak bilekleri, yüz ile bacaklarda belirginleşir. Yatma ve dinlenme pozisyonunda azalır.

Her anne adayında farklı şekil ve zamanlarda gelişir. Vücudun hormonal değişimleri ve artan sıvı tutulumuna olan adaptasyon süreci ile ilgilidir. Bazı kadınlarda ilk aylarda, bazılarında da son dönemlerde başlar. Hamilelikte ödem atma süreci, gıda tüketimi ve su alımı ile kolay bir hale gelir. Evde sağlık hizmetinden faydalanarak tehlikenin önüne geçebilirsiniz.

Hamilelikte Ödem Nasıl Atılır?

Hamilelikte ödem atmak, yeterli su alıp vücuttaki dengeyi korumak ile başlar. Tuz, su tutulumunu etkilediği için kontrollü bir şekilde tüketilmesi gerekir. Düzenli ve hafif egzersizler yaparak dolaşımı artırabilirsiniz. Uzun süre ayakta kaldıktan sonra ayaklarınızı yükselterek dinlenmek, ödemin azalmasını sağlar. Bu bölgelere soğuk kompres yapmak, şişliği azaltıp rahatlamanıza yardımcı olur. Taze meyve, sebze ve proteinli yiyecekler ile beslenerek vücudunuzdaki ödem oranını düşürebilirsiniz. Aynı zamanda, yeterli uyku ve minimum stresli bir yaşam sürdürmeniz gerekir. Hamilelikte ödem söktürücü besinler, vücudunuzda meydana gelen şişkinliklerin azalmasını ve rahat hareket etmenizi sağlar.

Hamilelikte Ödem Atan Yiyecekler Nelerdir?

Hamilelikte ödem yapan yiyecekler arasında süt ürünleri, karnabahar, tahıl grubu, turşu, paketli gıdalar ile yapay tatlandırıcı gibi birçok besin bulunur. Bu gıdalardan uzak durarak ödem sorununu azaltabilirsiniz. Gebelikte ödem atan yiyecekler içerisinde;

  • Probiyotik yoğurtlar,
  • Rezene, zencefil, kuşburnu, papatya, maydanoz ve kiraz sapı gibi bitki çayları,
  • Karpuz,
  • Salatalık,
  • Kivi,
  • Havuç,
  • Yeşil çay,
  • Nane,
  • Kırmızı biber,
  • Su,
  • Muz, patates ve ıspanak gibi yüksek potasyumlu gıdalar,
  • Tam buğday ekmeği, kahverengi pirinç, kepekli tahıllar yer alır.

Hamilelikte Ödem Nasıl Önlenir?

Hamilelikte ödem olmaması veya azaltılması için bazı adımlar uygulanabilir. Ödem ve getirdiği rahatsızlıkları yaşamamak adına, gebelik süresince maksimum dikkatte yaşamanız gerekir. Bu adımlar şöyle;

  • Dengeli ve sağlıklı beslenme,
  • Yeterli sıvı alımı,
  • Düzenli egzersiz,
  • Ayakları yüksekte, elleri kalbin yukarısında tutma,
  • Düzenli mola vermek,
  • Rahat ve destekleyici ayakkabılar ile kıyafetler giymek,
  • Çay ve kahve tüketimini minimumda tutmak,
  • Günlük önerilen su miktarını tüketmek,
  • Hamilelikte ödem atmak için limonlu su içmek,
  • Gebelere uygun üretilen destek çoraplarını giymek,
  • Şişen ayaklarınıza masaj yaptırmak,
  • Gebelik süresi boyunca sol tarafa yatarak ana toplardamar üzerindeki baskıyı azaltmak,
  • Sıcak ve nemli ortamlarda bulunmamak,
  • Asitli içeceklerden uzak durmak,
  • Alkol ve sigara tüketmemek.

Hamilelikte Ödem Hakkında Sık Sorulan Sorular

Hamilelikte ödem ne zaman tehlikeli?

Fizyolojik bir durum olan ödem, ani ve simetrik bir şişliğe dönüştüğü zaman ciddi hastalıkların habercisi olabilir. Yüksek tansiyon, aşırı ödeme neden olup zehirlenme ve preeklampsi gibi tehlikeli hastalıklar yaratabilir.

Hamilelikte ayak ödemi nasıl geçer?

Kısa yürüyüş ve egzersizler yaparak ayak ödemini geçirebilirsiniz. Şiş bölgelere soğuk kompres yapmak, rahatlamanıza yardımcı olur.

Doğuma Yakın Ödem Azalır mı?

Ödem doğuma yakın artar. Hamileliğin 2. yarısından itibaren bebeğin büyümesi ve vücudun su tutulumu ile şişlikler meydana gelmeye başlar.

tiroid hastalığında beslenme
CategoriesGenel

TSH Yüksekliğinde ve Tiroid Hastalığında Beslenme

TSH yüksekliğinde beslenme programlarına özellikle dikkat edilmesi gerekir. Tsh yüksekliği için beslenme programları içerisinde bulunmaması gereken gıdalar arasında ilk sırada yer alan kafein, işlenmiş gıda, rafine beyaz un ile yapılan hamur işleridir. Tiroid hastalığında beslenme programına dahil edilmesi gereken besinlerin arasında ise deniz ürünleri, protein içeriği yüksek besinler, yumurta, fındık, mantar ve ıspanak gibi besinler yer alır. Alkol ve sigaradan, kafeinli ve gazlı içeceklerden uzak durulması son derece önemlidir.

TSH Değeri Doğal Yolla Nasıl Düşer?

TSH değeri, ideal ve doğal bir beslenme düzeni ile korunabilir. Evde sağlık uygulamaları ve düzenli beslenmeye dikkat edebilirsiniz. TSH değeri doğal yollarla aşağıdakilere dikkat edilerek düşürülebilir:

  • Bol bol su tüketilmelidir.
  • Rezene, meyan kökü, zencefil ve sarı kantaron gibi bitkiler tüketilebilir.
  • Adaçayı ve papatya çayı içilebilir.
  • Beslenme programında süt ve süt ürünlerine yer verilebilir.
  • Protein ağırlıklı beslenmeye özen gösterilmeli. Bunlar arasında ise tavuk, et ve yumurta ilk sıralarda yer alır.
  • Selenyum içeren besin maddeleri tüketilmelidir. Balık, mercimek, mantar ve ceviz gibi gıdalar ölçülü bir şekilde tüketilebilir.
  • Brokoli, karnabahar, lahana ve Brüksel lahanası pişirilerek ölçülü bir şekilde tüketilmesi tavsiye edilir.
  • Demir oranı yüksek olan gıdalara da beslenme programında yer verilmeli. Özellikle kırmızı et, yumurta, kırmızı meyveler ve pekmez gibi besinler doğru bir seçim olur.

TSH Yüksekliğinde Beslenme Nasıl Olmalı?

TSH yüksekliği, tiroid bezinin az çalışması ve yeterli hormon üretememesi sonucu ortaya çıkar. Tiroid hastalığında beslenme programına uyulmalı ve programın dışına çıkılmaması gerekir. TSH yüksekliğinde beslenme aşağıdaki gibi olmalıdır:

  • D vitamini, omega 3, çinko, iyot, selenyum ve bakır içeren besinlere ağırlık verilmelidir.
  • Tiroid beslenmesi için programa dahil edilmesi gereken besinler arasında ise sarımsak, mantar, deniz ürünleri ve yeşil yapraklı sebzeler yer alır.
  • Kontrollü tüketilmesi gereken besinler arasında da çilek, lahana, turp ve karnabahar gibi besinler yer alır.
  • Yemeklerde ağırlıklı olarak zeytinyağı kullanılması tavsiye edilir. Doymuş yağlardan ise uzak durulmalıdır.
  • Gazlı ve alkollü içeceklerden ve sigaradan mümkün olduğunca uzak durulması önerilir.
  • Kafein, işlenmiş gıdalar ve rafine edilen beyaz un ile yapılan hamur işlerinden uzak durulması tavsiye edilir.

Gebelikte TSH Yüksekliğinde Beslenme Nasıl Olmalı?

Gebelikte TSH yüksekliğinde beslenme programına dikkat edilmesi hem anne hem de bebek için oldukça önemlidir. Gebelik süreci hem anne hem de bebek için hassas bir süreçtir. Bu süreçte olabildiğinde alınan besinlere dikkat edilmeli ve doktor gözetiminde olunmalıdır. Gebelik döneminde TSH oranının yüksek olduğu durumlarda düşük veya erken doğum olması gibi durumlar ile karşılaşılabilir. Aynı zamanda bebekte büyüme ve zeka geriliğine neden olabilir. Bu süreçte aşağıdaki maddeler dikkate alınabilir:

  • Yemeklerde iyotsuz tuz tercih edilmelidir.
  • Ispanak, brokoli, karnabahar, turp, lahana ve roka gibi besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.
  • B vitamini gruplar ve omega 3 içeren besinler tüketilmesi tavsiye edilir. Bu nedenle balık tüketilmeye özen gösterilmelidir.
  • Doymuş yağlardan uzak durulmalıdır. Yemeklerde daha çok zeytinyağı tercih edilmelidir.
  • Su tüketimine dikkat edilmeli.

TSH Yüksekliğinde Alınması Gereken Vitamin ve Mineraller Nelerdir?

TSH yüksekliğinde alınması gereken vitamin ve mineraller arasında iyot, selenyum, çinko, bakır, D vitamini ve omega 3 gibi içeren besinler yer alır. Tiroid hastalığında beslenme programınıza bu vitamin ve mineralleri dahil edebilirsiniz. İyot içeren besinler şunlardır:

  • Somon, ton balığı, karides,
  • Yoğurt, süt ve peynir
  • Ispanak, pazı ve lahana
  • Yumurta, fasulye ve mercimek.

Selenyum içeren besinler arasında aşağıdakiler yer alır:

  • Kuru baklagiller,
  • Uskumru, alabalık gibi deniz ürünleri,
  • Tavuk ve hindi eti.

Çinko içeren besinler arasında aşağıdakiler vardır:

  • Kırmızı et,
  • Süt ve süt ürünleri,
  • Badem, fındık ve fıstık,
  • Baklagiller (mercimek, fasulye ve nohut),
  • Yeşil yapraklı sebzeler.

Bakır içeren besinler ise aşağıdaki gibidir:

  • Deniz ürünleri,
  • Kuruyemişler,
  • Baklagiller,
  • Yeşil yapraklı sebzeler,
  • Tahıllar ve tahıl ürünleri.

TSH Yüksekliğinde Kaçınılması Gereken Gıdalar Nelerdir?

TSH yüksekliğinde kaçınılması gereken gıdalar arasında rafine un ile yapılan hamur işleri, işlenmiş gıda ve kafein yer alır. Lahana, turp, çilek, brokoli ve karnabahar gibi gıdalar ise ölçülü tüketilmelidir. Gazlı içeceklerden ise uzak durulmalıdır. Tiroid hastalığında beslenme programına dikkat edilmelidir. Tiroid beslenme tedavisi için online beslenme danışmanlığı alabilir ve uzmanlar tarafından sizin için özel hazırlanan tiroid beslenme programına başlayabilirsiniz.

Tiroid Hastalığında İdeal Beslenme Nasıl Olmalı?

Tiroid hastalığında ideal beslenme aşağıdaki gibi olmalıdır:

  • İyot içeren besinler tüketilmelidir. Bunlar arasında deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri, maydanoz, ıspanak, roka ve yeşil sebzeler yer alır.
  • Tiroid hastalığı beslenme programında çinko içeren gıdalara yer verilmelidir. Çinko içeren gıdalar ise kırmızı et, tavuk eti ve kabuklu deniz ürünleridir.
  • Beslenme programınızda selenyum içeren gıdalara yer verebilirsiniz.

Tiroid hastalığında beslenme programına hastalara A, E, D ve K2 vitaminleri dahil edilmesi önerilir. A vitamini içeren besinler arasında yumurta, alabalık ve peynir yer alır. D vitamini içeren besinler arasında ise ilk olarak yumurta, kırmızı et ve sardalya gibi yağlı balıklar yer alır. Badem, ceviz ve yeşil yapraklı sebzeler E vitamini açısından oldukça zengin seçeneklerdir. Süt ve süt ürünleri ise K2 vitamini içerir. Tiroid hastalığında beslenme programında bu besinlere yer verebilirsiniz. Online doktor danışmanlığı alabilir ve uzman doktor eşliğinde sizler için hazırlanmış ideal beslenme programına dikkat edebilirsiniz.

TSH Yüksekliğinde Beslenme Hakkında Sık Sorulan Sorular

TSH yüksekliğinde alkol ve kafein tüketiminin etkileri nelerdir?

TSH yüksekliğinde alkol ve kafein tüketimi tiroidi olumsuz etkiler. Alkol tiroid bezlerinde iltihaplanmaya yol açabilir. Aşırı kafein tüketimi ise uyku düzenini bozar ve yorgunluğa sebep olur. Bu durumda doğrudan tiroid bezlerini etkiler.

Tiroid hastaları hangi meyveleri yiyemez?

Tiroid hastaları çilek, şeftali ve kivi meyvelerini ölçülü miktarda tüketmelidir. Bu meyveler tiroid hormonuna baskı sağlar bu nedenle tüketiminde aşırıya kaçılmamalıdır. Tiroid hastalığında beslenme programında bu meyvelere ölçülü bir şekilde yer verilmelidir.

Tiroid bezi az çalışanlar ne yemeli?

Tiroid bezi az çalışanlar demir içeren gıdalara beslenme programında mutlaka yer vermelidir. Tiroid az çalışması beslenme programı içerisinde şu besinlere yer verilebilir; yumurta, kırmızı et ve yeşil yapraklı sebzeler. Günlük beslenmenizde öğünlerinizin arasına belirtilen gıdalara yer vermeniz tiroid bezinin yeterli çalışmasına yardımcı olabilir.

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?