Bilgisayarlı-Tomografi
CategoriesGenel

Tomografi (BT) Nedir? Nasıl Çekilir?

Hastalıkların teşhisinde radyolojik görüntüleme yöntemi olarak kullanılan Bilgisayarlı tomografi BT olarak da bilinir. Röntgenden daha ayrıntılı bilgi veren ve MR’dan daha kısa sürede sonuç veren bilgisayarlı tomografi 3 boyutlu görüntü sağlaması ile tercih edilen görüntüleme yöntemleri arasında yer alır. Tümör teşhisinden kırıkların belirlenmesine, damar sorunlarının belirlenmesinden iç kanamaların tespitine kadar birçok amaçla kullanılabilen bilgisayarlı tomografi, ayaktan hastalarda yapılabilen bir işlem olup, birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürer. Organları daha net ayırt etmek ve kitle tanımlamasının yapılması amacıyla ilaçlı olarak da çekilebilen bilgisayarlı tomografinin hamilelerde ve çocuklarda dikkatli kullanılması gerekir. Memorial Ankara Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Dinara Mamedova, Bilgisayarlı tomografi çekimi ile ilgili bilgi verdi.

Tomografi nedir?

Tomografi eski Yunancadaki tomos (kesit, dilim) ve graphein (yazmak, kayıt etmek) kelimelerinden türeyen ve bir nesnenin içyapısının katmanlı görüntüsünü elde etmek için kullanılan bir radyolojik görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografi veya BT dar bir röntgen ışını huzmesinin insan vücudu etrafında hızla döndürülerek vücuda gönderilmesi ve elde edilen sinyallerin bilgisayar tarafından işlenmesi sonucu meydana gelen kesit görüntülerdir. Bilgisayarlı tomografi bir dizi ardışık kesit görüntü toplandıktan sonra bu görüntüleri bir araya getirir. Bu sayede insan vücudunun temel yapılarının ve hastalıklarının daha kolay tanımlanmasına olanak sağlar. Geleneksel röntgenden daha ayrıntılı bilgi içmesi, dijital ortama aktırılabilmesi, saklanabilmesi ve 3 boyutlu görüntülerin üretilebilmesi başlıca avantajlarındandır.

Tomografi hangi durumlarda çekilir?

Doktorunuz aşağıdaki durumların tespiti için BT önerebilir:

  • Kemik tümörleri, kemik kırıkları ve kemik bozukluklarının teşhisinde
  • Paranazal sinüslerin iltihabının değerlendirmesinde
  • Herhangi bir tümörün, enfeksiyonun veya kan pıhtısının yerinin kesin olarak belirlenmesinde
  • Damar genişlemelerinin, damar tıkanıklıklarının ve daralmalarının değerlendirmesinde
  • Böbrek ve mesane taşlarının tespitinde
  • Cerrahi, biyopsi veya radyasyon tedavilerini planlamada
  • Kanser, kalp hastalıkları, akciğer nodüller, karaciğer kitleleri gibi hastalıklarının tespitinde ve izleminde
  • Akciğer enfeksiyonlarının tespitinde
  • Kanser evrelemesinde ve tedavi etkinliğinin izleminde
  • Yaralanmalar ve iç kanama gibi durumların tespitinde

Tomografi nasıl çekilir?

Tomografi çekimleri çekim öncesi ön hazırlık, çekim ve çekim sonrası olarak üç aşamada yapılır. Ayaktan hastalarda yapılabilen bir işlem olup, birkaç saniye ile birkaç dakika sürebilir.

Çekim öncesi ön hazırlık;

Vücudunuzun hangi bölümünün tarandığına bağlı olarak şunları yapmanız istenebilir:

  • Giysilerinizin bir kısmı veya tamamının çıkarılarak hastane önlüğünün giyilmesi
  • Görüntü kalitesini engelleyebilecek kemer, mücevher, takma diş ve gözlük gibi metal nesnelerin çıkarılması
  • Çekimden birkaç saat önce yeme içmenin kesilmesi

Çekim sırasında;

Çekim sırasında hasta, hareket eden bir masanın üzerine yatırılır. Masa daire şeklindeki röntgen kaynağının içinden geçmektedir. Bu sırada röntgen tüpü hasta etrafında dönerek vücudun çeşitli bölümlerine ışın gönderir, vücudun bölümlerinden geri gelen sinyaller alıcılar tarafından kaydedilerek bilgisayar tarafından işlenir. Bu şekilde ince kesit görüntüler elde edilir. Röntgen tüpünün dönmesi uğultu ve gürültü gibi çeşitli sesler duyulmasına neden olabilir.

Görüntü kalitesini bozan hareketi engellemek için bazen kayışlar ve yastıklar kullanılabilmektedir. Hastanın başının sabit kalması için bazen özel bir başlık takılabilir.  Ayrı bir odadaki radyoloji teknisyeni hastayı görebilir ve duyabilir. Teknisyenle özel ses sistemi aracılığıyla hastalar iletişim kurabilir. Teknisyen, görüntülerin bulanıklaşmasını önlemek için belirli zamanlarda hastadan nefesini tutmasını isteyip, komutlar verebilir.

Çekim sonrasında;

Çekim sonrasında hastalar normal rutinine dönebilir. Eğer çekim sırasında hastaya kontrast madde verildiyse, bunun için özel talimatlar verilebilir. Bazı durumlarda çekim sonrası kendinizi iyi hissetmenizi sağlamak için ayrılmadan önce kısa bir süre beklenilmesi istenebilir. Çekim sonrası böbreklerin kontrast maddeyi vücuttan atmasına yardımcı olmak için bol miktarda sıvı tüketilmesi istenebilir.

Tomografinin avantajları nelerdir?

-Bilgisayarlı tomografi (BT)  kesitsel bir yöntem olduğundan röntgenden farklı olarak, istenmeyen yapıların görüntülerinin üst üste binmesini tamamen ortadan kaldırır

-Daha yüksek kontrast çözünürlüğü sağlar. Böylece fiziksel yoğunluklarında %1’den daha az fark olan dokuları ayırt edebilir

-Çok düzlemli yeniden biçimlendirme ve 3D görüntüleme mümkündür

-Görüntülerin dijital ortamda saklanabilmesi ve karşılaştırılabilmesi mümkündür

-Ultrasona göre daha fazla detay sağlar.

-Ultrasona göre daha nesnel bir yöntem olduğundan eski tetkik ile yeni tetkik karşılaştırması daha kolaydır

-MR’a göre daha hızlı, daha ucuzdur ve harekete bağlı görüntü bozulması daha azdır.

– Gereksiz cerrahileri önlemede yardımcıdır

-Tomografi eşliğinde tanısal biyopsi işlemleri yapmak mümkündür

İlaçlı tomografi nedir?

Maliyet ve radyasyon göz önüne alındığında, Bilgisayarlı tomografinin optimal teknikle yapılması kritik önem taşımaktadır. Tomografinin ilaçlı istenme kararı klinik soruya dayanmakta ve protokol radyoloji uzmanı tarafından belirlenmektedir. Kontrast maddeler, organları daha net ayırt etmede ve kitle tespiti ile tanımlanması için kullanılmaktadır. Kontrast maddenin çeşidi ve uygulama yolu, istenen çalışmanın tanısal verimini arttırmaktadır.

Yapılacak incelemeye göre ilaç hastaya ağız yoluyla veya damardan verilebilir. Nadiren bazı hastalıkların tanısında ilacın makattan verilmesi gerekebilir. Kontrast madde seçimi ve uygulama yolu istenen doku farklılaşmasına ve şüphelenilen tanıya bağlıdır. Bilgisayarlı tomografide kullanılan ilaçlar genellikle iyot veya baryum içermektedir. Bu nedenle bazı durumlarda ilaçlı tomografi sakıncalıdır. Bu durumlar kontrast maddelere karşı alerjik reaksiyon öyküsü, gebelik, tiroid hastalığı için radyoaktif iyot tedavisi öyküsü, metformin kullanımı ve kronik veya akut böbrek yetmezliğidir. İlaçlı çekim yapılmadan önce hastanın böbrek işlevini gösteren tahliller yapması gerekmektedir. Hasta için en uygun çekimin elde edilmesi için gönderen hekim ve radyolog arasındaki açık iletişim bulunması gerekir.

İlaçlı tomografide oral yol ile alınan ilaç ağızda garip bir metalik tat yaratabilir. Bununla birlikte damardan uygulanan ilacın vücuda yayılan sıcaklık hissine sebep olması da olağandır.  İlaçlı çekim sonrası hastayı bir süre gözlem altında tutmak ve vücuttan ilacın idrar yolu ile atılması için bol su tüketilmesi gerekmektedir.

Tomografi neden çekilir?

Tomografi hastalıkların teşhisinde, tedaviye yol göstermede, kanser hastalıklarının evrelemesinde, gereksiz cerrahileri önlemek amacıyla ve tanısal biyopsi işlemlerine kılavuzluk etmek için çekilebilir.

Tomografi sonucu ne zaman çıkar?

Tomografi sonucunun çıkması durumun aciliyetine, hasta yoğunluğuna, inceleyen hekim sayısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Tomografide her şey çıkar mı?

Tomografi insan vücudu hakkında yapısal ve anatomi bilgisi verir. Organların işlevi ve hastalıkların ne tür hücreler tarafından oluşturulduğu ile ilgili bilgi vermez. O yüzden bazı sınırlamaları mevcuttur. Tomografi tek başına bütün hastalıkların teşhisinde yeterli olmayıp, klinik, laboratuvar ve patoloji ile birlikte değerlendirilmelidir.

Tomografinin zararları nelerdir?

BT taraması sırasında kısa süreliğine iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalınır. Tomografi daha ayrıntılı görüntüleme yöntemi olduğu için radyasyon miktarı geleneksel röntgene göre daha fazladır.  Düşük doz radyasyonun tomografi çekimlerinde uzun dönemde zarara neden olduğu gösterilmemiştir, ancak çok daha yüksek dozlarda potansiyel kanser riskinde küçük bir artış olabilir. Teknolojinin gelişimi ile hızlı makinelerde alınan doz en aza indirilmiştir. Tomografiden elde edilen faydalar göz önüne alındığında olası riskler göz ardı edilebilir. Ancak yine de tekrarlayan, yüksek dozlarda, gereksiz tetkik yapılmamasına dikkat etmek gerekir.

MR ve bilgisayarlı tomografi arasında ne fark vardır?

MR görüntülerinde röntgen ışını yerine radyo dalgaları kullanılır. Bu nedenle iyonlaştırıcı radyasyon içermez. MR görüntülerinin kontrast çözünürlüğü, BT görüntülerinin ise uzaysal çözünürlüğü daha fazladır. MR görüntüleri kas iskelet sisteminin değerlendirmesinde daha üstündür. Ancak bu kadar avantajların yanı sıra tomografi kullanımı daha yaygındır. Çünkü daha hızlı görüntüler elde edilir, hareket hataları daha azdır, hava ve kemiği MR görüntülerine göre daha iyi gösterir, daha ince kesitler elde edilebilir, üç boyutlu görüntü elde etme olanağı sağlar ve anestezi gerektirmeden çekimler yapılabilir. Ayrıca kapalı alan korkusu MR’a göre daha azdır.

Bilgisayarlı tomografi çekimi kaç dakika sürer?

Bilgisayarlı tomografinin süresi değerlendirilecek bölgeye göre farklılık gösterir. Genel olarak birkaç saniye ile birkaç dakika sürebilir. Ancak çekim öncesi içilmesi gerek ilaçlı suyun bağırsaklara ilerlemesi 1-1.5 saat alabilir. Bu sebeple çekime randevu alırken ön hazırlık ve çekim sonrası gözlem sürecini de göz önünde bulundurarak randevu alınması gerekir.

Covid-19 tespitinde tomografinin yeri nedir?

Bilgisayarlı tomografi (BT) COVID-19 tanısında en yaygın kullanılan görüntüleme yöntemidir. Yapılan çalışmalar tanısal özgüllüğünün yaklaşık %98 olduğunu göstermiştir. Ancak unutulmaması gerekir ki BT Covid-19 tanısında bir tarama testi değildir. BT’nin boğaz sürüntüsü negatif olan olgularda, klinik olarak arada kalınan hastalarda ve solunum sıkıntısı yaşayan hastalarda tanı koyma ile hastalığın takibinde yardımcı bir yöntem olarak kullanılması uygundur

Tomografi çekiminden önce dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

  • İlaçlı çekim olacak ise böbrek işlevini değerlendiren tahlillerin yapılması
  • Çekimden birkaç saat önce yeme içmenin kesilmesi
  • Giysilerin bir kısmının veya tamamının çıkarılarak hastane önlüğünün giyilmesi
  • Görüntü kalitesini engelleyebilecek kemer, mücevher, takma diş ve gözlük gibi metal nesnelerin çıkarılması
  • İlaçlı su içilecek ise, ilacın bağırsakları doldurması için ilaçlı suyun yavaş yavaş içilmesi ve yaklaşık 1-1.5 saat beklenilmesi gerekmektedir.

Tomografi hamilelere zarar verir mi?

Tomografi iyonizan radyasyon içerdiği için gebelik durumunun radyoloji uzmanına ve teknisyenine mutlaka bildirmesi gerekir. Yapılan çalışmalar karın bölgesi dışındaki BT’lerde (beyin, paranazal, göğüs BT v.b), pelvise kurşun koruma yerleştiriliyorsa bebek için hiçbir risk olmadığını göstermiştir. Yine de gebelerde tomografinin bebeğe zarar vereceği konusunda yeterli bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Bu sebeple BT taraması ile karın veya pelvis bölgesi incelenirse, bebek için çok hafif bir risk söz konusu olabilir. Hamilelik sırasında BT’ye maruz kalan doğmamış bir bebeğin, çocukken kanser geliştirme şansı 1000’de bir daha fazla olacağı düşünülmektedir. Ancak bu risk seviyesi kanıtlanmamıştır ve mevcut olmayabilir. Radyolog ve teknisyen, hamile olduğunuzu bilirlerse sizin için ultrason veya MR gibi alternatif görüntüleme yöntemlerini önerecek veya BT çekilmesi mutlaka gerekiyor ise radyasyon dozunu düşürmek için BT inceleme tekniklerini ayarlayacaktır. Radyasyon korkusu nedeniyle ciddi veya acil hastalığınızı teşhis etmek gibi gerekli olan durumlarda BT incelemesini reddetmemelisiniz. Sağlıklı bir bebeğe sahip olmanın en önemli faktörü sağlıklı bir anneye sahip olmaktır, çünkü bebeğin sağlıklı kalması ve hamileliğini sürdürebilmesi anneye bağlıdır. Ayrıca kontrast maddelerin gebelikte güvenli olduğu ve bebeğe geçmediği bilinmektedir.

Bebek ve çocuklarda bilgisayarlı tomografi nasıl çekilir?

Bebek ve çocuklarda tomografi yetişkinlere uygulanan aynı yöntemle çekilir. Ancak boya ve kiloya göre radyasyon dozu düşürülür. Tetkik kısa sürdüğü için çoğu zaman harekete bağlı görüntü bozulmasını engellemek için anestezi gerekmez. Bunun yerine özel kayışlar ile teknisyen bebeğinizi veya çocuğunuzu sabitler. Bebek ve çocuklarda büyüyen ve bölünen hücreler olduğundan ve yaşam süreleri daha fazla olduğundan radyasyona daha duyarlı oldukları bilinmektedir.

Sonuç olarak, küçük bir çocuk için radyasyona bağlı kanser geliştirme riski, aynı BT taramasına maruz kalan bir yetişkine kıyasla birkaç kat daha fazladır.

Ancak son on yılda BT ekipmanlarındaki gelişmeler, daha düşük dozlarda daha iyi görüntülere olanak sağlamıştır. Uygun ayarların kullanımının çok daha yaygın hale gelmesi de çocuklar için dozların azaltılmasını sağladı.

Yine de düşük dozlardan bağımsız olarak, tek bir hastaya yapılan çoklu taramalar özel bir endişe yaratır. Ayrıca tek bir inceleme sırasında birden fazla tarama (yani birden fazla kontrast “fazı”) kullanılması radyasyon dozunu daha da artıracaktır. Vakaların büyük çoğunluğunda, pediatrik BT sırasında tek bir tarama yeterli olmalıdır.

Genel vücut sağlığınız ile ilgili bilgi sahibi olmak için gerekli testleri evinizin konforunda yaptırabilirsiniz. Bunun için linki tıklamanız ve size özel testleri yaptırmanız yeterli. https://evdesaglik.memorial.com.tr/urun-ve-hizmetler/laboratuvar-paketleri-c/genel-saglik-c8/

genizakintisi
CategoriesGenel

Geniz Akıntısı Neden Olur? Nasıl Geçer?

Geniz akıntısı toplumda sık rastlanan ve oldukça rahatsız edici bir durumdur. Geniz akıntısı çoğunlukla üst solunum yolları enfeksiyonları ve alerjik hastalıklar sonucu meydana gelmektedir. Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Şenol Çomoğlu, geniz akıntısı ve tedavi yöntemleri hakkına bilgi verdi.

 Geniz nedir?

Geniz en basit tabiriyle burun boşluğunun arka tarafıdır. Burun boşluğunun arka tarafı ağız boşluğunun arka tarafı ile aşağıya doğru gırtlak ve yemek borusuna doğru devam eder. Yemek borusu, gırtlak ve geniz arasındaki bu kısım yutak olarak nitelendirilir. Diğer bir deyişle geniz bölgesi; burnu yutakla birleştiren bir boşluktur ve bu boşluğa aynı zamanda orta kulağa hava taşıyan östaki tüpü açılmaktadır.

Geniz akıntısı nedir?

Geniz akıntısı, boğazda mukus birikimi ya da mukusun genizden yutak kısmına yani boğaza doğru akıyor olma hissidir. Normalde burun içi ve sinüsler “mukoza” denilen bir doku ile döşelidir. Mukoza içindeki küçük salgı hücreleri günde toplamda 1-2 litre ince “mukus” üretirler. Mukoza üzerindeki tüysü hücreler ise bu ince mukusu ritmik olarak belli bir yönde arkaya doğru geniz bölgesine iterler. Bu mukus yutkunma sırasında yutulur ve bu durumun farkına varılmaz. Bu mukus üretim ve hareket sistemi “mukosilyer klirens” olarak adlandırılır. Sinüslerin ve solunan havanın nemlenmesi, temizlenmesi, solunan havanın filtrelenmesi, yabancı cisimlerin tutulması, enfeksiyonun önlenmesi gibi birçok işlevi yerine getirir. Bu temizleme mekanizması sinirler, damarlar, salgı bezleri, hormonlar, kaslar ve tüysü hücreler arasında oldukça karışık bir etkileşim ile düzenlenir.

Geniz akıntısı neden olur?

“Mukosilyer klirens” mekanizmasının herhangi bir sebeple düzgün çalışmaması ya da mukus üretimindeki anormal artışa yol açan durumlar geniz akıntısına yol açabilir.

1.Artmış ince mukus üretiminin nedenleri

  • Soğuk algınlığı veya grip (üst solunum yolu virüsleri)
  • Alerjik rinit (saman nezlesi)
  • Alerjik olmayan rinitler
    • Soğuk hava ilişkili
    • Sıcak ya da baharatlı yemek ilişkili
    • Gebelik ilişkili
    • Hormon ilişkili
    • İlaçlar (genellikle doğum kontrol hapları veya hipertansiyon ilaçları)
    • Vazomotor rinit (genelde ileri yaşta görülen burun salgı üretiminde düzenleme bozukluğu)

2.Artmış yoğun mukus üretiminin nedenleri

  • Genelde kışın ısıtılan ve yetersiz nemlendirilen iç ortamlarda bulunulduğundan ortaya çıkar.
  • Uzamış üst solunum yolu enfeksiyonları (genelde bakteriyel)
  • Süt ürünleri alerjisi gibi bazı gıda alerjileri

3.Miktarı azalmış ama yoğunluğu arttığı için “geniz akıntısı” hissi oluşturan mukus üretimi olan durumlar

Solunan hava kalitesini düşüren kirleticilere uzun maruziyet

  • Sigara dumanı
  • Endüstriyel kirleticiler
  • Egzos dumanı

Yapısal problemler (burun içinde eğrilik vb.)

Yaş (Yaşla birlikte burun içi dokularda büzüşme ve kuruluk ortaya çıkar, mukus üretimi azalır ama mukus koyulaşır. Bu durum geniz akıntısı olarak hissedilir)

4.Yutma bozukluklarının neden olduğu durumlar

  • İleri yaş
  • Gastroözefageal reflü
  • Diğer yutma bozuklukları

Geniz akıntısı belirtileri nelerdir?

 

  • Boğazda akıntı hissi
  • Çok sık yutkunma ihtiyacı
  • Sürekli boğaz temizleme
  • Pürüzlü ses
  • Boğazda tahriş hissi ve ağrı
  • Boğazda yumru hissi
  • Öksürük (genellikle iki aydan uzun süren)

Bu belirtiler hastadan hastaya farklı yoğunluk ve çeşitlilikte görülebilir. Sadece akıntı hissi olan hastaların birçoğunda bu belirtilerin hiçbirisinin olmadığı ya da bu belirtilerin farklı birçok hastalıkların ortak belirtisi olabileceği de unutulmamalıdır.

 

Geniz akıntısı nasıl teşhis edilir?

Geniz akıntısı genellikle hastanın şikayetleri üzerinden sebebe yönelik araştırmalar yapılan bir semptomdur. Akıntının kendisini iltihaplı ya da çok yoğun olmadığı müddetçe görüp tanı koymak söz konusu olmaz. Tam bir kulak burun boğaz muayenesi yapılır ve olası sebeplere odaklanılır. Alerji düşünülen durumlarda alerji testleri ya da sinüzit gibi olası sebeplerde burun endoskopisi gibi yardımcı tanı yöntemlerine başvurulabilir.

Geniz akıntısı tedavisi nasıldır?

Geniz akıntısında tedavi sebebe yönelik yapılır. Bakteriyel sinüzitlerde tedavi uygun antibiyotik, burun yıkama uygulamaları ve spreyler ile yapılmaktadır. Kronik sinüzitlerde  endoskopik cerrahi ile sinüslerin temizlenmesi çoğu zaman tedavinin bir parçasıdır. Alerji söz konusu olduğunda alerjenden uzak kalmak, topikal steroid spreyler ve yeni kuşak antihistaminikler tedavi seçenekleri arasındadır. Geniz akıntısı sebebi gastroözefageal reflü ise yüksek yastık kullanılması, yatmadan önce yemek yenmemesi, kahve ve alkol tüketiminin azaltılması ve bazen antiasit ya da mide koruyucu tedavi gibi ilaçlar kullanılması önerilir. Burun içinde yapısal bir problem saptandığında yine sebebe yönelik tedavi önerilir.

Septum deviasyonu, konka büyümesi, polip, septum perforasyonu gibi durumlar cerrahi olarak tedavi edilmektedir. Bu noktada kulak burun ve boğaz hastalıkları uzmanı ile mevcut burun içi probleminin hangi şikayetlerle ilişkili olabileceğinin konuşulması yararlı olacaktır zira bunun gibi birçok burun içi probleminde geniz akıntısı yoktur ya da cerrahi ile hedeflenen şikayet sıklıkla geniz akıntısı değildir. Geniz akıntısının altta yatan sebebinin saptanamaması nadir değildir ve bu durum genellikle ileri yaş grubunda söz konusudur. Böyle durumlarda bir engel yoksa hastaların sıvı alımını artırmaları (günde sekiz bardak su), mukus inceltici ilaçlar kullanmaları ve burun yıkaması uygulamaları önerilmektedir.

Geniz akıntısı nasıl önlenir ve ne iyi gelir?

  • Evinizde ya da iş yerinizde hava nemini artırmak için soğuk bir buharlı nemlendirici veya buharlaştırıcı kullanın.
  • Sıvı tüketimini arttırın. Bu solunum yollarının nemlenmesini arttıracak, mukusu inceltecektir.
  • Alkol alımı ve kahve tüketimi gibi sıvı kaybettiren alışkanlıklarınızı azaltın.
  • Kuru ve soğuk hava durumunda uzun süre kalmayın.
  • Aktif ya da pasif sigara kullanıcısı olmayın.
  • En az sabah evden çıkmadan ve gece yatmadan günde 2 kez olmak üzere deniz suyu spreyi ile burun temizliği yapın.
  • Bildiğiniz alerjiniz varsa alerjenden uzak durun ve uygun alerji tedavisi için doktorunuza başvurun.

Geniz akıntınız varsa ve bunun alerjiden kaynaklandığını düşünüyorsanız Alerji testi paketlerimizi satın alabilir, evinizin rahatlığında hizmet alabilirsiniz.” https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/alerji-taramasi-solunum-maddeleri-ve-gidalar/

karaciger
CategoriesGenel

Karaciğer Yağlanması Belirtileri Nelerdir?

Aşırı kilo, alkol, tütün kullanımı ve farklı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, karaciğerde olması gerektiğinden daha fazla yağ birikmesinden kaynaklanıyor. Sağlıklı her karaciğer az miktarda olsa da yağ içeriyor. Karaciğerde fazla yağ birikimi ise ilerleyen dönemlerde karaciğer yetmezliğine neden olan siroza yol açabileceğinden tedavisinin erken dönemde planlanması gerekiyor. Diyet ile kilo kontrolü gerektiren karaciğer yağlanmasının yaşam tarzı değişiklikleri ile de kontrol altına alınması gerekiyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Nurettin Tunç, karaciğer yağlanması hakkında bilgi verdi.

Karaciğer yağlanması nedir?

Vücudun en büyük iç organı olarak kabul edilen karaciğerin temel işlevi toksinleri uzaklaştırmak ve gıda besinleri işlemektir. Karnın sağ üst tarafında yer alan karaciğer 6 ayda bir olmak üzere kendini yenileme özelliğine sahip olan organ olarak bilinmektedir. Sindirim sistemine gelen kan, vücudun başka yerine gitmeden karaciğerde süzülmektedir. Karaciğer yağlanmasının toplumda görülme sıklığı kesin olmamakla birlikte her 10 insandan birinde görüldüğü düşünülmektedir. Karaciğerin yağlanması hasara neden olmayabilir, ama iltihaplanması ciddi komplikasyonlara neden olmaktadır. Toplumda sarılık yani hepatit olarak adlandırılan durum karaciğer iltihaplanması, karaciğer yağlanmasına bağlı görülmektedir. Alkolik yağlı karaciğer hastalığı, alkole bağlı karaciğer hastalığının en erken aşamasıdır. Sonraki aşamalar alkolik hepatit ve sirozdur.

Karaciğer yağlanması neden olur?

Yağlı karaciğer (NAFL) hastalığının tam nedeni bilinmemekle birlikte, kilo alımı ve obezite ile giderek yaygınlaşan genel olarak iyi huylu bir durum olarak kabul edilmektedir.  Şu anda Dünyada karaciğer bozukluğunun en yaygın nedeni olarak bilinmektedir. Özellikle aşırı alkol kullanımının tetiklediği karaciğer yağlanması obezite, diyabet, yüksek tansiyon, beslenme biçimi, tütün ürünü kullanımı ve bazı ilaçların kullanımına bağlı karaciğer yağlanması riskini tetiklemektedir. Ancak bazı durumlarda karaciğerin yağı metabolize edememesi de karaciğer yağlanmasına neden olmaktadır. Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD) karaciğerde yağ birikmesi, yağ infiltrasyonu olarak adlandırılmaktadır. Karaciğer yağlanması ile karakterize tıbbi bir durum olan NAFLD iki türü bulunmaktadır.

1-Alkolsüz yağlı karaciğer (NAFL), yağ infiltrasyonunun olduğu ancak iltihaplanmanın olmadığı genel olarak iyi huylu bir durum

2-Karaciğer iltihabı ile birlikte yağ infiltrasyonunun olduğu alkolsüz steatohepatit (NASH)

Alkol kötüye kullanımı ve diğer durumlar da karaciğer sorunlarına yol açabilmektedir.  NAFLD’ nin herhangi bir formuyla teşhis edilebilmesi için, bir kişinin ağır alkol kullanım öyküsü veya karaciğer rahatsızlığına (hepatit C gibi) neden olabilecek başka bir soruna sahip olmaması gerekmektedir.

Karaciğer yağlanması belirtileri nelerdir?

Karaciğer iltihaplanması yani NASH’li çoğu insanın hiçbir semptomu bulunmamaktadır.  Nadiren, yorgunluk, halsizlik hissi ve sağ üst karın bölgesinde belirsiz bir rahatsızlık olan kişilerde alkolsüz yağlı karaciğer (NAFL) bulunmaktadır. Karaciğer yağlanmasın da karaciğer normal çalışır ve herhangi bir belirti görülmemektedir. Alkolsüz karaciğer yağlanması (NAFL) genellikle, bir başka nedenle safra taşlarını aramak için yapılan ultrason yöntemi gibi, karın görüntüleme testleri yaptığında bulunmaktadır. Karaciğer yağlanması belirtileri kısaca şu şekilde sıralanabilir;

  • Sarı bir cilt tonu,
  • Bacak ve karın şişliği,
  • Mide bulantısı,
  • İştahsızlık,
  • Yorgunluk ve zihin karışıklığı,
  • Karın ağrısı belirti olarak gösterilebilir.

 Karaciğer yağlanması tedavi şekilleri nelerdir?

Karaciğer yağlanmasında tedavi, obezite, diyabet ve hiperlipidemi gibi durumları kontrol etmeyi amaçlamaktadır.  İnsülin direncini tedavi eden ilaçlarla çeşitli deneysel tedaviler araştırılmaktadır. Kilo vermek, karaciğer enzimleri ve insülin düzeylerini düşürmeye yardımcı olabilir ve yaşam kalitesini iyileştirebilmektedir.  Hızlı kilo kaybı karaciğer hastalığının kötüleşmesi ile ilişkilendirildiğinden kilo kaybı kademeli olmalıdır. (örneğin haftada 1 ila 2 kg).

E Vitamini — E vitamininin karaciğer yağlanması (NASH) bir parçası olarak meydana gelen karaciğer hasarının bir kısmını azaltabileceğine dair bazı kanıtlar bulunmaktadır.

Alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.

Ağırlıklı olarak taze meyve sebze tüketimi, zeytinyağı, baklagiller ve tam tahıllı ekmek tüketiminin sağlandığı Akdeniz tipi beslenme şekli karaciğer yağlanması tedavi sürecinde önerilmektedir. İnsülin direncinin kontrol alınması ve düzenli egzersizlerin yapılması önem arz etmektedir.

Karaciğer yağlanması kimlerde olur?

Karaciğer yağlanması nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, en sık aşağıdaki koşullardan birine sahip kişilerde görülür.

  • Obezite: Karaciğeri yağlı tespit edilen kişilerin yüzde 70’inden fazlasının obez olduğu tespit edilmiştir.
  • Diyabet: Karaciğeri yağlı kişilerin yüzde 75 kadarında tip 2 diyabet görülmektedir.
  • Hiperlipidemi – NASH’li kişilerin yaklaşık yüzde 20 ila 80’inde hiperlipidemi görülmüştür. (yüksek kan trigliserit seviyeleri ve/veya yüksek kan kolesterol seviyeleri).
  • İnsülin direnci – İnsülin direnci genellikle hiperlipidemisi olan ve obez olan kişilerde görülür; bu semptom grubu, metabolik sendrom olarak bilinir ve sıklıkla karaciğer yağlanmasına sahip kişilerde görülür.
  • İlaçlar ve toksinler karaciğer yağlanmasına neden olabilmektedir.

 Karaciğer yağlanması nasıl geçer?

Aşırı kilolu ya da obez sınıfında olunması halinde tedavi şekli olarak atılacak ilk adım bir Gastroenteroloji uzmanı ile birlikte beslenme uzmanından önerisi doğrultusunda diyet beslenme programı ve yapılacak düzenli egzersizler ile sağlıklı bir şekilde kilo verilmesi olmalıdır. Akdeniz tipi beslenme şekli sıkça önerilmektedir. Karaciğer yağlanmasına neden olan etken tespit edildikten sonra önlemler alınmaktadır. Yapılan araştırmalara göre bazı ilaçların kullanımı karaciğer yağlanması riskini tetiklediğinden bu duruma neden olan ilaçların uzman hekim gözetiminde sınırlandırılması ya da değiştirilmesi gerekmektedir.

Karaciğer yağlanması hangi yaşlarda sıklıkla görülür?

Karaciğer yağlanması genellikle 40-60 yaş arasında görülmektedir. Ancak 10 yaşından sonra da görülebilmesi mümkündür. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla daha yüksek olarak saptanmıştır.

Karaciğer yağlanması normal midir?

Karaciğer yağlanması anormal bir hastalık olup karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserine ilerleyebilir. Erken dönemde alınacak tanı ile uygulanacak tedavi yöntemleri hayati önem arz etmektedir.

Karaciğer yağlanmasına faydalı yiyecekler nelerdir?

Karaciğerin işlevsel özelliklerini destekleyerek yardımcı görevinde bulunan bazı besinler bulunmaktadır. Aşırıya kaçmayacak şekilde kahve, yeşil çay ve yağlı balıklar tavsiye edilmektedir.

Karaciğer yağlanması kendiliğinden geçer mi?

Kilo verme, diyet, obezite insülin direnci ve hiperlipidemi gibi durumların tedavisi sağlanarak ya da ideal düzeyine getirilerek iyileşme sağlanabilmektedir.

Karaciğer yağlanması genetik mi?

Direkt genetik olmamakla birlikte genetik faktörlerinde bağlı olduğu insülin direnci, obezite gibi durumların karaciğer yağlanmasına yol açabilmektedir.

Karaciğer yağlanması vücutta neler yapar?

Karaciğer yağlanması tedavisi sağlanmadığı taktirde zamanla kötüleşerek ilerlemesine neden olmaktadır. En ciddi komplikasyonu, karaciğer sirozdur.  Diyabetli yaşlı insanlar siroz geliştirme riski altında olabilir.  Karaciğer yağlanması sıklıkla metabolik sendrom (insülin direnci, obezite ve hiperlipidemi) bulunur. Metabolik sendrom da kalp hastalığı, kalp krizi için yüksek risk barındırmaktadır.

Stres karaciğer yağlanması yapar mı?

Stres karaciğer yağlanması yapmaz, ancak strese bağlı dengesiz beslenme obezite, hiperlipidemiye yol açarak karaciğer yağlanması yapabilir.

Karaciğer yağlanmasının ciltteki belirtileri nelerdir?

Karaciğer yağlanmasının direkt olarak cilt bulgusu bulunmamaktadır.

Karaciğer yağlanmasının bitkisel tedavisi mümkün müdür?

Karaciğer yağlanmasının kesin tedavisi yoktur.  Tedavi evresi obezite, diyabet ve hiperlipidemi gibi durumları kontrol etmeyi amaçlar. İnsülin direncini tedavi eden ilaçlarla çeşitli deneysel tedaviler araştırılmaktadır. Siz de karaciğer yağlanması ile ilgili risklerinizi bilmek ve bu konuda gerekli testlerinizi yaptırmak istiyorsanız linke tıklayabilirsiniz.

https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/karaciger-sagligi-paketi/

koronavirüs
CategoriesCovid

Bu Semptomlar Koronavirüs Belirtisi Olabilir

Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıkarak tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, 2019 yılı Aralık ayından günümüze kadar halen mutasyona uğramaya devam etmektedir. Bazı mutasyonları çok yaygınlaşarak farklı özellikler sergileyebilirken, bazı mutasyonların ise pek fazla etkili olmadığı gözlemlenmektedir. Belirtiler ise mutasyonun özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin hastalık ilk ortaya çıktığında bilinen en spesifik özelliği tat ve koku alma duyularındaki kayıp iken, şu anda bu semptomlar çok sık rastlanmamakta, ya da hafif olarak görüldükleri bilinmektedir. Ancak ciddi semptomlar halen etkisini sürdürüyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Aslan Çelebi, koronavirüs semptomları hakkında bilgi verdi.

gripmisiniz

Genellikle solunum yolu problemlerine yol açıyor

Solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve insandan insana bulaşabilen koronavirüs, kendi kendini çoğaltabilen bir organizma olarak tanımlanmaktadır. Koronavirüsler, çoğu insanın hayatının bir anında karşılaştığı virüslerdir. İnsan koronavirüsleri genellikle hafif ve orta şiddette üst solunum yolu hastalıklarına neden olmaktadır. Koronavirüsler birçok farklı canlıda hastalığa sebep olabilmektedir. Kış aylarında daha çok görülen bu virüsler; özellikle solunum yolları, karaciğer, mide, bağırsak ve sinir sistemini etkileyebilmektedir. Grip gibi kolayca, öksürme ve hapşırma ile havaya saçılan virüslerin vücuda alınması, enfekte materyale dokunulmasının ardından ağız ve buruna temas sonucunda bulaşabilmektedir. Virüslerin insanlara hayvanlardan (develer, yarasalar) bulaştığı düşünülmektedir (MERS, SARS salgınları). Hasta kişilerden diğer bireylere enfekte kişiyle aynı ortamda yaşamak veya bakımını yapmak gibi yakın temasla bulaşır. Mikroplarla kirlenmiş yüzey ve eşyalarla temas etmiş ellerle ağız, burun ve gözlere dokunmakla; hapşırma, öksürme ve konuşma esnasında havaya atılan damlacıkların solunum yoluyla alınmasıyla virüs farklı bireylere yayılmaktadır.

Ciddi semptomlarda değişiklik görülmüyor

Koronavirüs belirtileri pandemi başlangıcında ateş yüksekliği, öksürük, yorgunluk, kırgınlık, koku ve tat alma kaybı şeklindeydi. Bununla birlikte daha seyrek olarak; boğaz ağrısı, baş ağrısı, ishal, cilt döküntüsü, bazı göz bulguları (kaşıntı, kızarıklık gibi…) görülmekteydi. Ancak son Omicron varyantı ile bulgular farklılaştı. Boğaz ağrısı ve burun akıntısı ön plana çıktı. Koku ve tat kaybı daha az görülmeye başlandı. Buna karşın ciddi semptomlarda pek fazla değişim görülmemektedir. Nefes darlığı, solunum güçlüğü, göğüs ve sırt ağrısı, düşmeyen ateş, bilinç bulanıklığı ciddi COVID vakalarında halen ön planda görülmektedir.

Riskli gruplarda hastaneye yatış ve hayati risk oranı halen yüksek

Koronavirüs bulgularını; grip, influenza ya da üst solunum yolu gibi enfeksiyonlardan ayırmak mümkün değil. Bu ayrımı yapmak genellikle sadece bir takım testler ile mümkün olmaktadır. Omicronun hafif geçtiği aşılı grupta daha iyi seyrettiği yönünde görüşler olmasına karşın; aşısız, kronik hastalığı olan, transplantasyonlu (organ nakli olmuş), immunsupresif kullanan ve 65 yaş üzerinde böyle bir görüş bulunmamaktadır. Bu gruplarda yine ağır seyretmektedir ve hastaneye yatış ve ölüm oranı fazla görünmektedir. Omicron varyantı için bulaşıcılığın fazla olduğunu da göz önüne aldığımızda yukarıda sayılan gruplarda önlemler daha da artırılmalıdır.

Güncel koronavirüs belirtileri görülme sıklıklarına göre şöyle sıralanmaktadır:

En yaygın semptomlar:

  • Ateş
  • Öksürük
  • Yorgunluk
  • Tat alma veya koku duyusunun kaybı

Daha seyrek görülen semptomlar:

  • Boğaz ağrısı
  • Baş ağrısı
  • Ağrı ve sızı
  • İshal
  • Ciltte döküntü ya da el veya ayak parmaklarında renk değişimi
  • Gözlerde kızarıklık veya tahriş

Ciddi semptomlar:

  • Solunum güçlüğü veya nefes darlığı
  • Konuşma ya da hareket kaybı veya bilinç bulanıklığı
  • Göğüs ağrısı

Omicron varyantı ise uzmanlar tarafından koronavirüsün bugüne kadarki en bulaşıcı varyantı olarak tanımlanmaktadır. Omicron tüm dünyada hızla yayılırken, semptomları hafif seyrettiği için sık sık grip ya da soğuk algınlığıyla karıştırılmaktadır.

Semptomların ağırlığına göre medikal tedaviye ihtiyaç duyuluyor

SARS-CoV-2 akut solunum yolu hastalığı için şu anda belirli bir kesin tedavi yolu mevcut değildir. Gerçekleştirilen tedavi ateş, kuru öksürük ve nefes darlığı gibi belirtilerin hafifletilmesine odaklanmaktadır. Mevcut zatürre tedavilerinin, bu hastalık için etkin olup olmadığı yönünde araştırmalar sürmektedir. Hastalık virüs temelli olduğu için antibiyotikler etkili değildir. Koronavirüs (COVID-19) hastalığının teşhis edilmesinin ardından hastalığın belirtilerini kontrol etmek için doktor kontrolünde ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilmektedir. Hasta bireyin bulunduğu odaların neminin dengelenmesi, çay gibi sıcak içeceklerin tüketilmesi ile ılık duşlar boğaz ağrısı ve/veya öksürüğün hafiflemesine yardımcı olmaktadır. Bol sıvı tüketmek, dinlenmek ve düzenli uyku hastalığın belirtilerinin hafiflemesi için önemlidir. Ancak hastalığın belirtileri normal soğuk algınlığı sürecinden daha ağır seyretmeye başlarsa mutlaka uzman bir doktora başvurmak gereklidir. Eğer, kendinizde veya çevrenizde kişilerde yeni koronavirüs hastalığı belirtileri olduğunuz düşünüyorsanız, en kısa zamanda, vakit kaybetmeden, maske takarak bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir.

Ölüm oranları endişe verici

Şu ana kadar tüm dünyada yaklaşık 400 milyon kişinin koronavirüs ile enfekte olduğu bilinmektedir. Bu hastalardan 6 milyona yakın kişi koronavirüs sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de ise ilk görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinden bu yana 13 milyona yakın kişi koronavirüs ile enfekte olurken, yaklaşık 90 bin kişinin koronavirüs sebebiyle hayatını kaybettiği bildirilmektedir.

Koronavirüsten korunmak için bu önerilere kulak verin

Koronavirüs tüm dünyayı etkisi altına alan bir pandemi oluşturmuştur. Birçok insan hayatını kaybetmiş ve kaybetmeye devam etmektedir. Bu pandemiyi tüm toplum birlikte hareket ederek etkisiz hale getirebiliriz. Bu nedenle virüsün yayılmasını engellemek için sadece otoriterlerden eylem beklemek yerine hepimiz bireysel olarak bazı adımlar atabiliriz.

Koronavirüsün yayılmasını engellemek için bu önerilere kulak verin:

  • Hasta gibi görünmeseler dahi diğer insanlarla aranızda güvenli bir mesafe (en az 1 metre) bırakın.
  • Halka açık yerlerde, özellikle kapalı alanlarda veya fiziksel mesafenin mümkün olmadığı yerlerde maske takın.
  • Kapalı alanlar yerine, açık ve iyi havalandırılan yerleri tercih edin. Kapalı alanlarda bulunduğunuz zaman pencere açın.
  • Ellerinizi sık sık temizleyin. Temizlemek için sabun ve suyla yıkayın ya da alkol bazlı dezenfektan kullanın.
  • Sıranız geldiğinde aşı olun. Aşılama konusunda yerel kılavuzlara uyun.
  • Öksürürken veya hapşırırken burnunuzu ve ağzınızı dirseğinizin iç kısmıyla veya mendille kapatın.
  • Kendinizi iyi hissetmiyorsanız evde kalın.

Siz de COVID-19 virüsü nasıl geçireceğinizi öğrenmek ya da bu hastalığa yakalanıp yakalanmadığınızı bilmek için test yaptırmak istiyorsanız linke tıklayabilirsiniz. https://evdesaglik.memorial.com.tr/urun-ve-hizmetler/laboratuvar-paketleri-c/covid-19-c5/

prostat
CategoriesErkek Sağlığı Yazıları

Prostat Beli̇rti̇leri̇ Nelerdi̇r?

Erkeklerde yaşam kalitesini düşüren prostat rahatsızlığı çoğu zaman hastalarda paniğe yol açmaktadır. İdrar problemleri ile kendini gösterebilen ve özellikle 50 yaş sonrasında daha sık görülen prostat hastalıklarına karşı erken dönemde önlem almak için tarama testlerinin düzenli yapılması büyük öneme sahiptir. Ancak ailesinde iyi ya da kötü huylu prostat hikayesi olan ya da prostat belirtilerini genç yaşlarda yaşayan erkeklerin düzenli kontroller ile tarama testlerine daha erken dönemde başlaması gerekmektedir. Memorial Diyarbakır Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Muhammet Fatih Kılınç, prostat hastalığı hakkında bilgi verdi.

Prostat nedir?

Üreme sistemi içerisinde yer alan prostat, makatın önünde mesanenin ise alt kısmında yer almaktadır. İlerleyen yaşlarda fazlaca görülen bu rahatsızlık üreme sistemi içerisinde yer alması ve idrarın geçiş sağladığı kanalın etrafında bulunmasından dolayı en genel kapsayıcı belirti olarak idrar yapma zorluğu olarak görülmektedir. Bir ceviz büyüklüğünde olan prostat rahatsızlığında yaş ve cinsiyet farkı önemli bir faktördür. Her erkek için problem teşkil etmeyen bu durum kanser hastalığına dönüştüğünde hayati önem arz etmektedir.

Prostat nedenleri nelerdir?

Toplumda yalnızca prostat olarak nitelendirilen bu hastalık aslında prostat büyümesi problemi iken, kötü huylu prostat olarak bilinen ise prostat kanseridir. Ayakta idrar yapmanın prostata neden olduğu söylemleri ise kesinlik bildirmemektedir. Kesin ve net olarak nedeni tam olarak belirlenemeyen prostat başlıca şu nedenlerden kaynaklı görülebilir;

  • İleri yaş,
  • Hormonal değişimler,
  • İdrar yolunda bulunan bazı bakteriler,
  • Cinsel yolla bulaşan virüslerden kaynaklanabilir.

 Prostat belirtileri nelerdir?

Prostat içinden idrar geçen kanalın etrafını sarmaktadır. Prostatın büyümesi ile birlikte idrar problemlerinin ortaya çıkmaktadır. Toplumda sıklıkla en bilindik şikayetler arasında bulunan idrar yapma güçlüğü ve geceleri sık sık idrara çıkma isteği dışında bazı prostat belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • İdrar kaçırma
  • Kalça ve sırtta ağrı
  • İdrar sonrası mesanenin tam anlamıyla boşalmadığı hissi
  • İdrar yapma hızında düşüş
  • İdrar yapma esnasında acı ve ağrı
  • İdrar çıkarmadan önce bekleme hissi prostat belirtileri olarak bilinmektedir.

 Prostat ağrı yapar mı?

İyi huylu prostat büyümesi idrar çıkış kanalını tam tıkadığında idrar yapamama problemleri ortaya çıkar. İdrar kesesi çok fazla miktarda dolduğu durumlarda karın alt bölgesinde şiddetli bir ağrı ve basınç hisseder. Bu durum acil bir durum olup ve uzman hekime başvurmak gereklidir. İkinci sıklıkta akut prostat enfeksiyonu durumunda hasta idrar yaparken çok şiddetli bir idrar yanması, makat ve kasık bölgesinde şiddetli bir ağrı hissedebilir.

Prostat ağrısı nerede hissedilir?

İdrar yapamama veya prostat iltihaplanması durumunda penis ucunda, makat bölgesinde ve kasık bölgesinde ağrı hissedilebilir.

Prostat sertleşmeyi önler mi?

Prostat sorunları da cinsel sorunlara neden olabilir. Herhangi bir cinsel problemin boyutu prostatın durumuna göre değişir. Sertleşme olmaması, azaltılmış cinsel tatmin, ereksiyon sürdürme sorunları ve azalmış libido gibi yaygın yan etkiler görülebilir.

Prostat ilaçları cinselliği etkiler mi?

İyi huylu prostat büyümesini tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçlar sertleşme problemlerine yol açabilir. Ayrıca sperm sayısını azaltabilir, sperm hareketini ve sperm hacmini de olumsuz etkileyebilir. Bunun yanında sertleşme problemleri için kullanılan bazı ilaçlarda iyi huylu prostat büyümesini iyileştirebilir ve bu idrar semptomlarını azaltabilir.

Prostat tanısı nasıl konulur?

Prostat tanısı elle temas yolu ile yapılmaktadır. Makattan parmak ile yapılması nedeniyle hasta tarafından rahatsızlık duyulması nedeniyle çoğu zaman hekim muayenesi ertelemelerine neden olmaktadır. Ertelenen muayeneler tedavi sürecini güçleştireceği gibi idrar kaçırma ve sık idrara çıkma durumları psikolojik olarak yıpranma ile sonuçlanmaktadır. Tanı evresinde idrar ve kan tahlilleri de yapılabilmektedir.

Prostat tedavileri nelerdir?

Teknolojinin gelişimi ile birlikte prostat hastalığının tedavi yöntemlerinde çeşitlilik artmaktadır. Uzman hekim kontrolünde düzenli takip ile bazı ilaçlarla tedavisi sağlanmaktadır. Cerrahi müdahale ve son zamanlarda kullanılmaya başlanılan lazerli tedavi yöntemleri sıkça başvurulan tedavi şekillerinin arasında yerini almaktadır. Erken dönemde tanı ve tedavi sürecinin başlatılması bazı medikal ilaçlar ile prostat tedavisinde etkili olmaktadır. Ancak prostat büyümesiyle şikayet ve belirtilerin fazlaca olduğu, ilaçlı tedavinin sonuç alınmadığı durumlarda cerrahi müdahale gerekmektedir.

Prostat ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Cerrahi müdahale sonrası kasık bölgesinde oluşacak ağrı ve kasılmalardan dolayı egzersiz yaparken ve hareket edilirken dikkatli olunmalıdır. Bisiklet ve motor gibi araçların kullanımı bu evrede tavsiye edilmez. Fasulye, soğan, nohut ve gaz yapabilecek besinlerin tüketiminin sınırlı olması gereklidir.

Prostat ameliyatından sonra iyileşme ne kadar sürer?

Yara iyileşme süreci vücut yapısı ve yaş gibi nedenlere bağlı farklılık göstermektedir. Ortalama 1 ila 2 ay arasında iyileşme beklenmektedir.

Prostata ne iyi gelir?

Obeziteden, fazla kilo almaktan kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak, Akdeniz diyetli beslenmeye özen göstermek bu konudaki genel önerilerdir. Sebzelerin içeriğinde bulunan antioksidanlar prostat sağlığını korumada büyük önem arz eder. Çünkü hayvansal yağ oranı düşük bitkisel kaynaklı besinler ile beslenme programının prostat büyümesini önlenmesine yardımcı olduğu görülmüştür. Ayrıca çinkodan zengin yiyeceklerin (kabak çekirdeği, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, yeşil mercimek gibi besinlerin kanseri önlemede etkili olduğuna dair çalışmalar vardır. Antioksidan özelliği bulunan özellikle domatesin içinde saptanan likopenin prostat kanserini önleyici özelliği olduğu düşünülmektedir. Güçlü bir antioksidan madde olan koenzim q10, prostat kanseri ve prostatit oluşum riskini azalttığına ait kanıtlar gösterilmiştir. Özellikle 50 yaş üzerinde vücutta ki koenzim q10 üretimi azalacağından dolayı, 50 yaş ve üzerindeki kişiler günlük koenzim q10 içeren gıdalar almaları önerilir. Bunun dışında Akdeniz diyeti, kırmızı renkli sebze ve meyve tüketiminin fazla olması ve yeterli D vitamini alımı prostat hastalıkları için koruyucu özellikler içermektedir.

Prostat iltihabı idrar tahlilinde çıkar mı?

Akut prostat enfeksiyonu ve kronik prostat iltihabının bazı çeşitlerinde idrarda enfeksiyonu hücresi görebilmektedir. Bundan kaynaklı idrar tahlili istenmesi olasıdır.

Prostat iltihabı nasıl kurutulur?

Akut prostat enfeksiyonunu acil bir durumdur ve hastaneye yatırılarak antibiyotik tedavisi uygulamak gereklidir. Kronik prostat enfeksiyonu durumunda ağızdan normalden fazla sürede olması koşuluyla antibiyotik tedavisi kullanılır.

Prostat büyümesi nasıl engellenir?

İleri yaş faktörüne bağlı prostatın görülme sıklığı artar. Tam anlamıyla önleyecek bir yöntem belirtmek oldukça güçtür. Ancak yeteri kadar beslenme ve düzenli egzersiz yapmaya özen gösterilmelidir.

Prostat bitkisel tedavisi var mıdır?

Bitkilerin iyileştirici gücü birçok anlamda insan sağlığına faydalı olmaktadır. Ancak hekim tavsiyesi ve onayı olmadan bitkisel ürünler tedavi şekli olarak kullanılmamalıdır. Bazı bitkilerin hastalığın tedavisinde yararı olmayacağı gibi zararı da olabilir.

Prostat büyümesi kansere dönüşür mü?

Toplumda prostat büyümesinin ilerleyen dönemde kansere dönüştüğü yanılgısı gerçeği yansıtmamaktadır. Prostat büyümesi ve kanser ayrı yerlerde gelişmektedir. Bu sebeple prostat büyümesi kansere dönüşmez.

Prostat korunmanın yolları nelerdir?

Kesin olmamakla birlikte birtakım araştırmalara göre cinsel yaşamda çok eşliliğin neden olduğu virüs, bakteri ve hastalıkları ileri yaşlarda prostat nedeni olabilir. Bu araştırmalar referans alındığında tek eşlilik, besin tüketimi ve yaşam biçimine özen gösterilmelidir.

Prostat konusunda merak ettiklerinizi öğrenmek ve “Erkek Sağlığı Detaylı Testleri“ incelemek için linke tıklayabilirsiniz.

https://evdesaglik.memorial.com.tr/p/erkek-sagligi-tarama-detayli-paket-check-up/

Kapat
Add to cart
Görüşmeyi Başlat
Canlı Destek
Canlı Destek - Evde Sağlık
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?